Cilt:15 Sayı:01 (2021)http://hdl.handle.net/20.500.12575/754852024-03-28T13:07:10Z2024-03-28T13:07:10ZAmarna Mektupları’na Göre Doğu Akdeniz Ticaretinde Alašia-Mısır İlişkileriYılmaz, Cemalhttp://hdl.handle.net/20.500.12575/755272021-10-14T13:43:58Z2021-06-30T00:00:00ZAmarna Mektupları’na Göre Doğu Akdeniz Ticaretinde Alašia-Mısır İlişkileri
Yılmaz, Cemal
MÖ 14. yy’da yaşanan Amarna Çağı, en kısa ifadeyle diplomasi dönemi olarak ifade edilebilir. Yeni Krallık Dönemi Mısır firavunları, onların eşleri ve bazı devlet adamları ile Yakındoğu coğrafyasındaki irili ufaklı çok sayıda devletin üst düzey yetkilileri arasında yapılan yazışmalar önemli bir arşivin oluşmasını sağlamıştır. 1887 yılında Orta Mısır’daki El-Amarna bölgesinden gün yüzüne çıkarılan bu arşiv 382 adet çivi yazılı tableti ihtiva etmektedir. Literatürde “Amarna Tabletleri” olarak adlandırılmış olan bu belgelerin büyük çoğunluğunu mektuplar teşkil etmektedir. Bu mektupların çoğu Mısır'ın vasalları (şehir devletleri) tarafından yazılmış, 45'i ise büyük devletlerden gelmiştir. Alašia Krallığı’ndan Mısır’a gönderilen mektupların sayısı ise sekizdir. Amarna Arşivi’nin ortaya çıkarıldığı dönemde lokalizasyonu henüz bilinmeyen Alašia memleketinin bugün Kıbrıs adasında olduğu bu tabletler üzerinde yapılan toprak analizleri sonucunda tespit edilebilmiştir. Alašia memleketinin Mısır’la ilişkileri ise çok erken dönemlere kadar gitmektedir. Bu ilişkiler daha çok ekonomik alanda gelişmiş olup uluslararası ilişkilerin ivme kazandığı Geç Tunç Çağı’nda daha yoğun bir hal almıştır. Bunun detayları ise Amarna Arşivi’nden çıkarılan Alašia mektuplarında net bir biçimde görülmektedir. Bu mektuplar zikrolunan dönemde Alašia krallarının Mısır firavunlarıyla ilişkilerini gösterdiği gibi adanın Tunç Çağı toplumları arasında çok önemli bir yer edindiğine dair de fikir vermektedir. Kaynaklardan Alašia’nın zengin bakır rezervlerine sahip olduğu, bu sayede Akdeniz dünyasının ticari canlılığına önemli bir katkı sağladığı, elde ettiği ekonomik gönenç sayesinde ise devrin büyük güçler topluluğunun arasında yerini aldığı anlaşılmaktadır. Çalışmamıza konu olan mektuplarda birkaç husus dikkatimizi çekmiştir: Alašia kralının Mısır firavununa “kardeşim” şeklinde hitap etmesi, mektupların hiçbirinde gönderen kişinin adının yazılmaması, Mısır’a muazzam miktarlarda bakır sevkiyatının yapılması ve son olarak da Doğu Akdeniz’in Amarna yazışmalarının yapıldığı zaman zarfında da çok hareketli bir bölge olduğudur.
2021-06-30T00:00:00ZBabil Kroniklerinde Seleukos Kralları’nın Tapınak FaaliyetleriYıldırım, Nurgülhttp://hdl.handle.net/20.500.12575/755262021-10-14T13:41:05Z2021-06-30T00:00:00ZBabil Kroniklerinde Seleukos Kralları’nın Tapınak Faaliyetleri
Yıldırım, Nurgül
Babil’de çivi yazılı kayıt geleneği, Babil’in Persler tarafından ele geçirilmesinin ardından, neredeyse Hellenistik dönem sonlarına kadar saray ve tapınak yazmanlarınca devam ettirilmiştir. Babil egemenlerinin siyasî, askerî ve sosyal içerikli icraatlarının kronolojik açıdan kayıt altına alınması, özellikle Makedon Kral Büyük İskender’in (III. Aleksandros) seferi sonrasında (MÖ 331), Babil’de oldukça farklı bir egemenin deneyimlendiği sürecin aydınlatılmasını sağlamıştır. Bu kayıtlar, ayrıca, İskender ve onun ardından imparatorluğunu paylaşan Hellenistik Kralların, Babil gibi kadim bir kent ve kültüre yönelik izledikleri politik tavrın netleştirilmesinde etkin olmuştur. İskender Babil kentinin hem askerî açıdan elverişliliği hem de sosyo-kültürel açıdan köklü bir kralî merkez olması nedeniyle ele geçirilmesinde ısrarcı olmuştur. İskender’in imparatorluğuna kattığı Babil’de ölümünün ardından bu kadim kentin idaresi, komutanı Seleukos Nikator ve onun ardılları tarafından Partlar’ın hâkimiyetine kadar sürdürülmüştür. Seleukos Nikator, Babil valiliği/satraplığı sürecinde yakından tanıma fırsatı yakaladığı temel Babil geleneklerine uyum sağlamaya özen göstermiştir. Kral, Selekos Krallığı’nı kurduğu ve Babil’i krallığının bir parçası haline getirdiğinde, ardından gelen Seleukos Kralları’nın, özellikle Babil’in köklü inanç geleneklerine gereken hassasiyeti göstermeleri adına önderlik etmiştir. Seleukos Kralları’nın Babil’deki inanç sistemine yönelik icraatlarının incelendiği bu çalışmada Erken Hellenistik döneme ilişkin Babil kronikleri temel kaynak olarak belirlenmiştir.
