TÜRKİYE İLLERİ İÇİN BİR EKONOMİK YAKINSAMA SINAMASI Ve İMALAT SANAYİİ YATIRIMLARI ile EĞİTİMİN BÜYÜMEYE ETKİSİ
Özet
Neoklasik Solow-Swan modeli, fiziki sermayenin azalan getirisini varsayarak ekonomik yakınsamayı öngörmektedir. Bu kuvvetli öngörüsüne karşın Solow-Swan modeli, yüksek tasarruf oranı ve düşük doğurganlık hızının durgun durum gelir düzeyine olumlu katkılarına işaret ederek ülkelerin büyüme sürecini incelemede temel bir çerçeve sağlamaktadır. İçsel büyüme modellerinin en önemli özelliği ise sermayeyi, insani sermayeyi de içine alarak geniş bir biçimde tanımlaması ve böylece verimlilik artışlarını açıklamasıdır. Ekonomilerde geçiş dönemi kuşaklar boyu sürebilmekte, ayrıca içsel büyüme modelleri yakınsamayı öngörerek yeniden biçimlendirilebilmektedir. Bu çalışma, birbirinden kesin çizgilerle ayrılmadığı savlanan neoklasik ve içsel büyüme modelleri çerçevesinde ve Barro ve arkadaşlarının konuyla ilgili uygulamalı çalışmaları temel alınarak gerçekleştirilmiştir. İrdelemelerde kullanılan Türkiye illerinin kesit verileri DİE'nün veri tabanından elektronik ortamda sağlanmıştır. 1975-2001 dönemi için yapılan tahminde iller arasında kişi başına gelir dağılımındaki eşitsizliğin arttığı ve ekonomik büyümede fakir illerin zenginleri yakalayamadığı bir başka deyişle ne sigma (ne de mutlak bir beta () yakınsamanın olmadığı saptanmıştır. Ayrıca bölge-gölge değişkenli tahminlerden de koşullu yakınsamaya güçlü bir kanıt bulunamamıştır. İnsani sermaye yatırımının, fiziki sermaye yatırımına kıyasla tamamlayıcılık, geri besleme ve rekabetçi olmama gibi özellikleri nedeniyle ekonomik büyümeye uzun dönemde beklenen olumlu etkilerini sınamak için yapılan üniversite gölge değişkenli tahminler, bu etkinin anlamlı düzeyde olmadığını göstermektedir. Çalışmada, 1980-2000 dönemi için yeni bir irdeleme çerçevesi oluşturulmuş, başlangıç yılı lise ve yüksek öğretimdeki eğitimsel erişimlerin ve yatırım/gayri safi yurt içi hasılanın uzun dönemli bir büyümeye katkısı sınanmıştır. Tahmin sonuçlarından imalat sanayii yatırımlarının büyümeye anlamlı düzeyde olumlu etkisi saptanmıştır. Eğitimle ilgili değişkenlerin katsayıları '25+ kadın nüfus içinde lise ve dengi okul mezun oranı' katsayısı dışında anlamsız düzeyde ve beklenenin tersi işarettedir. İleri teknolojileri uygulaması beklenen imalat sanayii yatırımlarının gereği kadar gerçekleştirilememesinin eğitimle ilgili bu şaşırtıcı sonuçlara neden olduğu söylenebilir. Bu çalışmada Türkiye'de gözlemlenen bölgesel eşitsizliğin kaynaklarına inmek amacıyla Türkiye geneline ve coğrafi boyutta il gruplarına göre ekonomik büyüme ve sektörel yapı irdelenmiştir. Bu irdelemede kişi başına gelirde Türkiye'nin büyüme başarısının gelişmiş ülkelere kıyasla sınırlı kaldığı ve tarım sektörünün genel dünya eğilimine uygun olarak GSYİH içindeki payının azaldığı, buna karşılık istihdamdan hala yüksek düzeyde pay aldığı saptanmıştır. Sektörel işgücü verimliliği ile ilgili olarak yapılan irdelemelerde, diğer sektörlere kıyasla tarım sektöründe işgücü verimliliğinin düşük olduğu gözlenmiştir. Türkiye toplamında ve il gruplarında incelenen dönemde ölçeğe göre artan getiriler geçerli olmaktadır. Bu bulguların ışığında tarım ağırlıklı bir sektörel bileşime sahip illerin kişi başına gelirde ve büyümede göreli başarısızlıklarına, tarım sektöründeki düşük verimliliğin ve coğrafi boyutta imalat sanayiinde işyeri büyüklük ölçeklerindeki farklılıkların neden olduğu söylenebilmektedir. Bölgesel eşitsizlikleri giderme hedefi, beş yıllık kalkınma planlarının tümünde yer almış fakat sektörel gelişmeye öncelik verildiği için uygulamada, bu çalışmanın bulgularıyla bir kez daha kanıtlandığı gibi beklenen sonuçlar alınamamıştır. Bu çalışmadan çıkan sonuçların, bölgesel düzeyde dengeli ve hızlı bir büyümeyi, bir başka deyişle coğrafi ekonomik yakınsamayı gerçekleştirecek ekonomi politikalarına bazı ipuçları verebileceği düşünülmektedir.