Browsing by Author "Sonat, Bade"
Now showing 1 - 11 of 11
Results Per Page
Sort Options
Item Anomaliler ve endodontik yaklaşımlar(2017) Sonat, BadeItem Er: YAG lazer ve irrigasyon solüsyonlarının dentin yüzeyine uygulanmasının farklı kanal dolgu patlarının adezyonuna etkilerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2011) Özkoçak, İsmail; Sonat, BadeBu çalışmanın amacı; kök kanal denitinde Er: YAG lazer ve farklı irrigasyon solüsyonları kullanılmasının farklı kanal dolgu patlarının adezyonuna etkisini değerlendirmektir. Bu çalışmada 150 adet yeni çekilmiş üst çene santral, lateral ve kanin, alt çene kanin ve premolar insan dişleri kullanıldı. Dişler mine-sement sınırının 4mm altından 4mm kalınlığında dentin diski elde edilecek şekilde yatay olarak kesildi ve diskler 16mm çapındaki alimünyum yüzüklerin merkezine yerleştirilerek akrilik rezin içerisine gömüldü. Kök kanalları kanal patının yerleştirileceği geniş çapı 2mm, dar çapı 1,5mm, uzunluğu 4mm olacak kök alanı oluşturmak üzere düşük hızlı el aletine takılmış elmas frez yardımıyla prepare edildi. Daha sonra dişler kullanılacak kanal dolgu patlarına göre her biri 50 diş içeren 3 ana gruba ayrıldı, her ana grup ise kullanılan irrigasyon solüsyonuna göre her biri 10 diş içeren 5 alt gruba ayrıldı. Grup 1a, 2a, 3a distile su ile, grup 1b, 2b, 3b Calxyl ile, grup 1c, 2c, 3c NaOCl ile, grup 1d, 2d, 3d EDTA ile irrige edildi, grup 1e, 2e, 3e'de ise Er: YAG lazer ışınlaması yapıldı. Sonra 1. gruptaki örnekler AH Plus Jet ile, 2. gruptaki örnekler Endosequence BC Sealer ile, 3. gruptaki örnekler RealSeal ile doldurularak 1 hafta süresince 37 ºC ve %100 nemli ortamda sertleşmeleri için bekletildi. İtme testi kuvveti kanal dolgu patı kuvvet doğrultusunda aniden dentinden ayrılıp düşene kadar apikalden koronale doğru uygulandı. Uygulanan kuvvet Nexygen bilgi analiz programı (LIyod Instruments Ltd) ile kaydedildi. Maksimum kırılma kuvveti Newton (N) olarak kaydedildi ve Megapaskal (MPa) birimine çevrildi. Her gruptan 3 örnek rasgele seçilerek SEM altında incelendi. Bulgularımıza göre kanal patı grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmiştir. AH Plus Jet ve RealSeal grupları BC sealer kullanılan gruba göre daha iyi adezyon göstermiştir, yalnız NaOCl kullanılan grupta her üç grup arasında istatistiksel fark bulunamamıştır. AH Plus ve RealSeal kanal dolgu patları benzer adezyon değerleri vermiştir fakat EDTA kullanılan grupta RealSeal kanal dolgu patı en yüksek adezyon değerlerine sahiptir ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. NaOCl ve EDTA kullanımı ile Er: YAG lazer uygulaması adezyonu artırmıştır ve distile su ve Calxyl grupları ile karşılaştırıldıklarında aradaki fark anlamlı bulunmuştur. SEM incelemesi EDTA kullanımının ve Er: YAG lazer uygulamasının smear tabakasını etkili bir şekilde uzaklaştırdığını göstermiştir. Diğer gruplarda smear tabakası izlenmiştir. Lazer uygulaması mikroretantif alanları artırmıştır.AbstractThe aim of this study was to evaluate the bond strenght of different root canal sealers after using various irrigation solutions and Er: YAG laser irradiation on root canal dentin. 150 freshly extracted human maxillary central, lateral and canine tooth and mandibular canine and premolar teeth are used in this study. Teeth were sectioned transversally 4 mm below the cemento-enamel junction to provide 4-mm-thick dentine discs that were centered inside aluminium rings (16 mm diameter and 4 mm high) and embedded in acrylic resin. The root canal of each specimen was prepared using a tapered diamond bur attached to a low-speed handpiece and space for sealer placement was created with the following dimensions: larger diameter = 2 mm; smaller diameter = 1,5 mm and length = 4 mm. Next, the specimens were randomly assigned to three experimental groups according to the root canal sealer type (n = 50); Each main group was further subdivided into five subgroups (n = 