Wittgenstein felsefesinde "yapı" düşüncesi
Abstract
Bu çalışmanın amacı, Wittgenstein'ın dil ve bilgi konusunda ortaya koyduğu farklı felsefi yaklaşımlar içerisinde "yapı" düşüncesinin yerini ve önemini açık kılmaktır. Bu amaç doğrultusunda; söz konusu farklı yaklaşımlar arasındaki ilişkiyi belirleyen unsurun, dilin ve bilginin meydana getirdiği yapısal bütünlüklerin birer "birlik" veya "çokluk" olarak ele alınmaları olduğu ve her yaklaşımın temelinde, bu kavramlar arasındaki ilişkinin farklı bir şekilde kurulmasının bulunduğu gösterilmeye çalışılmıştır. İlk bölümde ele alınan Wittgenstein'ın erken dönem felsefi yaklaşımında, bu ilişkinin kurulma biçimi yapıların çokluğunu bir birlik içerisinde sunmaktadır. Bu yaklaşım; tümcelerin ve olguların kendi iç ilişkilerince kurulan birliklerinin meydana getirdiği çokluğun, dilin ve dünyanın birliğini oluşturduğu gösterilerek incelenmiştir. Dilin kendi birliğini, onun bir tasarımı olduğu dünyayla ortak bir mantıksal yapıya sahip olmasıyla kazandığı düşüncesi üzerinden, bu ortak mantıksal yapının dilin anlamlılık alanını nasıl sınırladığı açık kılınmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde ele alınan Wittgenstein'ın yeni felsefi yaklaşımında söz konusu ilişkinin yönü değişmekte; dilin birliğinden, dil oyunlarının çokluğuna geçilmektedir. Bu yaklaşımı açık kılmak için; her dil oyununun kendi yapısal bütünlüğüne sahip olduğunu, dilsel ifadelerin belirli bir yaşam biçimi içerisindeki farklı kullanım olanakları üzerinden gösteren örnekler incelenmiştir. Yaşam biçimlerinin bir uzlaşım durumu meydana getirdiği ve bir ifadenin anlamının, onun ancak böylesi bir uzlaşımın kurduğu belirli bağlam içerisindeki kullanımıyla belirlendiği düşüncesi üzerinden, dilsel bir yapının işleyişinin incelendiği "kural izleme" ve "özel dil" sorunları ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, Wittgenstein'ın bilgi sistemlerinin yapısını incelediği Kesinlik Üstüne eserinde açığa çıkan felsefi yaklaşımın, önceki yaklaşımlarla ilişkisi gösterilmeye çalışılmıştır. Bu eserde, belirli bir bilme durumunun kendi kesinliğini ancak bir bilgi sistemi içerisinde kazandığı ifade edilmektedir. Bu yaklaşım, bir bilgi sisteminin yapısını kuran ilişkilerin "sabitleyici" niteliği ve bu ilişkilerin açığa çıkardığı "döngüsellik" ve "sınır" sorunları üzerinden incelenmiştir. Son olarak, bilgi sistemlerinin meydana getirdiği farklı dünya resimlerinin karşılaşmalarını betimleyen örnekler aracılığıyla, onların birliği ve çokluğu arasındaki ilişkinin nasıl ortaya konduğu ele alınmıştır.