Cilt:70 Sayı:02 (2021)http://hdl.handle.net/20.500.12575/746502024-03-29T13:30:35Z2024-03-29T13:30:35ZÖnödeme ve Bazı Çözüm ÖnerileriÖzen, MuharremKöksal, Atacanhttp://hdl.handle.net/20.500.12575/746802022-01-28T06:07:18Z2021-05-26T00:00:00ZÖnödeme ve Bazı Çözüm Önerileri
Özen, Muharrem; Köksal, Atacan
Önödeme hukukumuzda uzun süredir uygulanan alternatif çözüm yöntemlerindendir. Bu usulün uygulanmasına ilişkin kurallar, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinde düzenlenmiştir. Önödeme, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ile 255. maddeleri arasında düzenlenen uzlaştırma kapsamındaki suçlar bakımından uygulanamaz. Esasen yalnızca adli para cezası gerektiren veya yukarı sınırı altı ay hapis cezasını aşmayan suçlarda uygulanabilen önödemenin kapsamına, Türk Ceza Kanunu’nda sayılan bazı özel suç tipleri de eklenmiştir. 24.11.2016 tarihli 6763 sayılı Kanun ve 17.10.2019 tarihli 7188 sayılı Kanunla birlikte önödemenin daha fazla suç için uygulanması amaçlanmış ve taksitle ödeme gibi kolaylıklar getirilmiştir. Bu çalışmada, önödemenin tarihsel gelişimi genel olarak incelendikten sonra, önödemenin hukuki niteliğine ilişkin öğreti görüşlerine yer verilecektir. Uygulama açısından önem arz eden önödemenin şartları, alt başlıklar halinde açıklanacak ve önödemenin hukuki sonuçları ortaya konulacaktır. Bu çerçevede yapılan açıklamalarda, Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler de ele alınacaktır. Nihayet sonuç kısmında, önödemeye ilişkin istatistiki bilgiye yer verildikten sonra, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesindeki düzenlemeye ilişkin çözüm önerileri sunulacaktır.
2021-05-26T00:00:00ZÜrün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile İmalatçının Sorumluluğu Konusu Türk Hukuku Açısından Çözülmüş müdür?Atamer, Yeşim M.Güner, Gökçe Kurtulanhttp://hdl.handle.net/20.500.12575/746792022-01-27T10:50:21Z2021-05-26T00:00:00ZÜrün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu ile İmalatçının Sorumluluğu Konusu Türk Hukuku Açısından Çözülmüş müdür?
Atamer, Yeşim M.; Güner, Gökçe Kurtulan
Pozitif hukukumuza ilk defa mülga (4077 sayılı) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 2003 yılında değiştirilen 4. maddesi ve buna dayanılarak çıkarılan bir Yönetmelik'le tartışmalı bir giriş yapan ancak 2014 yılında yürürlüğe giren (6502 sayılı) Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da açıkça düzenlenmeyen imalatçının sorumluluğu kavramı, 2021 yılında yürürlüğe giren 7223 sayılı Ürün Güvenliği ve Teknik Düzenlemeler Kanunu'yla tekrar yasal bir temele kavuşturulmuştur. İlgili Kanun ile Avrupa Birliği'nin hem 1985 tarihli İmalatçının Sorumluluğu Yönergesi (85/374/EEC), hem de 2001 tarihli Ürün Güvenliği Yönergesi (2001/95/EC) iç hukukumuza aktarılmaya çalışılmıştır. Ancak Devlet'in piyasaya sürülecek ürünlerin asgari standartları tutması konusunda beklentilerini ortaya koyan ve imalatçılar üzerinde sürekli bir idari denetimin de ön koşulunu oluşturan ürün güvenliği kurallarıyla, ürünün piyasaya sürülmesinden sonra ortaya çıkan, ürün güvenliği kurallarıyla engellenemeyen artık riskin bir zarar doğurması durumunda bunun tazminini hedefleyen imalatçının sorumluluğu kurallarının aynı Kanun'da düzenlenmiş olması beraberinde birtakım uyumsuzlukları getirmiştir. Bu çalışmada ilgili Kanun uyarınca imalatçının sorumluluğuna ilişkin esaslar değerlendirilerek Kanun'un tartışmalı sayılabilecek bazı hükümlerinin nasıl anlamlı bir şekilde yorumlanabileceğine dair öneriler getirilmiş ve Kanun'un güncel gelişmeler karşısında eksik kaldığı yönlerine işaret edilmeye çalışılmıştır.