10) according to the irrigation regimen. Group 1a, 2a, 3a irrigated with distilled water , group 1b, 2b, 3b irrigated with Calyxl solution, group 1c, 2c, 3c irrigated with %5 NaOCl solution, group 1d, 2d, 3d are irrigated with 17% EDTA solution and group 1e, 2e, 3e are irradiated with Er: YAG laser. Thereafter, specimens in grup 1 filled with AH Plus Jet, specimens in group 2 are filled with Endosequence BC Sealer and specimens in group 3 are filled with RealSeal root canal sealer. The specimens were placed immediately at 37 ºC and 100% humidity for a week. The push-out force was applied in an apicocoronal direction until bond failure occurred, which was manifested by extrusion of the obturation material and a sudden drop along the load deflection. The force was recorded by using Nexygen data analysis software (LIyod Instruments Ltd). The maximum failure load was recorded in Newtons and was used to calculate the push- out bond strength in Megapascals (MPa). Then randomly three specimens from each groups examined under scanning electron microscopy. According to our findings there was statistically significant difference between the sealers, AH Plus Jet and Real Seal showed better adhesion according to BC Sealer (p<0,001), only when NaOCl was used there was no statistical difference between three canal sealers. AH Plus Jet and RealSeal showed similar adhesion and there was no statistical difference, but when EDTA was used RealSeal had highest adhesion values and the difference was significant (p<0,001). NaOCl, EDTA using and Er: YAG laser irridatiation increased adhesion values and the difference was significant when compared with distilled water and Calxyl groups (p<0,001). In groups that Calxyl used adhesion values decreased and the difference was statistically significant (p<0,001). SEM examination showed EDTA using and Er: YAG laser irradiation was effective in removing smear layer. In other groups smear layer was observed. Laser irradiation increased microretantive areas.Item Farklı alaşım içeren kök kanal aletlerinin eğri kök kanallarının preparasyonun etkisinin in vitro olarak incelenmesi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Sonat, Bade; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiÇalışmamızda, Ni-Ti, Ti-Al, E.P.Ç esnek paslanmaz çelik ve P.Ç paslanmaz çelik alaşımlarını içeren K-Tipi kök kanal aletlerinin eğri kanallı çekilmiş alt büyük azı dişlerinde ve suni kanallarda oluşturdukları preparasyonların karşılaştırılması amaçlanmıştır. Araştırmamızda 80 adet çekilmiş alt büyük azı dişi ve 80 adet suni kanal kullanılmıştır.Suni kanallarda eğim açısı 42 derece,dişlerde ise 21-49 derece olarak seçilmiştir. Daha sonra dişler ve suni kanallar 20’şer örnek içeren 4 gruba ayrılmıştır. Kök kanalları step-back teknği kullanılarak 40 nolu K tipi eğeye kadar prepare edilmiştir.Preparasyon öncesi ve sonrası suni kanalların resmi çekilmiştir.Çekilmiş dişlerde ise preparasyon öncesi ve sonrası alınan radyografilerin fotoğrafları ele edilmiştir. Dişlerin ve suni kanalların preparasyon öncesi ve sonrası görüntüleri asetat kağıdı üzerine çizilip görüntüler birbirleri ile çakıştırılmıştır. Kullanılan eğelerin kanal içerisinde komplikasyon oluşturma yüzdesi incelenmiş olup eğimin iç ve dış tarafında yapılan genişletmenin miktarı koronal, orta ve apikal bölgelerde hesaplanıp, preparasyon yönleri değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonuçlarına göre preparasyona bağlı komplikasyonlar en fazla P.Ç eğelerde, en az Ni-Ti eğelerde gözlenirken,Ti-Al ve E.P.Ç.eğelerde sonuçların değişkenlik gösterdiği tespit edilmiştir.Kanallardan kaldırılan madde miktarı incelendiğinde E.P.Ç ve P.Ç eğeler Ni-Ti, Ti-Al eğelere kıyasla belirgin biçimde daha fazla miktarda madde kaldırmıştır. P.Ç eğelerin kanal kurvatüründe şiddetli sapmaya sebep olduğu gözlenirken E.P.