Apan, Ahmet2022-11-012022-11-012021https://doi.org/10.33630/ausbf.912389http://hdl.handle.net/20.500.12575/85060Günümüzde, yüz binlerce insan Avrupa Birliği ülkeleri dahil başka bir ülkeye göç etmeye ve güvenlik kaygısı duymadan istikrarlı bir yaşam sürmeye çalışmaktadır. Ancak, AB izlediği katı politikalar aracılığıyla yasal olarak koruma arayışı imkân ve kabiliyetini giderek azaltmıştır. Göç alanının güvenlileştirilmesi, iltica başvurularının sayılarının düşmesiyle sonuçlanmaktadır. AB, sığınma başvurularının azaltılmasına ilişkin olarak düzensiz göçle mücadeleye yönelik tedbirleri uygulamaya koyarken kendi çıkarlarını düşünerek politik olarak gerçekçi olmuştur. Bu doğrultuda, AB Komisyonu, 2015 yılının Eylül ayında Türkiye ve Batı Balkan ülkelerinin bireysel olarak “güvenli menşe ülkesi” olarak kabul edilmelerini önermişti. Aslında bu hamle, çoğu zaten reddedilmiş olan başvuru sayılarını azaltmayı hedefliyordu. Aynı amaçla 18 Mart 2016 tarihli Türkiye – AB Göç Mutabakatına konu olan kişiler genel olarak dünyanın çeşitli ülkelerindeki çatışma bölgelerinden kaçan insanlar olmasına rağmen düzensiz göçmen muamelesine tabi tutularak Türkiye’ye geri gönderilmiştir. Bu kişilerin geri gönderilmesine dayanak olan söz konusu Mutabakat kendi içinde usul ve uygulama açısından çeşitli zorluklar barındırmaktadırtrDüzensiz göçGüvenli ülkeMülteci haklarıGöçün Güvenlileştirilmesi ve İltica Arasındaki Etkileşim: Türkiye – AB Göç Mutabakatı Örneği Üzerinden Sığınmacı Hakları Konusunda DüşüncelerArticle