İneklerde meme başı derisi ile deliğinde şekillenen lezyonların dağılımı ve sütün somatik hücre sayısına etkileri
Özet
Bu çalışmada sütçü ineklerde meme başı derisi ve deliğinde şekillenen lezyonların rastlantı oranlarının ve çeşitliliğinin belirlenmesi, bu lezyonların sütün somatik hücre sayısına etkisinin araştırılması ve bu çerçevede meme ve meme başının anatomik yapısına ilişkin verilerin dağılımlarının ortaya konulması amaçlandı. Çalışmada, dört ayrı özel sütçü inek işletmesinden seçilen ve laktasyonun farklı dönemlerinde bulunan 583 baş Holstein ineğe ait 2332 adet meme başı değerlendirildi. Çalışma sürecinde işletmelere yapılan ziyaretlerde ineklerin meme başlarından, sağımdan hemen önce, ölçümler alındı ve değerlendirmeler yapıldı. Sağımdan önce Kaliforniya Mastitis Testi (CMT) uygulandı, somatik hücre sayımı (SHS) amacıyla süt örnekleri alındı ve Bactocount IBC-M hücre sayım cihazı kullanılarak Flow sitometri yöntemine göre ölçümler yapıldı. Buna ek olarak meme ve meme başının morfolojik yapısı, meme başı derisi ve deliğinde yer alan lezyonların makroskopik görünümleri kaydedildi. Anamnez ve işletme kayıtlarının kontrolünde laktasyondaki inek sayısı, ineğin yaşı, laktasyon sayısı, laktasyon dönemi, süt verimi ve meme ile ilgili sorunlarının varlığı araştırıldı. Yapılan değerlendirmeler sonucunda meme loblarının %72,8'inde SHS 200.000 hücre/ml'den düşük, %27,2`sinde ise SHS yüksek olarak belirlendi. Kaliforniya Mastitis Testi uygulanan sütlerin %80,3'ü CMT negatif olarak belirlenirken CMT (+) meme lobu ise %19,7 oranında saptandı. Kaliforniya Mastitis Testi ile somatik hücre sayısı arasındaki uyum önemli olarak belirlenmiş olup bu iki test arasındaki duyarlılık %65 oranında hesaplandı. Çalışma sürecinde incelenen meme başlarında %10,9 oranında travmatik yaralar, çatlak, peteşi, konjesyon, ödem, form değişikliği ve papillomatoz gibi bozukluklar belirlendi. Lezyonlardan enfeksiyöz olanlar %6,1, enfeksiyona bağlı olmayanlar ise %4,8 şeklinde bir dağılım gösterdi. Sağlıklı olan meme başlarına göre enfeksiyöz olmayan lezyonların bulunduğu meme başlarında somatik hücre sayısında ve buna paralel olarak mastitise predispozisyonda önemli bir yükselme olduğu gözlendi. Meme başı derisinde oluşan papillomların doğrudan mastitis nedeni olmadığı kanısına varıldı. Bununla beraber çoğunlukla sağım güçlüğüne neden olduğu gözlendi. Meme başı deliği %49 oranında normal olarak belirlenirken %51'inde ise hiperkeratoz belirlendi ve bunun %30,8'ini hafif derecede (HK1 ve HK2), %20,2'sini ise ileri derecedeki hiperkeratoz (HK3, HK4 ve HK5) olgusu oluşturdu. Hiperkeratoz şiddetindeki artışa paralel olarak SHS'ında önemli oranda bir artış olduğu belirlendi. Meme kondisyonu geniş (normal), küresel ve sarkık olarak sınıflandırıldı ve rastlantıları sırasıyla %55, %24,2 ve %20,8 olarak belirlendi. Meme şekli ile meme başı derisindeki lezyonlar ve SHS arasındaki ilişki önemli bulundu. Meme başları silindirik, düz ve huni şeklinde sınıflandırıldı ve dağılımları sırasıyla %80, %11,2 ve %8,8 olarak saptandı. Meme başının morfolojik şekli ile SHS arasında istatistiksel olarak önemli düzeyde bir ilişki belirlenmedi. Ortalama meme başı uzunluğu 4,74±1,39 cm olarak ölçüldü. Lezyonların varlığı ile meme başı uzunluğu arasındaki ilişki istatistiksel olarak önemli bulunmadı. Buna karşılık, somatik hücre sayısı arasında ilişki önemli olarak belirlendi ve meme başı uzunluğuna paralel olarak somatik hücre sayısında artış olduğu belirlendi. Meme başı-zemin aralığı arttıkça meme başı derisinde şekillenen lezyonlara daha az oranda rastlanıldı ancak bu ilişki önemli düzeyde belirlenemedi. Bununla beraber meme başı-zemin aralığı arttıkça, somatik hücre sayısında önemli oranda bir azalmanın meydana geldiği saptandı. Somatik hücre sayısı ile süt verimlerine göre oluşturulan gruplar arasında istatiksel olarak önemli düzeyde ilişki belirlendi. Somatik hücre sayısı, süt verimindeki artışın tersi yönde bir artma gösterdi. Mastitise predispozisyon oluşturan diğer etmenlerin yanında meme başı lezyonlarının da ciddi bir sorun olarak göz önünde tutulması gerektiği kanısına varıldı.AbstractIt is aimed to determine coincidental ratios and variations of lesions occured in teat skin and orifices and their effects to somatic cell counts and by this way manifestation of data distrubition related to anatomic structure of teat skin and orifice. A total of 2332 teat skin of 583 Holstein cattle choosen from 4 different dairy farms and at different lactation periods were evaluated. Visits of dairy farms, teat measurements were taken and then evaluated during the study. The California Mastitis Test (CMT) was applied to all cattle before milking. Milk samples taken and tranferred to the laboratory where somatic cell counts (SCC) and measurements were made by Flow cytometer method on Bactocount IBC-M cell counting device. Additionally, morphologic structure of udder and teat, lesions on teat skin and orifice were recorded. The data about the number of cattle in lactation period, age of cattle, lactation number, lactation stage, milk yield and problems about udder was extracted from the farms records. Somatic cell counts were under 200.000 cell/ml in 72.8% and above in 27.2% of quarters. A rate of 19.7% CMT applied milks were found positive. The agreement between CMT and SCC was significant and between the tests was 65%. Deffects like abrasions, cuts, chap, petechia, congestion, oedema, form changes and papillomatous were found in 10.9% of the examined teats during the study. Lesions 6.1% were of infectious and 4.8% of noninfectious origin. Compared with the normal teats, teats with noninfectious lesions were having significantly high somatic cell count, which was also associated with predisposition to mastitis. Although papillomatous lessions on the teat skin were not associated with mastitis they were cause of milking difficulties. The rate of hyperkeratosis was 51% (30.8% with moderate (HK1 and HK2) and 20.2% with severe score (HK3, HK4 and HK5)). Positive correlation was observed between the intensity of hyperkeratosis and high SCC. The udder conformation of each cow was classified as trough-shaped, ball-shaped and pendulous and their distributions were determined as 55%, 24.2% and 20.8% respectively. The relation between udder shape, lesions of teat skin and SCC were found to be significant. Teat conformations classified as cylindrical, flat and funnel-shaped and their distributions were as 80%, 11.2% and 8.8%, respectively. There was no significant relation between teat morphology and SCC. The average length of the teat was measured as 4.74±1.39 cm. Although the relation between teat length and presence of lesions were not found statistically significant, it is found significant between teat lenght and SCC. The length of teat increased parallelly to SCC. Although teat lesions were less in teats with long teat-floor gap this was not statistically significant. There was statistically significant negative correlation between SCC and milk production. It is concluded that teat lesions should be considered as an important factor alongside with the other predisposing factors of mastitis.