Fiziksel, psikolojik ve psikososyal değişkenlerin temporomandibular rahatsızlıklar üzerine etkisi
Özet
Temporomandibular rahatsızlıklar toplumda yaygın olarak görülen ve yaşam kalitesini etkileyen rahatsızlıklardır. En belirgin klinik semptomları; ağrı, çiğneme kasları ve temporomandibular eklemde palpasyonda hassasiyet, kondil hareketi sırasında oluşan eklem sesleri ile limitli veya asimetrik mandibular harekettir. Bu semptomlara, etkilenen bireylerin işlerine ve günlük aktivitelerine müdahale edebilen psikolojik stres veya psikososyal durumlar da eşlik edebilmektedir. Hastalığı doğru tanımlanmasında fiziksel, psikolojik ve psikososyal faktörler birlikte değerlendirilmelidir. TMR/ATK, bu amaçlar doğrultusunda oluşturulan ve en çok tercih edilen sınıflama sistemidir. Bu çalışmada A.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi'ne başvuran hastalar arasından temporomandibular rahatsızlık (TMR) ön tanısı konmuş olan, herhangi bir eklem tedavisi görmemiş ve hastalık semptomları en az 6 aydır var olan 150 birey çalışma kapsamına alınmıştır. Araştırmamızda standardizasyonu sağlamak amacıyla, Dworkin ve LeResche tarafından oluşturulmuş olan "Temporomandibular rahatsızlıklar için araştırma teşhis kriterleri ( TMR/ATK )'ne göre teşhis konulmuştur. Hastaların ağrı, ağrıya bağlı yetersizlik ve psikososyal durumlarının tespiti için TMR/ATK formu ikinci kısmı, psikolojik durumlarının tespiti için SCL-90-R formu hastalar tarafından doldurulmuştur. Verilerin değerlendirilmesinde istatistiksel metotların (ortalama, standart sapma) yanı sıra gruplar arası karşılaştırmalarda sürekli veriler için Kolmogorov Smirnov normallik testi uygulanmıştır. Test sonucunda normallik varsayımı sağlanamadığı (p<0,05) için karşılaştırmalarda nonparametrik test olan Mann Whitney U testi ve Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Bağımsız iki kategorik değişken arasında ilişkinin değerlendirilmesinde ki-kare testi kullanılmıştır. Sonuçlar değerlendirildiğinde, TMR/ATK teşhis grupları arasında ağrı şiddeti derecelerinde farklılıklar olduğu, ağrı şiddetine bağlı yetersizlik düzeyleriyle depresyon ve somatizasyon değişkenleri arasındaki farklılık değerlendirildiğinde, yüksek yetersizlik grubundaki hastaların somatizasyon düzeylerinin anlamlı derecede yüksek olduğu (p<0,05), gruplardaki hastalar SCL-90-R parametreleri bakımından değerlendirilmesinde ise gruplar arasında (somatizasyon hariç) anlamlı bir farklılık bulunmadığı (p>0,05) tespit edilmiştir. Sonuçların literatürle uyumluluğunun değerlendirilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.