2021-06-30T00:00:00ZDıon Khrysostomos’ta Prodıkos’un “Herakles’in Seçimi”: Yeniden Kurgulama, İdeoloji ve ÖykünmeYakut, Ayşehttp://hdl.handle.net/20.500.12575/755252021-10-14T13:36:49Z2021-06-30T00:00:00ZDıon Khrysostomos’ta Prodıkos’un “Herakles’in Seçimi”: Yeniden Kurgulama, İdeoloji ve Öykünme
Yakut, Ayşe
Dion Khrysostomos, Traianus’u kusursuz bir yönetici olma yolunda ahlaki açıdan eğitmek amacıyla sembolik bir karaktere ve bir mythos’a ihtiyaç duymuş ve M.Ö. V. yüzyılda Keoslu sofist Prodikos’un oluşturduğu “Herakles’in Seçimi” adlı eski bir hikâyeye başvurmuştur. Bu anlatının kendisi günümüze ulaşmamış olmakla birlikte, Ksenophon’un Sokrates’inin ağzından aktarıldığı hâliyle bilinmektedir (Xen. mem. 2.1.21–34). Dion, Prodikos’un “Herakles’in Seçimi”ni yeniden kurgulamış ve birinci krallık söylevinin yarısına yakın kısmını bu yeniden kurguladığı Herakles mythos’una ayırmıştır (or. 1.49–84). Bu çalışma iki noktaya odaklanmaktadır: Herakles mythos’u, önce tematik açıdan Prodikos’un anlatısıyla da mukayese edilerek, Dion’un Traianus’un yönetici kimliğine ilişkin ideolojisi bağlamında irdelenmektedir. Ardından Dion’un, mythos’unda ve bununla ilişkili olarak diğer krallık söylevlerinde Prodikos’a ve Prodikos’un anlatısını aktarması sebebiyle Ksenophon’a düşünsel bağlamda nasıl öykündüğü konusu ele alınmaktadır. Böylece, Dion’un Herakles mythos’unun bir yandan Traianus ideolojisini ortaya çıkardığı; bir yandan da, - diğer krallık söylevleriyle de paralel bir şekilde - Klasik Hellen zihniyetine ilişkin değerleri kusursuz yönetimin mutlak unsurları olarak sunduğu anlaşılmaktadır.
2021-06-30T00:00:00ZAmıcıtıa Romana: Cıcero’nun Laelıus de Amıcıtıa’sında Beliren Romalı Dostluk AnlayışıÜstünel, Ceydahttp://hdl.handle.net/20.500.12575/755242021-10-14T13:33:36Z2021-07-30T00:00:00ZAmıcıtıa Romana: Cıcero’nun Laelıus de Amıcıtıa’sında Beliren Romalı Dostluk Anlayışı
Üstünel, Ceyda
Cicero dostu Atticus’a ithaf ettiği Laelius De Amicitia, yani Dostluk Üzerine adlı yapıtında dostluk kavramını hem felsefi açıdan hem de siyasal ve bireysel ilişkiler bağlamında ele alır. Bizlere çok katmanlı bir metin sunan Cicero için dostluk, her ne kadar hayatın her alanında pratik edilse de, en kıymetli olanı devletin esenliği göz önüne alınarak kurulan dostluktur. Bunun yanı sıra Cicero, Yunan öğretisinde işlenen dostluğu farklı açılardan da ele alarak kavramın anlam evrenini genişletir. Onun bozulabilir doğası üzerinde durup bizlere ne yapmamız gerektiği konusunda verdiği tavsiyelerle de Yunan filozoflarının çizgisinin dışına çıkar. Makalemizde bu çok katmanlı metni daha iyi kavrayabilmemiz için kavramı beş ana başlık altında inceleyeceğiz. Bu başlıklar altında kavramın Cicero tarafından nasıl ele alındığını, Yunan öncellerinden hangi noktalarda ayrıldığını, hangi unsurları ekleyerek kavramın anlam evrenini genişlettiğini ve siyasal dostluğu nasıl ön plana çıkardığını ele alacağız.
2021-07-30T00:00:00Z