Cımenlı, Şakire2024-12-192024-12-192023https://dspace.ankara.edu.tr/handle/20.500.12575/91673Fransız İhtilali’nin fikir babalarından olan Jean-Jacques Rousseau’nun, tek meşru kaynağı ve sahibi olarak milleti gördüğü “egemenlik” kavramı her şeyden evvel ulusların kendini monarka karşı var etme savaşının bir sonucudur. Halkın, monarkın egemenliğini alt edip kendi egemenliğini yönetime yansıttığı bu savaşın ilk ciddi emareleri her ne kadar Fransa’da başlamışsa da kısa bir zaman sonra Avrupa’yı nihayetinde ise Osmanlı Devleti’ni de etkisi altına almış ve Osmanlı tebaası Tanzimat Dönemi’nde ilk kez yerel düzeyde seçimler vasıtası ile elde ettiği bu temsil hakkını Kanuni Esasi’yle genel düzeye taşımıştır. Osmanlı Devleti’nde benimsenmeye başlanan ve kulların, bir kula biatını reddeden bu hak 1921 Anayasası’nda yer alan “Hakimiyet bilâkaydü şart milletindir.” maddesi ve sonrasında benimsenen Cumhuriyet rejimi ile daha da ileri bir menzile evrilmiş; lakin iç ve dış dinamiklerin etkisi ve 1946 yılına kadar yönetimin tek bir partinin elinde olması gibi nedenlerle tam olarak hayata geçirilememiştir. 1946’da kurulan partilerin ise hükümet icraatlarını yeren muhalif tavrı, yirmi üç yıldır iktidarda olan CHP tarafından hazmedilememiş ve CHP’nin egemen güç olma vasfını sürdürmek için baskın bir tavır geliştirmesine sebep olmuştur. İktidarın bu baskın tutumunu alt edip yeni konjonktürde kendine yer edinmek isteyen muhalefet, bunun tek yolunun yürürlükte olan antidemokratik yasaları değiştirmekten geçtiğini görmüş ve işe Seçim Kanunu’yla başlamıştır. Bu bağlamda muhalefet, iktidar ve kamu üzerinde baskı oluşturup Seçim Kanunu’nun tadil edilmesini sağlamak amacıyla 1947,1948,1949 yıllarında yapılan milletvekilliği ara seçimlerine girmeyerek Cumhuriyet tarihinin ilk sistematik ve koordineli pasif direnişine imza atmıştır.Fransız İhtilali’nin fikir babalarından olan Jean-Jacques Rousseau’nun, tek meşru kaynağı ve sahibi olarak milleti gördüğü “egemenlik” kavramı her şeyden evvel ulusların kendini monarka karşı var etme savaşının bir sonucudur. Halkın, monarkın egemenliğini alt edip kendi egemenliğini yönetime yansıttığı bu savaşın ilk ciddi emareleri her ne kadar Fransa’da başlamışsa da kısa bir zaman sonra Avrupa’yı nihayetinde ise Osmanlı Devleti’ni de etkisi altına almış ve Osmanlı tebaası Tanzimat Dönemi’nde ilk kez yerel düzeyde seçimler vasıtası ile elde ettiği bu temsil hakkını Kanuni Esasi’yle genel düzeye taşımıştır. Osmanlı Devleti’nde benimsenmeye başlanan ve kulların, bir kula biatını reddeden bu hak 1921 Anayasası’nda yer alan “Hakimiyet bilâkaydü şart milletindir.” maddesi ve sonrasında benimsenen Cumhuriyet rejimi ile daha da ileri bir menzile evrilmiş; lakin iç ve dış dinamiklerin etkisi ve 1946 yılına kadar yönetimin tek bir partinin elinde olması gibi nedenlerle tam olarak hayata geçirilememiştir. 1946’da kurulan partilerin ise hükümet icraatlarını yeren muhalif tavrı, yirmi üç yıldır iktidarda olan CHP tarafından hazmedilememiş ve CHP’nin egemen güç olma vasfını sürdürmek için baskın bir tavır geliştirmesine sebep olmuştur. İktidarın bu baskın tutumunu alt edip yeni konjonktürde kendine yer edinmek isteyen muhalefet, bunun tek yolunun yürürlükte olan antidemokratik yasaları değiştirmekten geçtiğini görmüş ve işe Seçim Kanunu’yla başlamıştır. Bu bağlamda muhalefet, iktidar ve kamu üzerinde baskı oluşturup Seçim Kanunu’nun tadil edilmesini sağlamak amacıyla 1947,1948,1949 yıllarında yapılan milletvekilliği ara seçimlerine girmeyerek Cumhuriyet tarihinin ilk sistematik ve koordineli pasif direnişine imza atmıştır.trAra SeçimlerSeçim KanunuKarikatürAkbabaKaragözMizah.Mizah dergileri üzerinden karşılaştırmalı Cumhuriyet tarihinin ilk seçim boykotuArticle