HUKUKİ VE FİİLİ EL ATMA DAVALARINDA TAZMİNAT: SAPANCA GÖLÜ ÖRNEĞİ
Özet
Kişinin temel hakları arasında sayılan mülkiyet hakkı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1982 Anayasası, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu gibi çeşitli düzeylerdeki hukuki düzenlemelerle güvence altına alınmıştır. Böyle olmakla birlikte mülkiyet hakkı diğer temel haklardan farklı olarak kısıtlanamaz ve sınırlamaz mahiyette değildir. Kanuna, demokratik toplum düzeni gereklerine ve kamu yararına uygun olmak kaydıyla mülkiyet hakkına müdahale edilebilmektedir. Bu müdahalelerin devletin negatif yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmediği kabul edilmektedir. Türkiye’de 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uygulanarak özel hukuk kişilerine ait taşınmazlar, kamu yararı gerekçesi ile kısıtlanabilmektedir. Ancak, bazı durumlarda kamu kurum ve kuruluşları tarafından kamulaştırma işlemi olmaksızın mülkiyet hakkına müdahale edildiği görülmektedir. Genel olarak hukuki ve fiili el atmalar olarak sınıflandırılabilecek bu müdahaleleri sonucunda kamu kurum ve kuruluşları yüklü tazminatlar ödemek zorunda bırakılmaktadır. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru imkanının tanınması ile mülkiyet hakkının ihlal edilmesinden kaynaklanan davalarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tazminat ödemeye mahkum edilmiş olduğu birçok örnek bulunmaktadır.
Çalışmada, Türk Hukuku’ndaki kamulaştırmasız el atma ve hukuki el atma davaları usul ve esas yönünden anlatıldıktan sonra Sapanca Gölü çevresinde kamu kurumları tarafından taşınmazın üzerine “orman şerhi” konulması ve “içme suyu havzası mutlak koruma alanı” ilan edilmesi sonucunda oluşan kısıtlamaların mülkiyet hakkına etkisi örnek dava dosyaları kapsamında incelenmiştir. Ayrıca ulusal yargı organları tarafından verilen kararlarda hükmedilen tazminat miktarlarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında yer alan “tam tazminat” kavramını karşılayıp karşılamadığı da hem değerleme biliminin temel ilke ve yöntemleri, hem Uluslararası Değerleme Standartları, hem de yasal düzenlemeler yönünden tartışılmıştır. Bu çerçevede örnek olarak seçilen inceleme alanında içme suyu havzası mutlak koruma alanı ilan edilen ve orman şerhi ile kısıtlanan taşınmazlardaki hukuki ve kamulaştırmasız el atma davalarının AİHM Kararları ışığında hukuki zemine oturmadığı tespit edilmiştir. İçme suyu havzası mutlak koruma alanı ilan edilen yer alan ve çalışmada incelenen hukuki el atma davasının 2009 yılından itibaren devam ediyor olması, tazminatın belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki değeri esas alınacağı dikkate alındığında, ulusal yargı makamınca verilecek kararın mülkiyet hakkını ihlal edilmesinin önüne geçemeyeceği, aksine malikin taşınmazın dava sürecince kullanılmamasından kaynaklı olarak yeni bir ihlale sebebiyet vereceği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sapanca Gölü çevresinde kamu idarelerinin kamulaştırma kurumunu daha işlevsel kullanmamaları neticesinde oluşan söz konusu ihlallerde, yargılamaların uzun süre devam etmesi, yargılama sonucunda hükmedilen tazminat miktarının AİHM kararlarında yer alan “tam tazminat” kavramını karşılamayacağı, mülkiyetin uzun süre kullanılmamasından kaynaklı olarak hak mahrumiyetlerinin Türk Hukuk Sistemi’nde dikkate alınmadığı hususu birlikte ele alındığında, ulusal yargı makamları tarafından verilen kararların yeni bir ihlale sebebiyet verebileceği değerlendirilmektedir.