2021-05-26T00:00:00ZCeza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirlerinin SınıflandırılmasıTurinay, Faruk Yasinhttp://hdl.handle.net/20.500.12575/746782022-01-28T06:48:19Z2021-05-26T00:00:00ZCeza Muhakemesi Hukukunda Koruma Tedbirlerinin Sınıflandırılması
Turinay, Faruk Yasin
Temel hak ve hürriyetlere ciddi düzeyde müdahale niteliği taşıyan “koruma tedbirleri” ceza muhakemesi hukukunun önemli konularından biridir. Nitekim 5271 sayılı ve 2005 tarihli Ceza Muhakemesi Kanunu, selefi 1412 sayılı Kanunun aksine, “koruma tedbirleri” başlığını taşıyan ayrı bir bölüm içermesinin yanı sıra koruma tedbirlerine ilişkin oldukça ayrıntılı hükümlere yer vermektedir. Ayrıca ceza muhakemesi hukukunun gelişim süreci içerisinde, yakın tarihlerde, yeni koruma tedbirlerinin kabul edildiği görülmektedir. Örneğin 9 Ağustos 2016 tarihinde yürürlüğe giren 6728 sayılı Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 63. maddesiyle değişik 5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5. maddesinde düzenlenen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı bunlardan biridir. Dolayısıyla ceza muhakemesi hukukunda koruma tedbirleri, gerek nicelik gerekse nitelik bakımından, gittikçe çeşitlilik ve önem kazanmaktadır. Kuşkusuz koruma tedbirlerinin söz konusu gelişim sürecinin önemli teorik yansımaları vardır. Bu çalışma, koruma tedbirlerinin sınıflandırılmasına ilişkin olarak ceza muhakamesi hukuku doktrininde ve ceza muhakemesi mevzuatında esas alınan çeşitli kıstasları açıklamayı ve koruma tedbirlerinin sınıflandırılması konusunda yeni kıstaslar önermeyi amaçlamaktadır.
2021-05-26T00:00:00ZSit Kararının Yargısal Denetiminde Başlıca Konular ve SorunlarÖzlüer, Ilgın Özkayahttp://hdl.handle.net/20.500.12575/746772022-01-27T13:01:08Z2021-05-26T00:00:00ZSit Kararının Yargısal Denetiminde Başlıca Konular ve Sorunlar
Özlüer, Ilgın Özkaya
Bir alanın sit alanı olarak tanınması, sözü edilen alanın sit niteliği taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, eğer sit özelliklerini taşıyorsa, idare tarafından sit kararı alınarak bunun tescil edilmesi ve son olarak da ilanla tescilin alenileşmesi sürecine tabidir. İlgililer açısından dava konusu edilebilir hale gelen sit kararını yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurları yönünden ele alan idari yargının bu işlem hakkında yapacağı inceleme, tespit çalışmalarının hazırlayıcı niteliği göz önüne alındığında tescil ve ilan aşamalarını da kapsamaktadır. Bu yargısal denetim sırasında her ne kadar uygulamada karşılaşılan farklı pek çok sorun yargılama usulüne ilişkin kabul edilebilirse, bu sorunlardan sit kararları söz konusu olduğunda daha çok öne çıktığı kanaatine vardığımız 3 temel konu, makalemiz kapsamında incelenmiştir. Buna göre, çalışmamızda, sit kararının yargısal denetiminde başlıca konular olarak, sit kararlarının yargısal denetiminde bilirkişilik müessesi, davanın tarafları ve kanun yolları ile iptal kararının sit kararını sonuçları üzerinde yarattığı etki ele alınmıştır.
2021-05-26T00:00:00Z