Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorDolapçı, İştar
dc.contributor.otherÖcal,Duygu
dc.date.accessioned2020-11-03T08:01:21Z
dc.date.available2020-11-03T08:01:21Z
dc.date.issued2015
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/20.500.12575/72216
dc.description.abstractKateter ile ilişkili kan dolaşımı enfeksiyonları (KİKDE), hayatı tehdit edici durumlara yol açabilmeleri nedeniyle önem taşırlar. Koagülaz negatif stafilokoklar (KNS), KİKDE etkenleri arasında ilk sıralarda yer alırlar. Bu enfeksiyonlarda, bakterilerin biyofilm oluşturabilme potansiyelleri kateter üzerindeki kolonizasyonlarını sağlayarak önemli bir virülans faktörü olarak karşımıza çıkmakta ve tedaviyi güçleştirmektedir. Çalışmamızda 30’u sağlıklı hastane çalışanı olmayan bireylerin ellerinden, 26’sı sağlıklı hastane çalışanı gönüllülerin burunlarından, 35’i kateter kolonizasyonu etkeni, 15’i KİKDE etkeni (15 santral venöz kateterden + 15 bu hastaların periferik kan kültürlerinden izole), 89 kateter takılı olmayan hastaların periferik kan kültürlerinden izole edilen toplam 210 KNS suşu kullanılmıştır. Toplam 210 suşun 74’ü (%35,23) S. epidermidis, 58’i (%27,61) S. haemolyticus, 52’si (%24,76) S. hominis, 13’ü (%6,19) S. capitis, 8’i (%3,8) S. warnerii, 2’si %(0,95) S. lugdunenesis, 2’si %(0,95) S. saprophyticus, 1’i (%0,47) S. sciuri olarak tiplendirilmiştir. Periferik kan kültürlerinden izole edilen KNS suşları arasında; dahili bölümlerden izole edilenlerde S. epidermidis oranının, reanimasyon ve yoğun bakım ünitelerinden izole edilenlerde ise S. haemolyticus’un oranının yüksek olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Tüm suşların antimikrobiyal direnç profilleri Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemi ile çalışılmış ve hiçbirisinin teikoplanin ve linezolide dirençli olmadıkları saptanmıştır. İndüklenebilir klindamisin direnci 13 S. epidermidis suşunda (%17,57), 8 S. haemolyticus’da (%13,79), 17 S. hominis’da (%32,69), 3 S. capitis’de (%23,08) bulunmuştur. S. haemolyticus’ta sefoksitin (%91,8), sefazolin (%91,8), amoksisilin-klavulonat (%91,8), siprofloksasin (%84,48), trimetoprim-sulfometaksazol (%84,48), rifampisin (%51,72) ve gentamisine (%81.03) karşı direnç oranlarının diğer türlere göre anlamlı oranda yüksek olduğu ve klindamisine karşı direnç oranının da (%34.48) diğer türlere göre anlamlı oranda düşük olduğu saptanmıştır (p<0.05) Suşların vankomisin için minimum inhibitör konsantrasyonları (MİK) CLSI (2014) verilerine göre değerlendirilmiş, hepsi <4 µg/ml olarak bulunmuş ve duyarlı kabul edilmiştir. Suşların izole edildikleri bölgelere vankomisin MİK değerleri karşılaştırıldığında; burundan ve periferik kan kültürlerinden izole edilen KNS’lerde MİK değeri istatistiksel olarak anlamlı oranda daha yüksek saptanmıştır (p<0.001). Suşların metisilin direncine mecA geni araştırılarak PZR yöntemiyle bakılmıştır. Toplam 210 KNS suşunun 159’unda (%78.09) mecA geni varlığı saptanmıştır. İstatistiksel olarak invaziv suşlarda mecA geninin yüksek oranda pozitif, invaziv olmayan suşlarda ise mecA geninin yüksek oranda negatif olarak saptanması anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Suşlar izole edildikleri örneklere göre gruplandırılarak birbirleriyle karşılaştırıldıklarında, ellerden izole edilen 30 suşun 19 (%63,3)’unda mecA geninin negatif olması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001). Fischer exact testi ile suşlar türlerine göre incelendiğinde S. haemolyticus’ta mecA geninin yüksek oranda pozitif, S. warnerii’de ise yüksek oranda negatif saptanması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001). mecA geni pozitif bulunan 159 suşun 144’ü (%90.57) CLSI (2014) tarafından önerilen fenotipik yöntem olan sefoksitin disk difüzyon testi ile de metisilin dirençli olarak saptanırken, 15’i (%9.43) bu yöntem ile metisilin duyarlı bulunmuştur. Buna göre metisilin direnci saptanmasında mecA geni bulunması altın standart olarak kabul edilirse, sefoksitin disk difüzyon testiyle metisilin direnci saptanması yönteminin duyarlılığı %91 (testin güven aralığı: %85–94), özgüllüğü %98, (testin güven aralığı: %89-99), negatif prediktif değeri %76.92 (testin güven aralığı: %71-82), pozitif prediktif değeri % 99.31(testin güven aralığı: %97-99) olarak saptanmıştır. mecA geni pozitif bulunan 159 olan suşa SCCmec tiplendirimi