Yavan, Nuri2020-08-142020-08-142005http://hdl.handle.net/20.500.12575/71565Bu çalışmada bilim felsefesi perspektifinden 1950\'lerden günümüze coğrafyanın felsefesinde meydana gelen değişiklikler ele alınmıştır. Çalışmanın amacı coğrafyada yapılan araştırmaların altında yatan en önemli felsefi pozisyon olan pozitivizmin epistemolojik ve metodolojik arka planını tanımlayarak, bu felsefi yaklaşımın coğrafya literatüründeki etkisini irdelemeye çalışmaktır. Bu amacı gerçekleştirebilmek için Anglo-Amerikan dünyasında coğrafyanın tarihi ve felsefesi üzerine yazan coğrafyacıların çalışmaları incelendi. Literatürün değerlendirilmesi sonucu; çok sayıda coğrafyacı positivist bilimsel yöntemi kabul ederek coğrafyayı tasviri-idiografik bir bilimden, yasa-kural koyan, model ve teoriler oluşturup bunları istatiksel olarak test eden, açıklamalı ampirik-analitik bir mekan bilimi haline getirdi. Bugün fiziki coğrafyacıların tamamına yakınını, beşeri coğrafyacıların da büyük bir kısmının benimsediği positivist mekansal bilim görüşü, 1970\'lerden itibaren hümanist ve radikal yaklaşımlar tarafından eleştirilere uğramıştır. Çağdaş coğrafya felsefi ve metodolojik bakımdan çoğulcu olmakla birlikte, Türk coğrafyasının durumu göz önüne alındığında, positivist mekansal bilim yaklaşımının yapılacak araştırmalarda bir başlangıç noktası olarak ilk sıraya konması düşünülmelidir. Bu şüphesiz post-pozitivist yaklaşımların Türk coğrafyasından dışlanması anlamına gelmemektedir. Sonuç olarak, Türkiye\'de coğrafyanın ivedilikle hem kantitatif, hem de post-kantitatif devrime ihtiyacı olduğu düşünülmektedir. \r\n\r\n\r\nThis paper examines the changes which occurred in the philosophy of geography from the perspective of the philosophy of science since the 1950s. The main purpose of this paper is to try to explain the role of positivist philosophy in geography. In order to do so, writings in English about the philosophical history of geography were examined. The review of these writings show that the positivist approach has turned geography into a spatial science. Hence, many geographers accepted the positivist spatial science approach and used scientific or quantitative methods. Although the positivist spatial science has been considerably criticized by humanistic and radical approaches since the 1970s, the study suggests that the tradition of spatial science is still strong, and most physical geographers, as well as many human geographers, retain a close adherence to the philosophical principles of positivism. However, since contemporary geography, and in particularly human geography, has a pluralist position in terms of philosophy and methodology, it seems that geography needs not only a positivist approach but also post-positivist approaches. Considering the case of Turkish geography, the positivist spatial science approach should be considered as a starting point in research. Nevertheless, this does not imply that post-positivist approaches should be excluded from the discipline of geography in Turkey. Finally, my personal view is that Turkish geography is in an urgent need for both quantitative and post-quantitative revolution.trCoğrafyanın felsefi tarihicoğrafyada pozitivizmcoğrafyada bilimsel yöntemmekan bilimiBilim Felsefesi Bakımından Coğrafyada Pozitivist YaklaşımBook chapter405414