Cumhuriyet döneminde balkanlardan Türkiye'ye göç ve iskan siyaseti
Özet
İskan sözcüğü; yurt verme, sakin kılma, eyleme ve yerleştirme faaliyetlerini içeren geniş kapsamlı ve çok yönlü bir kavramdır. İskân siyaseti, devletlerin bütün dinamiklerini harekete geçiren ekonomik, sosyal, toplumsal ve siyasal sistemleri ile doğrudan ilgilidir. Bu sebeple de iskân uygulama çalışmaları toplum yaşamının her alanını ilgilendiren politik ve mekânsal düzenlemelerin bir bütünü olarak görülmektedir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde söz konusu siyasetin uygulayıcı kurumlarının; Mübadele, İmar ve İskân Vekâleti, Dâhiliye (İçişleri) Vekâleti, Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti, Toprak ve İskân İşleri Genel Müdürlükleri olmuştur. Daha sonra Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’ne iskân siyasetine yönelik görev ve yetkiler verilmiştir. Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye’nin her zaman gündemindeki yerini ve güncelliğini koruyan temel sorunlardan biri göç sorunu olmuştur. Köyden kente göç biçiminde yaşanan iç göçler ve göç edenlerin barınma sorunlarının çözümünün yanı sıra büyük kitlesel dış göçler ve göçmenlerin yerleşim sorunlarının çözümü de dönemin iskân politikaları içinde büyük bir yer tutmaktadır. Göçmenlerin yerleşim sorunlarının çözümü esnasında iskânlı ve serbest göçmen gibi iki farklı kavram öne çıkmış ve bu kapsamda çok sayıda göçmen kabul edilmiştir. Göçmenlerin iskânı süreci ve sonrasında önemli sorunlarla karşı karşıya kaldıkları bilinmektedir.
Göçmenlerin iskânı sürecinde karşı karşıya kalınan sorunların başında göçmenlerin mevcut illere göre dağılımında yaşanan dengesizlik önde gelmektedir. Diğer bir sorun da göçmenlerin yerleştirilmesinde önceden belirli bir yerleşim yerinin saptanmaması, fiili duruma göre alınan tedbirler ile yetinilmesidir. Geldikleri yerin coğrafi ve iklim özellikleri, Türkiye’ye gelmeden önce yaptıkları işleri ve alıştıkları tarım sistemleri gibi ölçütler esas alınmaya çalışılmasına rağmen, hangi illerde uygun mekan mevcut ise, göçmenler söz konusu yerleşimlerde iskan edilmiştir. Bununla birlikte belirtilen şekilde yerleştirilen göçmenlerin bir kısmı sosyal ve kültürel uyum sorunları yaşamaları, iklim koşulları, toprağın verimsiz olması, kendilerine hibe şeklinde arazi ve konut verilmesi ve kredi sağlanmasına karşın, yerli halkın duyduğu tepki gibi nedenlerle yeniden yer değiştirmek zorunda kalmışlardır.
İskân işinin düzenli biçimde başarıya ulaşabilmesi için, yerleştirilecek olan insanların her şeyden önce belli kültür düzeyini, sanatını, karakterini ve sonrada yerleştirilecek olan yerin tabii ve ekonomik şartlarını bilmenin yanında, söz konusu şartlara göre uygun olan iskân sisteminin de iyi seçilmiş olması gerekmektedir. Cumhuriyet Hükümetleri ilk olarak 1933 yılından itibaren başlayan dış göçlerin büyük etkisi ile karşılaşılan sorunlarla mücadele için yasal düzenleme ve kurumsal yapılanmaya gidilmesine önem vermiştir. Göçmenlerin iskânı sonrasında karşılaşılan sorunların başında, göçmen yerleşimlerinde homojen bir sosyal yapının salt göçmenlik üst kimliğine göre kurulması, coğrafi-yerel özellikleri farklı insanların zorunlu birlikteliği ile ortak bir yaşam sağlanmaya çalışılması gelmektedir. Ancak homojen olduğu kabul edilen sosyal yapı nedeniyle göçmen yerleşimleri içe dönük bir yaşamın sürdüğü yerler olarak çevreden ayrışmış ve göçmenlerin yerleştirildikleri yerler ile tarihsel bağ kurmalarının zorluğu nedeni ile göçmen yerleşimleri söz konusu yerleşimlerin birer parçası olamamıştır. Göçmenler yerleştirildikleri yerleşimlerde geçmiş yaşamlarından izler bulmaya çalışmakta ve bu izler göçmenlerin yaşadıkları yerle kurdukları ilişkiyi ikincil kılmaktadır. İnceleme sonuçlarına göre göçmenlerin yerleşim yerlerinin seçimi, yapılacak konut, arazi büyüklüğü ve kredi tutarının tespiti, mekan-insan ilişkilerinin yönetimi, iskan uygulama yöntemleri, izleme – değerlendirme çalışmaları ve etki hafifletme yöntemleri gibi çalışmaların gayrimenkul geliştirme ve yönetimi uzmanlarının ilgi alanına girdiği ve göçmen siyasetini uygulayıcı kuruluşlarda söz konusu uzmanların istihdamlarına özel önem verilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır.