Tarih Araştırmaları Dergisi
Permanent URI for this community
Browse
Browsing Tarih Araştırmaları Dergisi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 861
Results Per Page
Sort Options
Item Atina Katalanları ve Ege Bölgesinde Türk yayılmasının başlaması(2008) Zachariadou, Elizabeth A.; Çavuşdere, Serdar (Çeviren)Item Kök Türkçe yazıtlarda geçen göller ve nehirler(2008) Gömeç, SaadettinEski Türk yurtlarında binlerce akarsu ve göl mevcut ise de bu incelemede Kök Türkçe metinlerde geçen otuzsekiz göl ve nehrin yerinin tespitine çalısılmıs ve tarihi önemleri üzerinde kısaca durmaya özen gösterilmistir. Bunun için de alfabetik bir sıra takip edildi. As it is known, when the history is defined, the place element must also be considered. For this reason, historians focus not only on time but also on place and social results while they are talking about past events. The written sources in the language Kök Türks are the most precious Works of our history of Central Asia where a-thousands-year old Turkish history took place and still Turks live there. One can run across these Works in a wide area, beginning from China on the east, to the middle and North Europe on the west. Although there been thousands of rivers and lakes over the elder Turkish land. In this study, it was tried to find out the original place of the lakes and rivers that are mentioned at the inscriptions of the Kök Türk and Uygur period and their historical importance was taken into consideration in a short manner. For this reason an alphabetical order has been followed up.Item Tanzimat'ın ilanından 1864 düzenlemesinin uygulanmasına kadar geçen dönemde valilik kurumu(2009) Kılıç, Selda1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı ile Osmanlı Devleti yeni bir süreç içerisine girmistir. Gülhane Hattı’nın ilanıyla baslayan Tanzimat devrinde, ülke yönetimi problemi temel olarak alınmıstır. Birçok alanda yeni düzenlemeler yapıldıgı gibi, vilayet yönetimi ve vilayetin yöneticisi olan valilerin yetki ve görevleri alanında da degisiklikler yapılmıstır. Bu makalede, 1839-1864 arasında getirilen yeni düzenlemelerle, Osmanlı Vali’lerinin görev ve yetkileri, görev süreleri, kimi Osmanlı vilayetlerinde bu yıllarda görev yapan valiler ile bunların görev süreleri ele alınmıstır. Ottoman Empire, with the declaration of Tanzimat Edict, went into a new duration. At the Tanzimat Period began with the declaration of Gülhane Hattı, the problem of country administration was taken as a base. As many new regulations are made in several areas, change in provinces administration and the authority and duty of governors who were the ruler of provinces were done as well. In this article, new regulations during 1839-1864, the authority and duty of governors, their term of office, governors ruled provinces during this period in Ottoman Empire and their term of office were handled.Item Goddess İšhara(2009) Murat, LeylaThe Hittite cuneiform texts and the archeological evidence point out clearly that the Hittites had a polytheist belief in their religious life. One of the most important gods which take place in this religious system is Goddess Išhara. This goddess has an important role in Hittite Pantheon including one thousand Hittite sacred gods. Goddess Išhara, who has a Mesopotamian origin, and who is transported to the Anatolia by Hurrians, is also the most important goddess of the Kizzuwatna region. Išhara is both illness- and cure-bestowed goddess; it also seems that a number of attributes such as underground, plant, mountain, river, spring, queen of oath, sexuality / propagation, cursing, sin, blood, dirtiness and making purification from the harmful things are given to this goddess. Hitit çivi yazılı belgeler ve arkeolojik kalıntılar, Hititlerde çok tanrılı bir din inancının hâkim oldugunu bize açıkça göstermektedir. Hititlerdeki bu inanç sisteminde yer alan tanrılardan biri de Tanrıça Išhara’dır. Bu tanrıça Hititlerin kutsal tanrılarından olusan bin tanrılı Hitit Panteonu’nda çok önemli bir konuma sahiptir. Mezopotamya kökenli olan ve Hurriler aracılıgı ile Anadolu’ya giren Tanrıça Išhara, Kizzuwatna bölgesinin en önemli tanrıçasıdır. Bu tanrıça hem hastalık veren hem de sifa veren, ayrıca yer altı, bitki, dag, ırmak, su kaynagı, yeminin kraliçesi, cinsellik/üreme, lanetleme, günah, kan, cinayet, kirlilik ve kötülüklerden arındırıcı tanrıça gibi pek çok özelligi bünyesinde tasıyan bir tanrıçadır.Item Etkili birer propaganda aracı olarak Ermeni sorunu Karşısında Albayrak ve Hadisat gazeteleri (1918–1919)(2009) Şirin, Funda SelçukOsmanlı diplomasisinde Ermeni sorunu ilk kez 1877–1878 Osmanlı Rus savası sırasında gündeme geldi. Büyük Ermenistan idealine karsı Erzurum’da Albayrak gazetesi ile stanbul’da kurulan Vilâyat-ı Sarkiye Müdafaa-ı Hukuku Milliye Cemiyeti’nin yayın organı olan Hadisat gazetesi karsı propaganda yaptılar. Ermeni propagandasına karsı Osmanlı halkını bilinçlendirmeye çalıstılar. Makalemizde bu iki gazetenin Ermenilere karsı kamuoyu olusturma noktasındaki etkisini inceleyecegiz. Armenian Question in Ottoman diplomacy came up for the first time during Ottoman-Russian war of 1877-1878. Albayrak newspaper in Erzurum and Hadisat Newspaper as a medium of Committee for The Defence of Rights of Eastern Provinces in stanbul were spreading propaganda aganist the Great Idea of Armenians. They tried to make Ottoman's Peoples concious of against Armenian propaganda. In this article, We will search that these two newspapers effects on manufacturing public opinion against Armenian propaganda.Item Georgios Akropolites ve “Tarih” adlı eseri(2009) Keçiş, MuratIV. Haçlı Seferi (1204) sonucunda stanbul’un Latinler tarafından isgal edilerek yagmalanması, Bizans Dünyasında büyük bir degisimin baslamasına neden oldu. sgalden sonra Bizans mparatorlugu, yaklasık 57 yıllık sürgün hayatında, znik, Trabzon ve Epir’de kurulan yerel 3 hanedanlık ile varlıgını devam ettirmeye çalısmıstır. Sehirlerin kraliçesi olarak gördükleri stanbul’u Latinlere terk etmek zorunda kalan Bizans’ta Roma kimligi ve kurumları zayıflarken, Helen hisleri giderek kuvvetlenmeye baslamıstır. Ortaya çıkan bu yeni durum “Bizans Tarih Yazıcılıgı”nı da derinden etkiledi. Makalede, bu dönüsümün bizzat görgü sahidi ve “XIII. yüzyıl Bizans Tarih Yazıcılıgı”nın önde gelen isimlerinden biri olan Georgios Akropolites’in biyografisi hakkında bilgi verilecek ve “Tarih (1203–1261)” adlı eseri tanıtılacaktır. Ayrıca eserin ilk 10 bölümü Yunancadan dilimize çevrilecektir. The capture and sack of Istanbul by the Fourth Crusaders in 1204 ignited a great change in the Byzantine world. In the exile of about 57 years, the Byzantine Empire endeavored to survive as three dynasties centered at