Ç kanal eğelerinde orta derecede bir sapma gözlenmiştir. Ni-Ti grubu eğeler kanal formunu takip eden bir preparasyon oluştururken.Ti-Al grubu yetersiz bir preparasyon oluşturmuşturItem Farklı yapıdaki Nİ-Tİ kanal eğelerinin değişik açılara sahip yapay kanallarda döngüsel yorgunluk dirençlerinin karşılaştırılması ve fraktür tiplerinin değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2020) Barut, Nilgün; Öztan, Meltem; Sonat, Bade; Gülşahı, Kamran; OtherÇalışmamızın amacı, ProTaper Universal (PTU; Dentsply Maillefer, Ballaigues, Switzerland) ve ProTaper Gold (PTG; Dentsply Maillefer, Ballaigues, Switzerland) nikel titanyum eğelerinin, statik model altında, farklı açılarda döngüsel yorgunluk dirençlerini karşılaştırmaktır. Çalışma gruplarının her birinde 18 eğe olacak şekilde 6 ana deney grubu oluşturuldu. Enstrümanların döngüsel yorgunluk testlerini gerçekleştirmek için, daha önceki çalışmaların referansı doğrultusunda, 3 farklı açıda yapay kanal içeren paslanmaz çelikten hazırlanmış özel bir statik test düzeneği kullanıldı. Eğeler, üretici firma doğrultusunda, 45, 60 ve 90 derece kanal kurvatür açılarına, 5 mm eğim yarıçaplarına, 1.5 mm iç çapa sahip ve 19 mm uzunlukta paslanmaz çelikten oluşan yapay kanallarda kırılıncaya kadar döndürüldü. Eğelerin kırılıncaya kadar geçen süre dijital kronometre kullanılarak kaydedildi. Eğelerin kırılıncaya kadar yaptığı tur sayısı hesaplandı. Her bir gruba ait kırılan parça uzunlukları dijital elektronik kumpas kullanılarak ölçümleri yapıldı. Döngüsel yorgunluğa bağlı oluşan kırık parçaların morfolojik özelliklerini incelemek için her bir gruptan alınan rastgele örnekler tarama elektron mikroskobunda (Scanning Electron Microscopy (SEM)) değerlendirildi. Ana gruplar arası karşılaştırma için tek yönlü varyans analiz (Anova), ana gruplar içindeki alt grup karşılaştırmaları için de Tukey's post hoc testleri kullanılarak, istatistiksel değerlendirmeleri yapıldı. Çalışmamızın sonucunda, PTG eğesinin, bütün açı derecelerinde PTU eğe tipine kıyasla istatistiksel olarak anlamlı düzeyde, daha yüksek yorgunluk direnci gösterdiği bulundu. Eğelerin kırılan parça uzunlukları karşılaştırıldığında ise, PTU ile PTG eğelerinin 45 derece açılı kanalda, istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamadı. Buna karşın, PTG eğelerinin kırılan parça uzunlukları 60 derece açılı kanalda, PTU eğelerine göre daha uzun bulundu. PTG eğelerinin kırılan parça uzunlukları 90 derece açılı kanalda, PTU eğeleri ile karşılaştırıldığında ise istatistiksel olarak sınırda anlamlı bulundu. Farklı açılarda kırılan parça uzunlukları yönünden görülen bu farklılıklar, döngüsel yorgunluk testlerinde enstrümanların bükülme zamanlarındaki farklılıkla açıklandı. Kırılan parçaların SEM sonuçları değerlendirildiğinde ise, açı ve eğe tipine göre ayırım göstermeksizin döngüsel yorgunluğa bağlı kırılmadan oluşan daha önceki karakteristik yapılar gözlendi. Anahtar Kelimeler: Döngüsel yorgunluk, Nikel Titanyum enstrümanlar, ProTaper Gold, ProTaper Universal.Item İkinci travma ile komplike kron –kök kırığı oluşmuş üst santral kesici dişin tedavisi(Ankara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi, 2017) Sonat, Bade; Diş Hekimliği; Diş Hekimliği FakültesiDento alveolar travmalar genellikle genç hastalarda özellikle spor yaralanmaları sırasında meydana gelir. Travmadan en çok etkilenen dişler maksiller kesici dişlerdir. Travmatik yaralanmaların ön grup dişlerde görülme oranı % 37 , kron kök yaralanmalarının oranı ise %5 dir. Kron kök yaralanmaları kompleks yaralanmalardır, teşhis ve tedavileri güçtür. Bu vaka raporunda ikinci defa oluşan travma sonucu komplike kron-kök kırığı meydana gelen maksiller santral kesici dişte yapılan koruyucu restorasyon ve 1 yıllık takibi sunulmaktadır. Bir yıllık takip sonucunda dişte klinik ve radyografik olarak herhangi bir patolojiye rastlanmamıştırItem Kanalda çalışma boyutu tespiti(2017) Sonat, BadeItem Konı̇k ışınlı bı̇lgı̇sayarlı tomografı̇ cı̇hazı kullanılarak üst ve alt bı̇rı̇ncı̇ büyük