dc.description.ozet | Kapitalizmin 1970'lerdeki krizinin ardından tıkanan sermaye birikimini yeniden sağlayabilmek amacıyla kapsamlı bir yeniden yapılandırmaya girişilir. Kapitalist toplumların yaşadığı dönüşümü daha müreffeh ve eşitlikçi yepyeni bir toplumun doğum sancısı olarak niteleyerek olumlayan enformasyon toplumu kuramcıları bu dönemde yükselişe geçerler ve sermayenin önündeki engelleri kaldıran yeniden yapılandırmayı insanların egemenlerin gözünden anlamlandırarak desteklemelerini sağlayan bir söyleme, ihtiyaç duyduğu ve üstünde yükseldiği bilgi temelini sunarlar. Enformasyon toplumu söylemi, 1990'lara gelindiğinde politika belirleme süreçleri üzerinde belirgin bir etkinliğe sahiptir ve pek çok ülkede enformasyon toplumuna geçiş amacıyla düzenlemeler yapılmaktadır. Ulus-üstü bir örgütlenme olan AB'nin durumu da farklı değildir. Toplumsal mücadele doğrultusunda biçimlenen söylemlerin ideolojik anlamlar sunarak insanları belli yönde eyleme sevk ettiklerini göz önüne aldığımızda, kapitalizmin yeniden yapılandırılmasının sembolik ayağındaki başat unsurlardan birini oluşturan enformasyon toplumu söyleminin insanı nasıl konumlandırdığı bu tezin temel sorunsalıdır. Bunun için öncelikle kuramcıların eserlerinde ve AB politika belgelerinde yer alan enformasyon toplumu tasavvurunun kapitalizmin yeniden yapılandırılmasıyla ilişkisi kurulmuş, ardından de bu yeni toplumda yaşayan insanın nasıl tasavvur edildiğine bakılmıştır. Tasavvur edilen insanın hangi niteliklere haiz olduğu saptanmaya çalışılmış, bu niteliklerin yeniden yapılandırılan kapitalizmin sürdürülebilirliği açısından önemi sorgulanmıştır. | tr_TR |