Nicaea, Trebizond and Epiros. As the Roman identity and institutions started to weaken when they had to leave “the Queen of the Cities” to the Latins, the Hellenic feelings started to gain in strength. These new circumstances also deeply influenced the Byzantine historiography. Our article will present the biography of Georgios Akropolites, a leading name in the 13th century Byzantine historiography and an eye-witness of the transformation, and his work History (1203-1261). Besides, the first ten chapters of this work will also be translated into Turkish.Item İlkçağ tarih yazımının Batı Anadolulu öncüleri: IV-Lesboslu Hellanikos(2009) Sina, AyşenLesboslu Hellanikos ilkçag tarih yazımının en önemli yazarlarından biridir. Bir tarihçi olarak mitografik konular yani mitlerin tarihsel olaylar olarak anlatılması çalısmalarında ilk sırada yer almaktadır. Bu konuda Phoronis, Deukalionia, Atlantis, Asopis ve Troika olmak üzere bes eseri bulunur. Aralarında Mısır, Skythia, Persia gibi yabancı ülkeler ile Yunanistan’da Thessalia, Boiotia, Arkadia ve vatanı Lesbos ile Aiolia’nın da yer aldıgı çok sayıda etnografik eserler yazmıstır. Yazarlık döneminin sonlarına dogru yazdıgı Argos’taki Hera’nın Rahibeleri ile Atthis adlı eserleri kronoloji alanında öncü çalısmalardır. Özellikle Argos’taki Hera’nın Rahibeleri eseri evrensel olarak tüm Yunan tarihi için geçerli olabilecek kronolojik bir sistem bulma girisimidir. Hellanikos of Lesbos was one of the most important authors in ancient historiography. He was a foremost authority in the study of myth as history, or mythography. His five works in this field, Phoronis, Deukalionia, Atlantis, Asopis and Troika. He also wrote a great number of ethnographic studies, on foreign coutries Egypt, Scythia, Persia and on areas in Greece Thessaly, Boeotia, Arcadia, and, closer to home, Lesbos and Aeolis. More important than either of these interests, Priestesses of Hera at Argos and Atthis, was his pioneering work in chronography, to his which he turned near the end of his career. Especially his Priestesses of Hera at Argos was an attempt to find a universally applicable chronological system for he whole history of Greece.Item Mübadeleden Kurtulma Çabası Olarak: İhtidâ(2009) Emgili, FahriyeBirtakım nedenlerle devlet eliyle ya da toplumsal baskı sonucu gerçeklesen, mübadele, göç ettirme gibi olaganüstü zamanlarda gerçeklestirilen zorunlu nüfus hareketleri sürecinde, tamamen insani, sosyal, psikolojik ve ekonomik gerekçelerden dolayı, bu hareketlerin dısında kalmak için egemen toplumun niteliklerine sahip olma veya egemen toplumun özelliklerini paylasma amacıyla evlilik ve din degistirme gibi yöntemlere basvurulması, karsılasılan bir durum olarak ortaya çıkabilmektedir. Bu çalısmada, Türkiye’de yasayan Rum Ortodoksların mübadeleden kurtulma amacıyla ihtidâ yoluyla, Türk-Yunan Halklarının Mübadelesine liskin Sözlesme ve Protokol Anlasmasının dısında kalma çabaları incelenecektir. The marriages and conversions could be seen due to the humanitarian, social, psychological and economic reasons in order to share the features or to possess the characteristics of the dominant culture during the compulsory demographic mobility processes like the forcible migration or the exchange of populations that were actualized by state or communal force. Throughout this study, ihtida (Conversion