Avrupa Birliği sosyal politikasında toplumsal cinsiyet eşitliği: Hedefler ve gerçekler
Abstract
Kuruluş amacı ekonomik nedenlere dayanan bir topluluk olan Avrupa Birliği içerisinde sosyal politikanın ve sosyal politika içerisinde de toplumsal cinsiyet eşitliğinin incelendiği bu çalışmada AB'nin zamanla değişen sosyokültürel ve ekonomik yapısı içerisinde kadınların iş hayatına katılım oranını toplumun kadınlara yüklediği toplumsal cinsiyete dayalı rol ve beklentiler neticesinde düşük olduğu görülmektedir. Bu sorunun çözülmesi için ev ve iş hayatının uyumlaştırılması gerekmekte ve bu noktada da devreye sosyal politika girmektedir. Sosyal politika ise refah devleti modellerine dayandığından ve AB içerisinde tek bir sosyal politikanın varlığından söz etmek mümkün olmadığından bu politikanın hayata geçmesinde bazı sorunlar yaşanmaktadır. Her ne kadar iş ve aile yaşamının uyumlaştırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması meseleleri Avrupa Birliği'nin belgelerinde uzun zamandır yer edinse de bu mesele AB'nin kuruluşundan bu yana sadece istihdam başlığı altında ele alınmıştır. Amaç iş ve aile yaşamının uyumlaştırılmasıyken bu alanda yapılan çalışmalar sadece özel alan sorumluluklarının sadece kadınların omuzlarına yüklenmemesiyle ilgili tavsiyeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla bakım sorunu kamusal alana sirayet edememekte, Üye Devlet inisiyatifinden çıkıp bağlayıcı AB hukuku çerçevesi içerisinde yer alamamakta ve iş-yaşam dengesinin sağlanması meselesi hep ertelenmektedir. Sonuç olarak bu zamana kadar istihdam başlığı altından çıkmayı bir türlü başaramamış olan toplumsal cinsiyet eşitliği meselesi kadın için hala eşit işe eşit ücret alamama, bakım sorumluluğu üzerinden alınmadığından istihdama katılamama ya da yarı zamanlı işleri tercih etme, kariyer molaları, doğum sonrası işten ayrılma gibi sorunları ortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple istihdam başlığı altındaki toplumsal cinsiyet eşitliği aslında kadının insan haklarının ihlaline dönüşmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği ancak AB'nin tavsiye vermekten öteye gidip yasa yapıcı kurum ve kuruluşlarının, bağlayıcı ve yasal bir mevzuat oluşturmasını sağlaması ve topumsal cinsiyet eşitliğini ana akımlaşması ile mümkün olacaktır.