Karasaç, Eda Gülsüm2022-10-252022-10-252022https://doi.org/10.33629/auhfd.1136762http://hdl.handle.net/20.500.12575/84888Yaşama hakkı, bireylerin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin başında gelir. Embriyo ile ceninin yaşama hakkı ise, üzerinde ahlaki ve hukuki açıdan pek çok tartışmanın bulunduğu bir konudur. Ceninin insan ve kişi sayılıp sayılmayacağı tartışmaları bir yana, ceninin hak ehliyetini kazandığı ve kişiliğinin başladığı anın belirlenmesi cenine sağlanacak hukuki koruma bakımından büyük önem taşır. Kürtaj, çocuk düşürme ve düşürtme suçlarının yanında tıp ve biyoloji alanındaki teknolojik gelişmelere paralel olarak ceninin yaşama hakkının ihlaline yol açan durumlar artmıştır. Özellikle üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinin uygulanmaya başlamasıyla birlikte, tüpte döllenen embriyoların yaşama hakkı konusunda doktrinde yeni tartışmalar doğmuştur. Bunun yanında yedek embriyolar, araştırma embriyoları, embriyolar üzerinde uygulanan genetik tanılama testleri de ceninin hukuki konumunun belirlenmesinin önemini ortaya çıkarmıştır. Buna karşılık ulusal mevzuat içerisinde embriyo ve ceninin hukuki statüsü hala belirsizdir. AİHM’nin vermiş olduğu kararlarda da yaşama hakkının ne zaman başladığı konusunda kesin bir yargıya ulaşılmış değildir. AİHM, çoğu kararında ceninin yaşama hakkını tartışmaya değer görmeyerek tartışmamıştır. Mahkeme konuyu tartışmaya değer bulduğunda ise doğumdan önceki aşamada ceninin yaşama hakkının olmadığına kanaat getirmiştir.trCeninYaşam hakkıkişilikCeninin Yaşama HakkıArticle