To Islam) was analyzed as an attempt of Greek orthodoxes in Turkey in order to stay outside The Protocol Agreement Relating The Exchange Of Populations Between Turks and Greeks.Item İlk İkamet Elçilerinin Halefleri Rum Maslahatgüzarlar (1800-1821)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Kılıç, Musa; Other; OtherModern Osmanlı Diplomasi tarihinde ilk ikamet elçilikleri dönemi önemli dönüm noktalarından biri olarak görülmektedir. Osmanlı Devleti’nin ilk ikamet elçiliği 1793 yılında Londra’da faaliyete geçti ve ardından Viyana, Paris ve Berlin’de de temsilcilikler açıldı. Fakat kısa bir süre sonra Müslüman elçilerin yerine Osmanlı elçiliklerinde görev yapan Fenerli Rum tercümanların maslahatgüzar olarak atanmasına karar verildi. İlk atamalar 1800 yılında gerçekleşti. 1811’den itibaren Avrupa başkentlerindeki Osmanlı daimi temsilcilikleri tamamen Rum maslahatgüzarlara emanet edildi. Rum maslahatgüzarlar, Napolyon Savaşları ile Avrupa’da sürekli siyasi dengelerin değiştiği ve 1815 Viyana Kongresi sonra Avrupa’nın yeniden inşa edildiği bir dönemde hassas bir görev üstlendiler. 1821 Rum İsyanı ile maslahatgüzarların görevine son verildi. İlk ikamet elçilerine dair önemli bilimsel çalışmalar olmasına rağmen onları halefleri konumdaki Rum maslahatgüzarlar dönemi yeterince ilgi görmemiştir. Makalemizin amacı Osmanlı diplomasi tarihinin pek bilinmeyen bu süreciyle ilgili derli toplu bir bilgi sunabilmektir.Item Modern Mısır’da Nubar Paşa’nın Karma Mahkemeler Nizamnamesi Ve Le Bosphore Égyptien Meselesinde Diplomatik Girişimleri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Uygur, Fatma; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiXIX. yüzyılda âsi Mehmet Ali Paşa (1769-1849), Mısır’da metbû devletine isyan etmesiyle Mısır’ın bambaşka bir sürece girmesine neden olmuştur. Çeşitli sebeplerden kaynaklanan ve yaklaşık on yıl süren bu isyan beraberinde Osmanlıdan ciddi bir kopuş sürecini başlatmıştır. Bu kopuş, Mısır’da yaşayan Avrupaî eğitim almış Gayr-i Müslimlerin devlet yönetiminde kritik noktalara getirilmesiyle ve yapılan birtakım reformlarla hızlanmıştır. Bu sancılı süreçte kilit rol oynayanlardan en meşhur isim Nubar Paşa (1825-1899) olacaktır. Nubar Paşa, Karabağ’dan İzmir’e göç eden Ermeni kökenli varlıklı bir aileye mensuptur. Toulouse ve Belçika’da eğitim görmüş Paris’te uzun zaman ikamet etmiş ve bu dönemde Batı toplumunu yakından tanımıştır. Parlak bir zekâya sahip Nubar Paşa kariyerine, Mısır’da ticaret ve hariciye nazırlığı yapan dayısının aracılığıyla (1842) Mehmet Ali Paşa’nın kâtibi olarak başlamıştır. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa (1789-1848)’nın da tercüman/sekreterliğini de yapmıştır. Said Paşa (1822-1863) ve İsmail Paşa (1830-1895) döneminde Mısır’ın iç ve dış politikasında rol oynamıştır. Çeşitli alanda müşavirlik, bakanlıklar ve başbakanlık yapmıştır. Süveyş Kanalı yapımı sırasında Türk ve Fransız temsilcilerle yapılan görüşmelere katılmıştır. III. Napolyon (1808-1870-3)’a Süveyş Kanalı ile ilgili şirketin haklarını kabul ettirerek başarılı bir pazarlıkta (1864) diplomatik maharetini göstermiştir. Fakat Nubar Paşa’nın dışişleri bakanlığı ve başbakanlık yaptığı dönemde Bâb-ı Âli’den kopmayı idée fixe haline getirdiği görülmektedir. Bu çalışmada, Mısır’da kurulacak yeni karma mahkemeleri nizamnamesinin gerçekleşmesinde Fransız yetkilerle