Belediyelerde kamulaştırma işlemlerinin Ataşehir ve Nazilli belediyelerinden
Abstract
Kamu tüzel kişileri, kamu hizmetlerinin gerçekleştirebilmesi için yeterli ve uygun
miktarlarda taşınır ve taşınmazlara ihtiyaç duymaktadırlar. Kamu hizmetlerinin
görülmesi için ihtiyaç duyulan taşınmazlar, her zaman kamunun mülkiyetinde olanlarla
karşılanamamaktadır. Bu sebeple, ihtiyaç duyulanların özel mülkiyete konu taşınmazların
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda belirtilen usul ve esaslara göre kamulaştırılması
veya amaç için yeterli olması halinde taşınmaz üzerinde irtifak hakkı kurulması yoluyla
ilgili idarece edinimi de söz konusu olmaktadır. İdareler tarafından arazi ediniminin 4734
sayılı Kamu İhale Kanunu gereğince satın alma usulü ile gerçekleştirilmesi çoğu zaman
sağlanamamakta ve genellikle önem arz eden, kesin ve net olarak kamu yararına uygun
olan hizmetler için kamu kurumlarınca arazi ediniminde sıklıkla kamulaştırma yöntemi
tercih edilmektedir.
Kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan kamulaştırma işlemlerinde bedel tespiti
hususu genellikle önemli bir sorun olarak yapılacak uygulamanın gerçekleştirilmesine
engel teşkil etmektedir. Maliklerin idare bünyesindeki komisyonlarca takdir edilen
taşınmazların değerlerini kabul etmemeleri halinde, satın alma yoluyla kamulaştırma
süreci uzlaşmazlık ile sonuçlanmakta ve adli yargıda dava açılması zorunlu olmaktadır.
Satın alma sürecine kadar maliklerin taşınmazların kamulaştırılma gerekçesi ve bedelleri
konusunda bilgilendirilmeleri önemli bir sorun olarak görülmekte ve bu durum kamu
kurum ve kuruluşlarının takdir ettiği bedelin geçerli olup olmaması yönünden taşınmaz
malikleri tarafından sorgulanmaktadır. Esasında çoğunlukla kamulaştırma işlemlerinde
bedel tespitinin gerçekleştirilmesi için oluşturulan kıymet takdir komisyonlarında görevli
kişilerin kamulaştırma ve bedel tespiti konularında uzman olmayan kişiler olmaları ve
bedel tespitinin nasıl yapıldığını taşınmazı kamulaştırılan maliklere açıklayamamaları
kamulaştırma işlemlerinde uzlaşmanın sağlanmasını olumsuz etkilemektedir.
Uzlaşmanın sağlanamaması halinde, idareler tarafından “kamulaştırma bedelinin tespiti
ve tescil davası” açılmakta ve kamulaştırma bedeli dava sürecinde hazırlanan bilirkişi
raporlarına dayalı olarak kesinlik kazanmaktadır.
Bu çalışmada, iki farklı örnek olay üzerinden değer tespitinin kamu kurumları ile dava
sürecinde farklılaştığı saptanmış, idarelerin kıymet takdir komisyonları marifetiyle tespit
edilen birim değerler ve dolayısıyla toplam kamulaştırma bedelleri ile bilirkişilerce takdir
edilen birim taşınmaz değerleri ve toplam kamulaştırma bedelleri arasında fahiş ölçüde
farklılığın olduğu tespit edilmiştir. Bedel tespiti ve tescil davaları sürecinde temin edilen
bilirkişi raporlarında yapılan işlemlerin genellikle hatalı olduğu, değerleme bilimi,
uluslararası değerleme standartları ve mevzuatta tanımlanan değerleme yöntemlerine
aykırı biçimde hesaplama yapıldığı durumlarla sıklıkla karşılaşıldığı saptanmıştır. Bu
koşullarda gerek kamulaştırma işlemleri gerekse bilirkişi raporlarının hazırlanmasında
üniversitelerin gayrimenkul geliştirme ve yönetimi bölümlerinden mezun olan
uzmanların marifetiyle yapılması gerekli görülmektedir. Kamu kurum ve kuruluşlarının
hizmetleri için ihtiyaç duyulan taşınmazları kamulaştırmada temel sorunun; yeterli mali
kaynak, nitelikli insan kaynağı, değerleme sistem ve verilerinin olmaması ile ilgili olduğu
açıktır. Yeterli mali kaynağın taşınmaz edinimi ve kamulaştırma için ayrılmasına ilave
olarak bütün kamu ve ilgili özel kurumlarda arazi edinimi ve kamulaştırma işlemlerinde
üniversitelerin gayrimenkul geliştirme ve yönetimi bölümlerinin lisans ve lisansüstü
programlarından mezun olan uzmanların istihdam edilmesi ve bu birimlerin aynı
zamanda teknoloji ve veri altyapısı ile güçlendirilmesinin başarı için zorunlu görüldüğü
vurgulanmalıdır.