azı dı̇şlerı̇nı̇n mezı̇yal köklerı̇ndekı̇ ı̇stmus tı̇plerı̇nı̇n sınıflandırılması, konum ve görülme oranlarının retrospektı̇v olarak değerlendı̇rı̇lmesı̇(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2018) Özcan, Bilge; Sonat, Bade; Diş HekimliğiBu tez çalışmasının amacı Türk toplumunda çeşitli sebeplerle alınmış KIBT görüntülerinden alt ve üst birinci büyük azı dişlerinin meziyal köklerini retrospektiv olarak inceleyerek, istmusun varlığını, görülme sıklığını, konumunu, tipini, belirlemek ve simetrik dişler ve çeneler arasındaki ilişkinin korelasyonunu değerlendirmektir. Çalışmada farklı endikasyonlarla alınmış KIBT görüntüleri değerlendirilmiştir. Yaş aralığı 15-68 olan, kadın erkek karışık cinsiyetli toplam 195 hastadan 301 adet üst birinci büyük azı ve 306 adet alt birinci büyük azı olmak üzere toplam 607 adet diş incelenmiştir. Alt ve üst birinci azı dişlerinin tamamının görüntülendiği 100x90,130x55 ve 130x90 mm FOV'a sahip, 96 kVp, 8 mA, 12 sn'lik tarama süresi ve 0,2x0,2x0,2 mm voksel boyutunda elde edilmiş görüntüler kullanılmıştır. Çalışma endodontist ve radyolog olmak üzere iki gözlemci tarafından birbirinden bağımsız olarak farklı iki zaman aralığında gerçekleştirilmiştir. Görüntüler üç farklı düzlemde incelenmiştir. Aksiyel düzlemde üst birinci büyük azı dişinde MB2 kanal varlığına ve bu kanalın MB1-MB2 mesafesinin ölçümü yapılmıştır, alt birinci büyük azı dişlerinde ise MO kanal varlığı değerlendirilmiştir. Ayrıca meziyal kökteki kanallar arasındaki istmus varlığına bakılıp, hangi tip olduğu sınıflandırılmıştır. Sagittal düzlemde üst çenede tespit edilen MB2 kanalının apikale olan uzaklığı ve ayrıca istmusun apikale olan uzaklığı ölçülmüştür. İki gözlemcinin ölçtüğü sonuçlara göre MB2 kanal varlığı %70 olarak bulunmuştur. MB2 kanalı MB1 kanalına göre ortalama 2,5-3 mm daha palatinalde yer almaktadır. Ortalama MB2 kanal boyu 7 mm olarak ölçülmüştür. İstmus varlığı üst birinci büyük azı dişinde %72, alt birinci büyük azı dişinde %99 olarak ölçülmüştür. İstmusun apikale olan mesafesi ortalama 3,1 mm olarak ölçülmüştür. Üst çenede en sık Tip 2, alt çenede ise en sık Tip 1'e rastlanılmıştır. Her iki çenede ise en az sıklıkla Tip 3'e rastlanılmıştır. Ayrıca %72 oranında alt ve üst birinci büyük azı dişlerinde simetri tespit edilmiştir.Item Periapikal dokuların patoloji ve tedavileri (akut ve kronik)(2017) Sonat, BadeItem Periodontal-endodontal sorunlu dişlerin PCR analiz yöntemi kullanılarak mikrobiyolojik ve klinik değerlendirilmesi(Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Endodonti Ana Bilim Dalı, 2007) Çağlayan, Ata Devrim; Sonat, BadePulpa, apikal foramen ve lateral kanallar yolu ile periodonsiyumla ilişkilidir.Periodonsiyumu; dişeti, sement, periodontal ligament ve alveolar kemikoluşturur. Periodontal dokulara mikroorganizmaların ulaşması, pulpal veperiradiküler patolojilerin gelişimi ile sonuçlanır. Bu sonuç endodontikenfeksiyonlara sebep olur. Retrograt yollada pulpa enfekte olabilir.Periodontal hastalıklara neden olan etkenlerin endodontik enfeksiyonlaradaneden olduğu bilinmektedir. Ancak son yıllarda geliştirilen metodlarlaendodontik enfeksiyonların etiyolojisinde daha önce endodontikenfeksiyonlarda izlenmemiş patojenlerin bulunduğu gözlenmiştir.Bu çalışmada amaç PZR analiz yöntemini kullanarak primer periodontal ilebirlikte sekonder endodontik lezyonlu dişlerde seçtiğimizmikrorganizmaların dişlerin periodontal ceplerinden alınan örnekleriçindeki varlığını kanıtlamak ve bu mikroorganizmaların kök kanallarınaapikal, lateral veya dentin kanalları yoluyla geçişini araştırmak ve dişlerinklinik semptomlarına etkilerini değerlendirmektir.Çalışmamız Ankara Üniversitesi endodonti ve periodontoloji kliniklerinetedavi amacıyla başvuran, primer periodontal ve sekonder endodontiksorunlu dişi mevcut 35 hasta üzerinde gerçekleştirildi. Hastalardan, klinikincelemeler sonucu belirlenen kriterlere uygun olan büyükazı dişleriçalışmaya alındı. Dişin periodontal cepleri ve aynı dişin kök kanalı içindenörnekleme yapıldı. Alınan örnekler TSB-DMSO (trypticase-soy broth -dimetil sulfoksit) içinde ? 