Esirgen, Seda Örsten2022-10-252022-10-252022https://doi.org/10.33629/auhfd.1061340http://hdl.handle.net/20.500.12575/84806Türk hukuk tarihinin ilk anayasası olan 1876 Anayasası, padişahın yasama ve yürütme yetkilerine kapsamlı bir sınırlama getirmemiş; gerek yasama, gerek yürütme faaliyetleri üzerinde padişahın geniş yetkilerini tanımıştır. Yürütme açısından hükümete tanınan bir yetki özellikle dikkat çekmektedir. 1876 Anayasası’nın 36. maddesi, belirli şartlar altında parlamentonun tatil veya fesih gibi nedenlerle kapalı olduğu zamanlarda Hükümete, Meclis-i Mebusan’ın alacağı karara kadar geçici olarak kanun hükmünde kararlar alma olanağı tanımıştır. Kanun-ı muvakkat olarak adlandırılan bu uygulamaya, Meşrutiyet dönemleri boyunca Hükümetler tarafından sıklıkla başvurulmuş; yargı örgütünden eğitime, temel hak ve özgürlüklerden yerel yönetimlere kadar atılan birçok adımın hukuki dayanağını kanun-ı muvakkatler oluşturmuştur. Söz konusu düzenlemelerden bazılarının “hukukun devamlılığı ilkesi” uyarınca Cumhuriyet döneminde uzun yıllar boyunca uygulanmış olması da, kanun-ı muvakkat kavramının incelenmesini önemli kılmaktadır. Diğer taraftan, kanun-ı muvakkatlerle ilgili benzer bir maddeye 1921, 1924 ve 1961 Anayasalarında yer verilmemiştir. Ancak 1971 yılında gerçekleştirilen anayasa değişikliğiyle kanun hükmünde kararname kurumu kabul edildiğinde, öğretide kanun-ı muvakkatle ilişkilendirilerek Türk hukuk tarihinin bu kuruma yabancı olmadığı dile getirilmiştir. Bununla birlikte, kanun-ı muvakkat kavramı, doğrudan doğruya bir incelemeye konu edilmemiştir. Bu çalışmada kanun-ı muvakkat kavramının hukuki niteliği ile uygulanma sürecinde, özellikle Osmanlı parlamentosunda yarattığı tartışma konuları üzerinde durulması amaçlanmıştır.trTürk hukuk tarihiTürk anayasa hukuku tarihikanun hükmünde kararname,TÜRK HUKUK TARİHİNDE KANUN-I MUVAKKAT KAVRAMI VE UYGULAMASIArticle