Pamukcu, Gülden2025-01-292025-01-292023https://dspace.ankara.edu.tr/handle/20.500.12575/92128Çok seslilik kuramı ilk olarak edebiyat alanında kendini göstermiş son yıllarda da dilbilimsel çalışmaların odak noktası haline gelmiştir. İlk olarak Rus kuramcı Mikhail Bakhtin tarafından kullanılan bu kurama göre metinler farklı kirlerin ve bakış açılarının kesişme noktası olarak yazarınkinden farklı sesler içermektedir. Bakhtin özellikle Dostoyevski'nin romanlarını çok seslilik bakımından çok zengin olarak nitelendirmekte ve romanlarındaki kahramanların her birinin farklı bir sesi temsil ettiğini savunmaktadır. Böylece metinde bir çok seslilik ortamı doğar. Dilbilimde çok seslilik kuramı ise her sözcenin farklı bakış açılarına sahip birden fazla sesi içermesi düşüncesi üzerine kuruludur. Çok sesliliği ilk kez dilbilimsel bir kavram olarak ele alan Fransız dilbilimci Oswald Ducrot dilbilimsel çok sesliliğin sınırlarını çizmemiş, tanımını kesin ve açık olarak yapmamış ve bu alanda bazı kuramsal boşluklar bırakmıştır. Henning Nølke önderliğinde dilbilimsel çok seslilikte İskandinav akımını temsil eden bir grup dilbilimci bu boşlukları tamamlamayı ve bu kuramı geliştirmeyi amaçlamıştır. Bu çalışmada çok seslilik kuramının edebiyatta ortaya çıkışı ve dilbilime yansıması ele alındıktan sonra Fransız dilbilimci Oswald Ducrot'nun çok seslilik anlayışı ortaya konulmuş ve son olarak dilbilimsel çok seslilik kuramını geliştirmeyi amaçlayan İskandinav dilbilimcilerden oluşan bir topluluk olan ScaPoLine'in dilbilimsel çok seslilik kuramına kattıkları karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmıştır.trÇok Seslilik KuramıDilbilimsel Çok SeslilikOswald DucrotScapolineÇok Sesliliğin Edebiyattan Dilbilime Yolculuğu: Fransiz & İskandinav Akimlarinin Karşilaştirmali İncelemesiThe Journey Of Polyphony From Literature To Linguistics: A Comparative Study Of French & Scandinavian TrendsArticle