20 oC' de PZR işlemine kadar saklandı. Dahasonra örneklerde DNA ekstraksiyonu ve PZR tanımlama işlemleriuygulanarak primerleri bulunan mikroorganizma türlerinin varlığı kontroledildi. Bu işlemlerden sonra bulunan mikroorganizma türleri ile hastalarınkaydedilen parametreleri arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak araştırıldı.Sonuç olarak primer periodontal ile sekonder endodontik sorun içerendişlerden izole edilen bazı mikroorganizmaların subgingival plakörneklerinde var olmasının kanalda da var olma riskini artırdığı tespitedilmiştir. Ancak mikroorganizmalar ile klinik semptomlar arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.AbstractPulp is related to periodontium through apical foramen and lateral canals.Periodontium consists of gingiva, cement, periodontal ligament and alveolarbone. Arrival of microorganisms to periodontal tissues ends up withperiradicular and pulpal pathologies? development. This results inendodontic infections. Pulp can also be infected by retrograde entrance. It isknown that the factors causing periodontal diseases may also causeendodontic infections. However, the recently developed methods show that,pathogens which have not been traced in the prior endodontic infections arefound in the infections? etiologies.In this study our goal is to prove the presence of the microorganisms thatare chosen by PCR from primary periodontal lesions with secondaryendodontic involvement, from periodontal pockets, and to study the passingof those microorganisms to root canals by apical, lateral or dentin canalsand to evaluate the effects to the clinical symptoms of teeth.This study was carried out on 35 patients, applied to University of AnkaraEndodonty and Periodontology Clinics, with teeth involving primerperiodontal and seconder endodontic problems. From these patients molarteeth with eligibilities to clinical parameter criteria were taken in the study.Sampling was made from the periodontal pocket of the teeth and root canal.Samples taken were stored in the TSB-DMSO in -200 C until PCR process.Later on, presence of bacteries, with primers found by application of DNAextraction and PCR identification, were questioned. After these processes,bacteria types found, patient parameters recorded and post-treatmentprognosis? were statistically studied for the relations in between.As a result, it is found that presence of some microorganisms in subgingivalplague samples, that are isolated from teeth that have primer periodontallesion with seconder endodontic involvement, also increases the risks ofpresence in canals. However, a statistical relativeness could not beidentified between microorganisms and clinical symptoms.Item Periodontal-endodontal sorunlu dişlerin PZR analiz yöntemi kullanılarak mikrobiyolojik ve klinik değerlendirilmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2007) Çağlayan, Ata Devrim; Sonat, BadePulpa, apikal foramen ve lateral kanallar yolu ile periodonsiyumla ilişkilidir.Periodonsiyumu; dişeti, sement, periodontal ligament ve alveolar kemikoluşturur. Periodontal dokulara mikroorganizmaların ulaşması, pulpal veperiradiküler patolojilerin gelişimi ile sonuçlanır. Bu sonuç endodontikenfeksiyonlara sebep olur. Retrograt yollada pulpa enfekte olabilir.Periodontal hastalıklara neden olan etkenlerin endodontik enfeksiyonlaradaneden olduğu bilinmektedir. Ancak son yıllarda geliştirilen metodlarlaendodontik enfeksiyonların etiyolojisinde daha önce endodontikenfeksiyonlarda izlenmemiş patojenlerin bulunduğu gözlenmiştir.Bu çalışmada amaç PZR analiz yöntemini kullanarak primer periodontal ilebirlikte sekonder endodontik lezyonlu dişlerde seçtiğimizmikrorganizmaların dişlerin periodontal ceplerinden alınan örnekleriçindeki varlığını kanıtlamak ve bu mikroorganizmaların kök kanallarınaapikal, lateral veya dentin kanalları yoluyla geçişini araştırmak ve dişlerinklinik semptomlarına etkilerini değerlendirmektir.