dc.description.abstract | Kurşun bilinen en eski ve en önemli çevresel toksik metallerden birisidir. Günümüzde kurşun
maruziyet kaynakları azaltılmış olmakla birlikte dünyada olduğu gibi ülkemizde de insan biyolojik
örneklerinde önemli oranda kurşun varlığı belirlenmektedir (Khan ve ark., 2001; Scinicariello ve
ark., 2011; Lafond ve ark., 2004; Yılmaz ve ark., 2012; Kayaaltı ve ark., 2011). Gastrointestinal
kanaldan absorbsiyon yaşla değişir, erişkinlerde ağızdan alınan kurşunun %10’u absorbe olurken,
çocuklarda bu oran %40’tır. Diğer taraftan kalsiyumla kurşun aynı taşınma mekanizmaları için
yarıştıklarından, diyetteki kalsiyum içeriğinin azlığı kurşun absorbsiyonunu artırır, demir noksanlığı
da aynı etkiyi yapar. İnhalasyonla alınan kurşun partiküllerinin ise %90’ı absorbe olur (Goyer ve
Clarkson, 2001). Kurşunun kandaki yarı ömrü 1-2 aydır, aşırı maruziyetten 6 ay sonra denge
sabitlenir. Günlük kurşun alımı ile atılımı eşit olduğundan, kurşunun yumuşak dokulardaki düzeyi
de sabittir, ancak kemikteki düzeyi, atılım kapasitesi kısıtlı olduğundan alınma miktarındaki artışa
bağlı olarak artar, kemikte kurşunun yarılanma ömrü 20-30 yıldır (Klaassen, 2001; Skerfving ve
Bergdahl, 2007). Düşük düzeyde bile olsa kurşun maruziyeti özellikle hamileler için önemlidir,
çünkü hamilelikte kemikte kalsiyum döngüsünün hızlanmasına bağlı olarak kemiklerde bulunan
kurşun da salındığından, kurşunun toksik etkilerine daha fazla açıktırlar (Gulson ve ark., 1997;
Tellez-Rojo ve ark., 2004). Kurşun anne kanından plasentaya ve fötusa kolaylıkla geçer (Goyer,
1990), kemiklerde birikir ve bu nedenle annenin maruziyetinden yıllarca sonra bile yeni doğanın
kurşuna maruziyeti sürer (Rothenberg ve ark., 2000; Tellez-Rojo ve ark., 2004). Bu maruziyet
embriyonik organ gelişimi kadar bilişsel gelişimde de geriliğe neden olmaktadır (Banks ve ark.,
1997). Kurşun biyolojik sistemlerde özellikle kemikte kalsiyumla aynı şekilde davranmakta bu
nedenle yaşamsal birçok fonksiyonun engellenmesine neden olduğu bilinmektedir (Bridges ve ark.,
2005). Delta-aminolevulinik asid hidrataz (ALAD), gen varyantlarının kurşun toksikokinetiğinde ve
toksisitesinde değişikliğe neden olduğu birçok araştırıcı tarafından bildirilmekle birlikte çelişkili
sonuçlar da bulunmaktadır (Zhao ve ark., 2007; Wu, 2004; Montenegro, 2006; Shaik ve Jamil,
2009; Scinicariello ve ark., 2010). Ülkemizde ise akü işçilerinin kan kurşun düzeyleri ile ALAD
polimorfizminin ilişkisinin araştırıldığı bir çalışma bulunmaktadır (Süzen ve ark., 2003). Ancak
anne kanı, plasenta ve kordon kanı örneklerinde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Kurşunun
organizmada taşınırken kalsiyum ve demir transport mekanizmalarını taklit ettiği ileri sürülmektedir
(Bridges ve Zalups, 2005). Vitamin D reseptörü (VDR) ise intestinal kalsiyum absorbsiyonu ve
kemikte kalsiyum depolanması ile görevlidir. Herediter hemokromatozis kurşun alımında etkili bir
hastalıktır. HFE geninde görülen iki homozigot polimorfizmin ciddi karaciğer hasarına neden olan
demir birikmesine yol açtığı gösterilmiştir (Onalaja ve Claudio, 2000).
Plasenta birçok toksik ajan için koruyucu rol oynarken kurşunun fetusa geçmesini engelleyemez
(Osman ve ark., 2000; Lafond ve ark., 2004; Goyer, 1990). Birçok çalışmada düşük dozda kurşun
maruziyetinin çocuklarda mental gerilemeye, düşük zeka düzeyine, öğrenme güçlüklerine ve
hiperaktivite gibi davranış bozukluklarına neden olduğu gösterilmiştir (Lanphear ve ark., 2000;
Tong, 1998; Canfield ve ark., 2003; Rogan ve Ware 2003). Grubumuzca metallerin
toksikokinetiğinde rol oynayan enzim ve proteinlerin gen polimorfizminin insan biyolojik
örneklerinde metal birikimi ve dağılımı ile ilgili birçok çalışma yapılmış, bunlardan bir kısmı
yayınlanmış, diğerleri de ya sürdürülmekte, ya da yayın aşamasındadır. Bu projede ise daha önce
çalışılmayan üç gen varyantı ile anne kanı, plasenta ve kordon kanı kurşun düzeyleri arasındaki
ilişki araştırılacaktır. Bu amaçla Atomik Absorpsiyon Spektrometre (AAS) ile anne kanı, plasenta
ve kordon kanı örneklerinde kurşun analizleri yapılmıştır. Ancak Analiz ve Bulgular kısmında sunulan Tablo 2’de görüleceği üzere her bir örnek grubu içinde belirlenen kurşun düzeyleri arasında
maksimum-minimum değerler yönünden büyük farklar olduğu gibi standart sapma değerleri de çok
büyüktür. Gönüllü grubu, 5 yıldır Ankara’da yaşamakta olan, 19-41 yaş arasında annelerden
oluştuğundan oldukça homojen bir grup olduğu ileri sürülebilir. Bu nedenle kurşun düzeylerindeki
farkın genetik etkenlere dayanabileceği görüşü önem kazanmaktadır. Bu etkenlerin belirlenmesi
amacıyla metallerin taşınmasında ve detoksifikasyonunda rol aldığı bilinen enzim ve proteinlerden
bir grubu ile çalışılması planlanmıştır. Bu proje kapsamında VDR, ALAD ve HFE enzim ve
proteinlerinin gen polimorfizmleri RFLP (Restriction Fragment Length Polymorphism) yöntemi ile
belirlenerek kurşun düzeyleri ile karşılaştırılacaktır. Benzer fonksiyonları olan diğer enzim ve
proteinlerin gen polimorfizmleri, bu projenin devamı olacak projeler kapsamında düşünülmektedir. | tr_TR |