Abdullahzade, CavidErenoğlu, Simay2019-12-312019-12-312019http://hdl.handle.net/20.500.12575/69165Yüzyıllar boyu süregelen denizlerin paylaşım mücadelesinde, Doğu Akdeniz gerek tarihi ve stratejik gerek jeopolitik konumu ile oldukça önemli bir yer teşkil etmektedir. Doğu Akdeniz, Avrupa, Asya ve Afrika kıtalarını birleştiren, oldukça geniş̧ ve önemli bir coğrafyaya tesir ederken, Kıbrıs Adası da başta güvenlik ve Ortadoğu bölgesine yakın konumu itibariyle Doğu Akdeniz'i kontrol etmektedir. Ada, özellikle bölgesel ve küresel barış ve istikrarın temini açısından da oldukça önemlidir. Öte yandan, Doğu Akdeniz'de yakın zamanda keşfedilen hidrokarbon kaynakları, bu kaynakların kıyıdaş devletler tarafından hakça paylaşım sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Öyle ki, bu paylaşım mücadelesi doğrudan deniz alanlarının sınırlandırılması hukuku ile ilintilidir. Uluslararası bir uyuşmazlığa konu teşkil eden Kıbrıs meselesi ise, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında 2004 yılında Annan Planı ile çözüme kavuşturulamayınca, tabiatıyla Doğu Akdeniz'deki sorunun da ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Uluslararası deniz hukukunun alt dalı ve esasen örf ve adet hukuku kurallarıyla ortaya çıkmış olan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması hukuku, devletler tarafından uluslararası sözleşmeler aracılığıyla kodifiye edilmiş olmakla birlikte, halen birçok hukuki boşluğa cevaz vermekten uzaktır. Buna rağmen, devlet uygulamaları ve uluslararası yargı kararlarıyla şekillenmekte ve hızla gelişmeye devam etmektedir. Deniz yetki alanlarının sınırlandırılması uyuşmazlıklarının çözüme kavuşturulması bağlamında asli kaynak niteliğini haiz uluslararası sözleşmelerin etkisi yadsınamayacak kadar önemlidir. Ancak belirtmek gerekir ki, uluslararası sözleşmelerin soyut ve genel niteliği cihetiyle taraflar arasında vuku bulan her bir somut uyuşmazlığa hakkaniyete uygun bir çözüm sunabilme kabiliyeti oldukça sınırlı kalmaktadır. Zira, her bir somut olayın kendine has ve farklı özellikleri bulunmaktadır. Uyuşmazlığın bu özel durumlar ışığında halli ise, pratikte devlet uygulamaları veya uluslararası yargı kararlarıyla mümkün olmaktadır. Bu itibarla, somut olaya yönelik çözümler sunabilen esas kaynakların devlet uygulamaları ile uluslararası yargı kararları olduğunu ifade etmek de yanlış olmayacaktır. Türkiye, deniz yetki alanlarının belirlenmesine yönelik Karadeniz'e kıyısı olan komşu devletlerle ve Akdeniz'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile muhtelif uluslararası andlaşmalar akdetmiştir. Buna karşın, Türkiye, Ege Denizi'nde Yunanistan'la ve Akdeniz'de kıyıdaş devletlerle bugüne kadar deniz yetki alanlarının sınırlandırmasını konu alan herhangi bir uluslararası andlaşma imzalamamıştır. Dolayısıyla, Ege Denizi'nde Yunanistan'la süregelen karasuları ve kıta sahanlığı sorunu, Doğu Akdeniz'de son dönemde keşfedilen doğal kaynaklar merkezli sınırlandırma sorununa eklemlenmiş, Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorununu adeta içinden çıkılmaz girift bir hale sokmuştur. Kuşkusuz bu sorunun çözümsüz hale gelmesinde Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 2003 yılından bu yana Türkiye'yi hiçe sayarak gerçekleştirdikleri uluslararası hukuka aykırı girişim ve eylemlerin de menfi tesiri bulunmaktadır. "Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması Sorunu" konulu bu çalışma, Doğu Akdeniz'e kıyıdaş devletler arasındaki mevcut durum ve uygulamaları tespit edip, deniz alanlarının sınırlandırmasında Türkiye'nin siyasası ile uyumlu muhtemel kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarının belirlenmesine katkı sağlamak ve kamuoyunda bu konuda bir farkındalık yaratmak amacı ile hazırlanmıştır. Anahtar kelimeler: Doğu Akdeniz, Uluslararası Deniz Hukuku, Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması, Hakkaniyet, Kıta Sahanlığı, Münhasır Ekonomik Bölge. In the struggle for sharing of the seas, which have been going on for centuries, the Eastern Mediterranean with its historical, strategic and geopolitical