yaptığı görüşmeler ve Le Bosphore égyptien adlı gazetenin kapatılmasıyla meydana gelen diplomatik krizdeki rolü, Fransız Dışişleri Bakanlığı’nın yayınladığı diplomatik arşiv belgelerinden, Fransız resmî/gayrı resmî gazetelerinden ve dönemin araştırma eserlerinden faydalanılarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.Item Homeros’u Yeniden Keşfetmek(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Yarlıgaş, Oğuz; Other; OtherEski Yunan dünyasında, ilhamını mousa’lardan alan ve şarkıları birbirine ilmek ilmek örerek şehir şehir gezdiği yerlerdeki toplulukları eğlendiren rhapsodos adlı ozan ve şair özelliklerini haiz söz ustaları vardı. Homeros da bunların en ünlüsüdür. Ancak Ilias (İlyada) ve Odysseia destanlarının yaratıcısı olarak kabul edilen Homeros’un tarihi bir kişilik olup olmadığı meselesi dahi tartışmalıdır. 19. yüzyılda günümüz bilimsel anlayışının tomurcuklanmasından itibaren Homeros ve ona atfedilen destanlarla ilgili pek çok araştırma yapılmış, böylece zaman içinde konuyla ilgili olağanüstü bir literatür oluşmuştur. H. Schliemann’ın 1870 ila 1875 yılları arasında Troia ile Mykenai’ı keşfi ve bu keşifle beraber destanların yalnızca o dönem insanlarının hayal gücüne dayalı efsanelerden ibaret olmadığının anlaşılmasıyla daha o dönemden itibaren bu tartışmaların oluşturduğu girdap, yalnızca klasik filoloji uzmanlarıyla sınırlı kalmayıp arkeoloji ve eskiçağ tarihi araştırmacılarını da içine çeker olmuştur.Item Kılıçini Mağarası (Antalya) Buluntusu Işığında MÖ.3. Binyıl Sonuna Kadar Anadolu Kılıçlarının Gelişimi: Tipolojik ve Fonksiyonel Bir Analiz(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Keskin, Hakkı Levent; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKılıçlar fonksiyonel kullanımları yanında, sahip oldukları sembolik değer açısından metal silah tipleri içinde özel bir formu yansıtır. Anadolu, en eski kılıç örneklerinin ele geçtiği ve bu tipin gelişiminin uzun bir süre boyunca izlenebildiği bir bölge olması açısından bu konuda son derece önemli bilgiler sunmaktadır. MÖ 4. Binyılın sonlarında ilk olarak Doğu Anadolu’da başlayan kılıç üretimi sonraki binyıl boyunca diğer bölgelerde farklı tipler ve teknolojik gelişimi yansıtan değişik denemelerle devam etmiştir. Antalya yakınlarında Kılıçini Mağarası’nda bulunan bir kılıç da Anadolu’ya özgü hançer formlarından gelişen bir tipin güney kıyılarındaki bir temsilcisi olarak ilave bilgiler sunmaktadır. Bu çalışmada, Kılıçini örneğinden hareketle, Anadolu’da bu formun tarihsel gelişimi ve MÖ 3. Binyıl sonuna kadar olan süreçteki üretim geleneği tipolojik ve fonksiyonel açılardan değerlendirilmeye çalışılmıştır.Item Çok Partili Döneme Geçişin İlk Kadın Milletvekilleri Ve Faaliyetleri (1950-1954)(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Çoban, Ebru; Other; Otherİlk olarak Cumhuriyet döneminde kadının toplumdaki yeri incelenmeye başlanmış olup, son yüzyılda da hayatın hemen her alanında gözde konulardan birisi olan kadın, siyaset biliminde de ön sıralarda yer almıştır. Kadın konusu, sadece feminist diye adlandırılanların ilgi alanı ile sınırlı olmadığı gibi bunun yanında kadın ve siyaset mevzusunda da birçok düşünür tarafından çeşitli görüşler ileri sürülmüş, kadının siyasetteki rolü uzun zamanlardan beri tartışılmıştır. Tüm dünyada genel kanı, bir ülkenin en büyük demokratik hak göstergelerinden biri kadınlara tanınan haklar olarak bilinir. Türkiye’de Cumhuriyet öncesinde Meşrutiyet döneminde kadınlar mitinglerde, basın ve dernekçilik faaliyetlerinde etkin olup, Milli Mücadelede önemli katkılar sağlamıştır. Cumhuriyet’in ilanı ile birlikte kadınlara verilen siyasi haklar kanunlaştırılarak, kadınlar 1930’da yerel seçimlerde, 1934’de genel seçimlerde yer almıştır. Türk kadınına zaman içerisinde siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik haklar tanınsa da yurttaş ve nüfusun yarısını oluşturan kadınlar hiçbir zaman demokratik haklarını ve görevlerini erkeklerle eşit olarak kullanamadılar. Yeni Türkiye kadınlara seçme ve seçilme hakkını erken tanıyan ülkelerden birisi olmasına rağmen, meclisteki kadın sayısı temsil oranı dünya ortalamasının çok altında kalmıştır. Genel olarak Demokrat Parti dönemi parti tüzükleri ve seçim bildirgeleri incelendiğinde, partinin iktidarı süresince mecliste kadın sorunu dile getirilmediği sadece “aile” kavramı üzerinde durulduğu anlaşılmaktadır. İncelemenin dönem aralığında (1950-1954) meclisteki temsil sayısında toplam 487 milletvekili arasında 484 erkek, 3 kadın milletvekili yer almaktadır. Bu çalışmada çok partili döneme geçişle birlikte ilk yapılan oylama sonucunda seçilen kadın milletvekillerinin biyografisi ve meclisteki faaliyetleri ele alınacaktır. Çalışmada başta kullanılan kaynaklar TBMM yayınları ve TBMM Zabıt Cerideleri olmuştur.Item Bir Saraylı Hanım Sultan:Hurrem(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Gün, Doğan; Other; OtherÖZ: Araştırmacılar günümüze kadar Hurrem’in mirasını tanımlamak için uğraşmalarına rağmen, onun büyük oranda Avrupa muhayyilesinin bir ürünü olduğunu çoğu zaman göz ardı etmektedirler. Onun hakkında bildiklerimizin çoğu, o döneme ait birtakım ikinci el izahlara ve çok sayıda uzman veya amatör tarihçinin, oyun yazarının ve hatta Hurrem ile ilgili Batı algısını şekillendirmiş olan diğer yazarların yeniden ürettikleri tasavvurlarına dayalıdır. Bu çalışmada, genel anlatılardan ziyade somut belgeler ışığında; Hurrem Sultan henüz valide sultan olamadan, daha sıradan bir harem kadını iken, birçok mülke nasıl sahip olduğu konusu irdelenmiş ve çok sayıda hayır tesisi inşa ettirmesine yol açan etmenler üzerinde durularak, onun aslında anlatıldığının aksine fettan olmadığı, inançlı bir hayırsever ve tutkulu bir âşık olduğu vurgulanmıştır.Item Sicarii Örgütü ve Faaliyetleri(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Özman, Recep; Açıl, Okan; Other; OtherYahudi ülkesi Judaea M.S. 6 senesinde Roma’ya bağlı bir eyalete dönüştürülmüştür. Bu durumu kabul etmeyen Yahudiler, dini ve politik gerekçelerle Roma hâkimiyetine karşı çeşitli isyan hareketlerine girişmiştir. Simon ben Gioras ve Gischalalı John gibi karizmatik şahsiyetler ile Sicarii ve Zealotlar gibi örgütlü gruplar ortaya çıkmıştır. Bahsedilen grupların ana hedefi gayrımeşru gördükleri Roma hâkimiyetini ortadan kaldırmaktı. Sicarii, faaliyetleri ve etki alanı bakımından dönemin isyancı gruplarına göre farklılıklar göstermektedir. Öyle ki örgüt, Roma hâkimiyetini sona erdirmenin yanı sıra Tanrıyı tek hâkim kılmayı da amaç edinmişti. Bu doğrultuda Yahudi liderlere ve özellikle rahiplik kurumuna da cephe almıştı. Sicarii eylemlerinde hedef olarak Romalılardan ziyade onlarla işbirliği yapan dindaşlarını ve rahiplik aristokrasisinden Yahudileri seçmiştir. Bu isimlere karşı giriştikleri eylemlerle bir korku ortamı yaratmış ve kendi ideolojilerini kabul ettirmeye çalışmışlardır. Örgüt bu yönüyle bilinen en eski terör örgütü olarak değerlendirilmektedir. I. yüzyıl boyunca aktif olan bu grupların faaliyetleri dâhilinde bölge Yahudileri büyük sıkıntılar çekmiş ve 70 senesinde Kudüs ile burada bulunan kutsal tapınak yıkıma uğramıştır. Bu çalışmada bu gruplardan biri olan Sicarii’nin ideolojisi, eylemleri ve taktikleri incelenmeye çalışılmıştır.Item 2017 Malatya Yüzey Araştırması: Erken Ve Orta Demir Çağı Araştırmalarına Yeni Katkılar(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Dönmez, Sevgi; Other; Other2017 yılında Malatya Ovası ve Malatya Dağları’nı kapsayan saha içerisinde gerçekleştirilen yüzey araştırması neticesinde, Erken ve Orta Demir Çağı’nda kullanılmış olabileceğini düşündüğümüz 19 tane arkeolojik merkez ziyaret edilmiştir. Bu merkezlerde ele geçen çanak-çömlek buluntular, daha önceden bu bölgede yapılan sistemli kazılar, kurtarma kazıları ve araştırmalar neticesinde elde edilen sonuçlarla karşılaştırılmıştır. Araştırma yapılan sahalar içerisinde tespit edilen maden işlik alanları ve maden ocakları, bölgede yer alan, Erken ve Orta Demir Çağı’nda kullanıldığına dair çanak-çömlek buluntular sunan, arkeolojik alanlar ve höyük yerleşimlerine çok yakın bir konumda yer almaktadır. Tespit edilen bazı maden işliklerinin bulunduğu sahanın yüzeyinde Erken ve Orta Demir Çağı çanak-çömleği form özelliklerine ve karakterine sahip çanak çömlek parçaları toplanmıştır. Malatya Dağları üzerinde tespit edilen demir madeni kaynakları ve işlik alanları, bulundukları konum itibariyle Erken ve Orta Demir Çağı’nda gerek yerel gerekse Assur ve Urartu gibi büyük politik güçlerin maden ihtiyaçlarını karşılayan alanlar arasında olmalıdır.Item Sakarya-Düzce-Bolu-Ereğli Demiryolu Projesi(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Kırlı, Engin; Other; OtherSakarya’dan başlayıp, Düzce-Bolu güzergâhını takip ederek Ereğli’ye ulaşacak bir demiryolu hattının yapılması düşüncesi Anadolu Demiryollarının projesinin hazırlandığı ilk dönemlerden itibaren gündeme gelmiştir. Sakarya-Ereğli demiryolu hattı iktisadi açıdan olduğu kadar stratejik açıdan da son derece önemliydi. Ereğli havzası, Osmanlı ülkesinde en kaliteli kömür madenlerinin yer aldığı bölgeydi. Rusya gibi Karadeniz’de kıyısı olan bir ülke ile savaşa girilmesi halinde, 19. ve 20. yüzyılda son derece stratejik bir yakıt olan kömürün Ereğli’den İstanbul’a naklinde sorunlar yaşanmakta bu da Osmanlı Devleti’ni zor durumda bırakmaktaydı. Bu nedenle bol miktarda kömürün demiryoluyla karadan güvenli bir şekilde nakledilmesine yönelik olarak Sakarya’dan Ereğli’ye kadar uzanacak bir demiryolu hattının yapılması gündeme geldi. Ancak bir takım mali ve teknik imkânsızlıklar nedeniyle bu proje hayata geçirilemedi.Item A New Example in the Museum of Ankara Anatolian Civilizations: “Marble Monopodia With the Figure of Harpocrates -Tempora Anni”(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Kökdemir, Görkem; Arkeoloji; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiThe artifact delivered to the Museum of Ankara Anatolian Civilizations in 2017 and known as "monopodia" in the literature and belongs to this group of artifacts comes forward by its craftsmanship and preservation among the similar other table supports exhibited till today. This marble table support artifact belongs to Roman Period, is a member of the examples of the artifacts which reflect the aesthetic perspective of the lifestyle of Roman Period in Anatolia with luxury furniture from that day to these days. The allegoric and syncretic way of the chosen figure in the front edge of the table support has the feature of putting this example more forward among the other marble table supports reach this day specifically in the areas of Anatolia, Aegean Islands, and Ancient Greece but also in the region of the Mediterranean Sea.Item CASSIUS DIO COCCEIANUS’UN HAYATI VE TARİHÇİLİĞİ(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Boyana, Hülya; Türkan, Ahmet; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDio ve Dion Cassius olarak da bilinen Cassius Dio Cocceianus, MS 155-164 yılları arasında Bithynia eyaletindeki Nicaea kentinde doğmuştur. Bithynia’nın önde gelen aristokrat ailelerinden birine mensuptur. Babası Cilicia ve Dalmatia valisi olarak görev yapmış Romalı bir senatör olan M. Cassius Apronianus, dedesi ise ünlü hatip Dio Chrysostomos (yak.. 40- 115)’tur. Antoninus Pius (138-161) döneminde Roma’nın eyaleti olan Bithynia’da doğan Cassius Dio yaklaşık 180 yılında Roma’ya gitmiş ve orada hızlı bir devlet kariyeri yapmıştır. Praetor, consul, Africa proconsul’lüğü ve Roma eyaletlerinde legatus olarak görev yapmıştır. Antik çağın önemli tarihçilerinden olan Cassius Dio seksen kitaptan oluşan Hellence bir Roma Tarihi yazmıştır. Eser, Aeneas’ın İtalya’ya ayak basmasından başlayıp MS 229 yılına kadar geçen yaklaşık 1000 yıllık zaman dilimini kapsamaktadır. Bu çalışmamızda amaç eskiçağ tarihine önemli katkısı olan Cassius Dio’nun hayatını, kariyerini ve tarihçiliğini ele almaktır. Özellikle de Dio’nun kamu görevi yaptığı sürede Roma tarihi ile ilgili bilgiler vermektir.Item Mümtaz Soysal Ve Kemalizm: 1960’lı Yıllarda Bitmemiş Bir Senfoniyi Tamamlama Girişimi(Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 2019-09-19) Atalay, Lemi; Tarih; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiTürk siyasal hayatını şekillendiren ideolojilerin başında gelen Kemalizm, sadece olumlanması/olumsuzlanması açısından değil, esnek yapısının da katkısıyla başka ideolojilerle eklemlenmesi açısından da sıklıkla tartışılagelmiştir. Sosyalizmle eklemlenmesi sonucu ortaya çıkan sol-Kemalizm anlayışı da özellikle 1960’lı yıllarda Türk düşünce hayatında önemli bir konumda olmuştur. Sol-Kemalizm anlayışının o dönemdeki önemli temsilcilerinden olan Mümtaz Soysal’ın görüşleri ise beraber hareket ettiği isimlerden belirli açılardan farklılaşmıştır. Bu çalışmada Mümtaz Soysal’ın sol-Kemalizm yorumu ve bu anlayış içerisindeki görece özgün konumu çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu çözümleme için başta Yön dergisinde yayımladığı yazılar olmak üzere, Mümtaz Soysal’ın o dönem içerisinde yazdığı kitaplar ve diğer makaleler incelenmiş ve Soysal’ın fikirleri analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan incelemeler sonucu Mümtaz Soysal’ın Kemalizm-sosyalizm yakınlaşmasında, 1960’lı yıllarda beraber hareket ettiği diğer isimlere nazaran sosyalizme daha ağırlık verdiği, Kemalizm’i geliştirerek sosyalizme ulaşmaya çalıştığı; ancak 1980’lı yıllardan sonra bu görüşünden uzaklaşarak Kemalizm’e daha yaklaştığı anlaşılmıştır.