Bir Ceditçi aydın Muhammed Fatih Kerimî: Hayatı-faaliyetleri ve eserleri (1870-1937)
Özet
Ceditçilik, XIX. yüzyıl ile XX. yüzyılın ilk çeyreği arasında Kazan merkezli olarak doğan ve kısa süre içerisinde Müslüman Türklerin yaşadığı hemen hemen her bölgeye ulaşan yenileşme hareketini ifade etmektedir. Ceditçilik, Rusya Müslümanlarını içerisinde bulundukları geri kalmışlıktan kurtarmayı amaçlamaktaydı ve dinî alanda ıslah çalışmalarından kadın sorunlarına, eğitim meselelerinden siyasi taleplere ve ortak edebî dil oluşturma düşüncesine kadar pek çok alanda faaliyet gösterdi. Muhammed Fatih Kerimî de bu hareketin önde gelen temsilcileri arasında yer almaktaydı. Fatih Kerimî, Ceditçi hareketin hemen hemen her sahasında aktif şekilde yer almış bir isimdir. İlk olarak eğitim faaliyetleriyle öne çıkmış ve onun bu alandaki faaliyetleri birkaç koldan devam etmiştir. Bu anlamda Kırım'daki eğitim çalışmlarının yanı sıra Usûl-i Cedit sisteminin kendi bölgesindeki (Orenburg) ilk uygulayıcılarından biri olmuştur. Bunun dışında ders kitapları hazırlamış ve bölgesindeki eğitim kurumlarında Ekim Devrimi'ne kadar yönetici ve eğitimci olarak görev yapmıştır. Fatih Kerimî, eğitimci yönünün yanı sıra bir gazeteci olarak da kendisini gösteren bir aydındı. O, "Mirat", "Şark-i Rus", "Nur", "Şura" ve "Vakit" gibi dergi ve gazetelerde yüzlerce makale kaleme kaleme aldı. Rusya Müslümanlarının önde gelen yayın organlarından "Vakit" gazetesini yönetti ve başmuharrir olarak "Vakit"in on iki yıl boyunca hayatta kalmasını sağladı. Bu anlamda o, tıpkı İsmail Bey Gaspıralı'nın Tercümanlar kurduğu bağa benzer şekilde "Vakit" gazetesi ile bir bağ kurdu ve onunla anılır hale geldi. Kerimî, "Vakit"te yazdıkları ile Rusya Müslümanlarının sosyal, siyasi ve kültürel hayatlarına yön vererek modernleşme kaygısını her cümlesinde canlı tuttu. Ekim Devrimi sonrasında ise Sovyet matbuatı içerisinde öne çıkmayan, çıkmak istemeyen bir isim olarak kaldı. Fatih Kerimî, 1905 Devrimi ile birlikte Çarlık Rusya içerisinde oluşan yeni siyasi ortam içerisinde Rusya Müslümanlarının siyasi yönelişlerini belirleyen isimlerden biri olarak faaliyet gösterdi. Her ne kadar devrimin ilk yıllarında biraz çekimser gibi görünse de bu durum kısa süre sonra değişti. Milletvekili adayı oldu, siyasi toplantılara katıldı ve özellikle Orenburg çevresindeki aktifliği ile milletinin sorunlarını hukuki yollardan idari makamlara duyurmaya gayret etti. Çok sayıda Türk-Tatar aydını gibi Fatih Kerimî de Stalin Terörüne maruz kaldı. 1937'de Türkiye casusluğu, Stalin'e suikast ve devrim karşıtlığı gibi asılsız suçlamalar ile yargılandı ve infaz edildi. Suçsuzluğu, Stalin döneminde uygulanan siyasî baskıların eleştirilmeye başlandığı bir dönemde 1959'da ortaya çıktı. Kerimî, yüzlerce makalesi ve farklı türlerdeki eserleriyle Ceditçi hareketin önemli bir temsilcisi olarak tarihteki yerini aldı. O, bütün çalışmalarında modernleşme kaygısı güttü ve milletinin sorunlarıyla ilgilendi. Türk ve İslâm dünyasını geri kalmışlıktann kurtarmak adına fikirler üretti, eleştiriler getirdi ve çözümler sundu.