amacıyla M-PZR protokolü uygulanmıştır. Tiplendirimi yapılabilen 154 suşun 38’inin tip I (%24.68), 27’sinin tip II (%17.53), 3’ünün tip III (%1.89), 59’unun tip V ( % 38.31), 15’inin tip VI (%9.74), 5’inin tip I + V (%3.25), 2’sinin tip I + II (%1.30), 2’sinin tip I + III(%1.30), 2’sinin tip II + V(%1.30) ve 1’inin tip III + VI (% 0.63) olduğu saptanmıştır. SCCmec tipV ve tipVI’da S. haemolyticus oranları sırasıyla %85 ve %54,7 olarak bulunmuştur ve bu tiplerde S. haemolyticus bulunma olasılığı diğer türlere göre istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksek kabul edilmiştir (p<0.001). Suşların biyofilm oluşturma yetenekleri mikroplak yöntemi ile kantitatif olarak gösterilirken, slime faktör oluşumlarına da Kongo Red Agar (KRA) yöntemi ile fenotipik olarak bakılmıştır. Mikroplakta suşların 136’sının (%64.76) biyofilm oluşturduğu, 74’ünün (%35.23) ise oluşturmadığı görülmüştür. Mikroplak yöntemiyle biyofilm oluşumu açısından incelendiğinde, invaziv olan ve invaziv olmayan örneklerden izole edilen KNS suşları arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (p>0.05). İzole edildikleri yerlere göre incelendiğinde KİKDE etkeni olan ve kateter kolonizasyonu yapan KNS suşlarında mikroplak yönteminde biyofilm oluşturma oranının diğerlerine göre daha yüksek saptanması istatistiksel açıdan anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p< 0.001). KRA yönteminde toplam 210 suşun 68’i (%32.38’i) slime pozitif, 142’si (%67.62) slime negatif olarak değerlendirilmiştir. Mikroplak yönteminde biyofilm oluşturma gücü (pozitiflik derecesi) arttıkça KRA yönteminin de pozitif olanları saptama olasılığının arttığı görülmektedir (ilişki katsayısı, Cramer’s V= 0.608). Çalışmadaki tüm suşlarda icaA, icaD ve IS256 genleri araştırılmış, pozitiflik saptanan suş sayıları sırasıyla; 47 (%22.38), 75 (%35.71) ve 100 (%47.62) olarak bulunmuştur. Genlerin herhangi birinin pozitifliği durumunda, mikroplakta biyofilm oluşumunun da pozitif olarak saptanması anlamlı bulunmuştur (p<0.001). Mikroplak yöntemiyle biyofilm oluşturduğu gösterilen (zayıf, orta ya da kuvvetli düzeyde) toplam 136 suş (57 S.epidermidis, 36 S. hominis, 33 S. haemolyticus, 7 S.capitis, 1 S. lugdunensis, 1 S. saprophyticus ve 1 S. sciuri) minimum biyofilm eradike edici konsantrasyonlarının hesaplanması için test edilmişlerdir. Türler arasında S. warnerii’nin diğer suşlara göre MBEK değeri anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur (p<0.001). Ellerden izole edilen KNS suşlarının MBEK değerleri diğer suşlara göre anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p<0.001). KİKDE etkeni 15 adet suş izole edilmiştir; bunların 7’si S.epidermidis, 5’i S. haemolyticus, 3’ü S. hominis olarak tiplendirilmiştir. KİKDE etkeni olan suşlara, kateterden izole edilen suşlar ile olan benzerliklerini ortaya koymak amacıyla Pulsed field jel elektroforezi (Pulsed field gel electrophoresis -PFGE) uygulanmıştır. PFGE’nde aynı hastaların kateter örnekleri ve kanlarından KİKDE etkeni olarak izole edilen suşların %100 benzer profil oluşturduğu gözlemlenmiştir. Bununla birlikte farklı hastaların KİKDE etkenleri arasında epidemiyolojik benzerliğe rastlanmamıştır. Çalışmamız sonucunda elde edilen verilerin hastanemizdeki kateter ile ilişkili kan dolaşımı etkenlerinin epidemiyolojik özellikleri ve antimikrobiyal direnç profilleri hakkında bilgi edinilmesini sağlayarak, tedavi protokollerine ışık tutması hedeflenmiştir. Çalışma rutin mikrobiyolojik inceleme için gönderilen hasta kültürlerinden elde edilen suşlar üzerinden yürütülmüştür. Sağlıklı kontrollerden örnek alınması için “bilgilendirilmiş gönüllü olur formu” hazırlanmış ve çalışma etik kurul onayı almıştır.tr_TR
dc.language.isotrtr_TR
dc.publisherAnkara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleritr_TR
dc.subjectKoagülaz negatif stafilokoktr_TR
dc.subjectvankomisintr_TR
dc.subjectmecAtr_TR
dc.subjectbiyofilmtr_TR
dc.titleSantral venöz kateterlerden izole edilen koagülaz negatif stafilokokların antimikrobiyal direnç profilleri ve biyofilm oluşturma özelliklerinin konvansiyonel ve moleküler yöntemlerle araştırılmasıtr_TR
dc.typeOther / Diğertr_TR
dc.contributor.departmentTıp Fakültesitr_TR
dc.identifier.startpage01tr_TR
dc.identifier.endpage65tr_TR
dc.relation.publicationcategoryRaportr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster