Batı seyahatnamelerine göre XX. Yüzyıl başlarında(1900-1923) Osmanlı toplumunda aile kültürü ve eğitimi
Özet
20. yüzyıl, tüm dünyayı etkileyen savaşlara sahne olmuştur. Önceki yüzyıllarda gerçekleşen Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali’nden bazı devletler olumlu etkilenip güçlenirken, bazı devletler olumsuz etkilenerek, yıkılma sürecine girmiştir. Yıkılma sürecine giren devletlerden biri de Osmanlı İmparatorluğu’dur. 20. yüzyılda cereyan eden savaşlar, Osmanlı İmparatorluğu’nun hızla toprak kaybetmesi ve sonunda dağılmasına neden olmuştur. Bu olumsuzluklar Osmanlı toplumunu ve aile kültürünü derinden etkilemiştir. 20. yüzyıl başlarında Osmanlı ülkesine gelen Batılı seyyahlar, önceki yüzyıllarda olduğu gibi Oryantalist çalışmalarını sürdürmüşlerdir. Batılı için Doğu, hep bir merak ve araştırma unsuru olmuştur. Osmanlı ülkesini ziyaret eden seyyahlar, gözlemlerini ve edindikleri bilgileri not alarak seyahatnamelerle okuyucuya ulaştırmışlardır. Bu seyahatnamelerden bir kısmında Osmanlı toplumunun yaşam biçimi, eğitim durumu gibi kültürel özelliklere vurgu yapılır. Bu araştırmada, 20 yüzyıl Batılı seyahatnamelerde konu edilen Osmanlı toplumunda aile kültürü ve eğitimi incelenmiştir. Seyahatnamelerden biri, bir Fransız deniz subayı Pierre Loti’nin yazdığı Doğu Düşleri Sona Ererken’dir. Pierre Loti, Osmanlı ülkesinde uzun süre bulunmuş ve İstanbul’a hayranlığıyla bilinen bir subaydır. Balkan Savaşları’nda, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Anadolu’nun işgalinde hep Avrupa’ya karşı Türkler’i savunmuştur. Millî Mücadele döneminde Anadolu'daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa'yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk halkının da sempatisini kazanmıştır. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921' de Pierre Loti' ye şükranlarını sunan bir mektup yollamıştır. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında "İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi" olarak kabul edilmiş ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kurulmuştur. Daha sonraları İstanbul'da Divanyolu'nda bir caddeye "Pierre Loti Caddesi" ve Eyüp'te bir kahvehaneye de "Pierre Loti kahvesi" adı verilmiştir. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır. İspanyol hukukçu ve edebiyatçı olan Vicente Blasco Ibanez, 1907’de İstanbul’a gelmiş ve Türklerin, Avrupalıların imgeleminden farklı bir millet olduğunu yaşayarak öğreniştir. “Fırtınadan Önce Şark İstanbul 1907” de Türklerin yaşam biçimini anlatarak, Avrupa için gerçek bir Türk imgelemi yaratmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde hükümet danışmanı olarak çalışan Alman Paul R. Krause, “Die Turkei” adlı seyahatnamesinde 1915 öncesi Türkiye’sini anlatmaktadır. Türkiye’nin ekonomisini, tarihini, coğrafyasını ayrıntılı olarak ele almıştır. Bir Fransız kadın yazar olan Marcelle Tinayre, Osmanlı hanedan baskısından kaçan Jön Türkler’le Paris’te yakın arkadaş olmuştur. Jön Türkler tekrar İstanbul’a döndükten sonra, Tinayre arkadaşlarını ziyarete gelmiştir. Osmanlı ülkesini ve toplumunu yakından gözlemleyen Tinayre, gezi notlarını “Bir Kadın Gezgin Tinayre’nin Günlüğü Osmanlı İzlenimleri ve 31 Mart Olayı” adını verdiği esere aktarmıştır. Yazar bu kitabında “Savaş Günleri, Taşrada Olaylar ve İnsanlar, Yeni Yönetimin İlk Günleri, Haremde Yaşam” konularını anlatmaktadır. Eser, dönemin panoramasını anlatan önemli bir hatırattır. İstanbul’daki İngiltere Büyükelçiliği’ne ataşe olarak atanan Aubrey Herbert, “Ben Kendim Osmanlı Ülkesine Son Seyahatler” adını verdiği seyahatnamesinde, Osmanlı ülkesinin siyasi, coğrafik ve ekonomik durumunu anlatırken, Osmanlı toplumunun yaşam biçiminden de bahsetmiştir. 19. yüzyılın en meşhur kadın konser piyanistlerinden Anna Grosser Rilke, 1888’de eşinin işi nedeniyle İstanbul’a gelerek burada 30 yıl yaşamıştır. Anna Grosser Rilke, “İstanbul’da Bir Hoş Sada” da İstanbul’daki anılarını anlatmaktadır. Eserinde, Osmanlıların yaşam biçimden, sarayda ve hanedan mensuplarının konaklarında verdiği konserlerden bahsetmektedir. İsviçreli mimar Le Corbusier, 1911 yılında Balkanlar üzerinden Osmanlı’ya gelmiştir. Osmanlı mimarisini incelerken, Osmanlı kültürünü de öğrenmiş ve gezi gözlemlerini “Şark Seyahati İstanbul 1911” seyahatnamesinde anlatmıştır. Doğu ve Batı kültürünü çok iyi bilen Fransız yazar Madam Aziza de Rochebrune, “Dilber Kethy’nin Bursa ve İstanbul Hatıratı” nı yazmıştır. Kethy Brown’un kahramanı olduğu bu hatıratın birinci kısmı Bursa’da, ikinci kısmı ise İstanbul’da geçer. Osmanlı toplumu ve ailesi ile ilgili önemli ayrıntılara yer verilmiştir. Seçilen seyahatnameler, 20. yüzyıl Osmanlı toplumunu birer yabancı gözüyle anlatmaları ve değerlendirmeleri bakımından oldukça önemlidir. Seyahatnamelerde Osmanlı ailesi incelenirken, ekonomik, demografik ve kültürel özelliklere değinilmiştir.