position has a quite important place. Eastern Mediterranean, which combining the continents of Europe, Asia and Africa, has an influence on a very wide and important geography, while the island of Cyprus, controls the the Eastern Mediterranean, especially in terms of security and with its close location to the Middle East region. The island is particularly important in respect of ensuring regional and global peace and stability. On the other hand, the recently discovered hydrocarbon sources in the Eastern Mediterranean have brought along the problems of sharing these resources by the riparian states on equitable basis. So that this sharing struggle is directly related to the law of the delimitation of maritime boundaries. The Cyprus issue, which is subject to an international dispute, could not be solved by the Annan Plan in 2004 between the Turkish Republic of Northern Cyprus and the Greek Cypriot Administration and naturally become an integral part of Eastern Mediterranean problem. Although the law on the delimitation of maritime boundaries, which is the sub- branch of international maritime law and has essentially emerged by the rules of customary law, has been codified by the states through international conventions, it is still so far from giving any response to legal spaces. However, it is shaped by state practices and international judicial decisions and continues to develop rapidly. The impact of international conventions which have the nature of the main source in the context of resolving the disputes of the delimitation of maritime boundaries is undeniably significant. However, it should be noted that the ability to offer a fair solution to each concrete dispute between the parties, due to the abstract and general nature of the international conventions, remains very limited. Because, each concrete event has its own and different characteristics. In the light of these special cases, the dispute resolution may be possible in practice by state practices or international judicial decisions. Therefore, it will not be wrong to state that the main sources that can provide solutions to the concrete event are state practices and international judicial decisions. Turkey, has concluded various international treaties with neighboring the Black Sea coastal states and in the Mediterranean Turkish Republic of Northern Cyprus for determining maritime jurisdiction areas. However, Turkey, so far has not signed any international treaty with Greece in the Aegean Sea and the Mediterranean littoral states about the subject of the delimitation of maritime boundaries so far. Therefore, the ongoing problem of territorial waters and continental shelf with Greece in the Aegean Sea has been added to the problem which recently discovered natural resources-based problem in the Eastern Mediterranean, thus the problem of delimitation of maritime boundaries in the Eastern Mediterranean has indisputably become an indelible one. There is no doubt that this problem becomes insoluble by the illegal attempts and actions of Greece and the Greek Cypriot Administration's which violate international law since 2003 by ignoring Turkey. On this study called "The Dispute of the Delimitation of Maritime Boundaries in the Eastern Mediterranean", is prepared to contribute in determining the possible continental shelf and exclusive economic zone consistent with Turkey's policies and raise awareness about this issue by entifying the current situation and practices among the Eastern Mediterranean littoral states. Keywords: Eastern Mediterranean, International Maritime Law, Delimitation of Maritime Boundaries, Equity, Continental Shelf, Exclusive Economic Zone.trDoğu AkdenizDeniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıKıta sahanlığıMünhasır ekonomik bölgeEastern MediterraneanDelimitation of maritime boundariesContinental shelfExclusive economic zoneDoğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması sorunuThe dispute of the delimitation of maritime boundaries in the Eastern MediterraneanmasterThesis01224