Tanrıkulu, Umare Atasoy2022-10-252022-10-252022https://doi.org/10.33629/auhfd.1133765http://hdl.handle.net/20.500.12575/84881İcra takiplerinde borçlunun, takip başlatılmadan önce veya takip başlatıldıktan sonra, ancak hacizden önce elinden çıkarttığı malvarlıkları bakımından, bu tasarruflarını sınırlandıracak herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Bununla birlikte; alacaklının, borçluya karşı yapmış olduğu icra takibinin, alacağına kavuşamayarak sonuçsuz kalması ve başarısızlığa uğramasıyla, alacaklıya İİK m.277 vd. hükümleri uyarınca borçlunun elinden çıkarmış olduğu malvarlıkları bakımından iptal davası açma hakkı tanınmıştır. Alacaklı, kendisinden mal kaçırmak isteyen kötü niyetli borçlunun elinden çıkardığı malvarlıkları için İİK m.277 vd. hükümlerine göre tasarrufun iptali davası açabileceği gibi, gerçekleştirilen tasarrufun muvazaalı olarak yapıldığını ispatlayarak TBK m.19 hükmüne göre de işlemin hükümsüzlüğünü isteyebilir. Üzerinde birçok tartışmanın yapıldığı bu iki dava, hizmet ettikleri amaç aynı olsa da nitelikleri ve kötüniyetli borçluya olan yaptırımları birbirinden çok farklı olan iki davadır. Bu sebeple, kanunda yaptırımı hükümsüzlük olan muvazaa kurumuna, İİK m.227 vd. maddelerinde düzenlenen iptal kurumunun hükümlerini uygulamak, birbirinden çok farklı olan iki davayı birleştirip karıştırmak, kanunen alt yapısı olmayan yeni bir dava türü yaratmak olacaktır.trTasarrufun İptali DavasıZarar Verme KastıMuvazaaMuvazaa Sebebiyle Tasarrufun İptali DavasıArticle