Aydın, Azmi2025-04-182025-04-182024https://dspace.ankara.edu.tr/handle/20.500.12575/92820İnsanlar, doğuştan bir dil yetisine sahip. Zamanla bu yetisini geliştirir ve yetkinleştirir. Bu yetimiz gibi diğer bir doğal yetimiz felsefi düşünmedir. Bir insanın felsefeyle ilgili teknik bilgisi olmadan bile, naif düzeyde ilk sorduğu sorulardan birinin, bir dil felsefesi problemi olduğunu varsayabiliriz. Bu problem ‘adlandırma’ problemidir. Naif düzeyde, ‘her şeyin bir adı olduğunu ve neden şeylere o adların verildiğini, o ad ile o nesnenin ilişkisinin ne olduğunu’ sorarız. ‘Neden, bir nesneye o ad verilmiş ama başka bir ad verilmemiştir?’ Ve böylece biraz daha meraklıysak, o kelimenin kökenlerine bakarız ve başka kelimelerle ilişkilerini kurarız, hatta başka ulusal dillerde de benzerlerinin olduğunu ama bir değişim geçirerek geldiğini görürüz. Bu durumun her kelime için aynı olup olmadığını sorarız ve bazıları için aynı ama bazıları için farklı olduğunu görürüz. Bu bilgiler, bize bir ölçüde yeterli gelir.trDilDüşünceAnlamDil felsefesiWittgenstein’ın dil felsefesi bakımından felsefi dilin kökeni ve sınırları üzerine bir araştırmaThesis