Çalışmamız Ankara Üniversitesi endodonti ve periodontoloji kliniklerinetedavi amacıyla başvuran, primer periodontal ve sekonder endodontiksorunlu dişi mevcut 35 hasta üzerinde gerçekleştirildi. Hastalardan, klinikincelemeler sonucu belirlenen kriterlere uygun olan büyükazı dişleriçalışmaya alındı. Dişin periodontal cepleri ve aynı dişin kök kanalı içindenörnekleme yapıldı. Alınan örnekler TSB-DMSO (trypticase-soy broth -dimetil sulfoksit) içinde ? 20 oC' de PZR işlemine kadar saklandı. Dahasonra örneklerde DNA ekstraksiyonu ve PZR tanımlama işlemleriuygulanarak primerleri bulunan mikroorganizma türlerinin varlığı kontroledildi. Bu işlemlerden sonra bulunan mikroorganizma türleri ile hastalarınkaydedilen parametreleri arasındaki ilişkiler istatistiksel olarak araştırıldı.Sonuç olarak primer periodontal ile sekonder endodontik sorun içerendişlerden izole edilen bazı mikroorganizmaların subgingival plakörneklerinde var olmasının kanalda da var olma riskini artırdığı tespitedilmiştir. Ancak mikroorganizmalar ile klinik semptomlar arasındaistatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. AbstractPulp is related to periodontium through apical foramen and lateral canals.Periodontium consists of gingiva, cement, periodontal ligament and alveolarbone. Arrival of microorganisms to periodontal tissues ends up withperiradicular and pulpal pathologies? development. This results inendodontic infections. Pulp can also be infected by retrograde entrance. It isknown that the factors causing periodontal diseases may also causeendodontic infections. However, the recently developed methods show that,pathogens which have not been traced in the prior endodontic infections arefound in the infections? etiologies.In this study our goal is to prove the presence of the microorganisms thatare chosen by PCR from primary periodontal lesions with secondaryendodontic involvement, from periodontal pockets, and to study the passingof those microorganisms to root canals by apical, lateral or dentin canalsand to evaluate the effects to the clinical symptoms of teeth.This study was carried out on 35 patients, applied to University of AnkaraEndodonty and Periodontology Clinics, with teeth involving primerperiodontal and seconder endodontic problems. From these patients molarteeth with eligibilities to clinical parameter criteria were taken in the study.Sampling was made from the periodontal pocket of the teeth and root canal.Samples taken were stored in the TSB-DMSO in -200 C until PCR process.Later on, presence of bacteries, with primers found by application of DNAextraction and PCR identification, were questioned. After these processes,bacteria types found, patient parameters recorded and post-treatmentprognosis? were statistically studied for the relations in between.As a result, it is found that presence of some microorganisms in subgingivalplague samples, that are isolated from teeth that have primer periodontallesion with seconder endodontic involvement, also increases the risks ofpresence in canals. However, a statistical relativeness could not beidentified between microorganisms and clinical symptoms.Item Üst ve alt çene sürekli dişlerin kök kanal anatomi ve morfolojilerinin KIBT görüntülerinde retrospektif olarak incelenmesi(Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2019) Eren, İrem; Sonat, Bade; Diş HekimliğiBaşarılı bir kanal tedavisinin vazgeçilmez unsuru yeterli bir şekillendirme ve iyi bir kök kanal dolgusu işleminden oluşmaktadır. İyi bir şekillendirme ve dolgu işlemi içinse öncelikle yeterli kök kanal morfolojisi bilgisine sahip olmak gerekmektedir. Kök kanal morfolojisi tespiti için pek çok yöntem kullanılabilmektedir. Farklı yöntemler bulunsa da, günümüzde KIBT, kök kanal anatomi ve morfolojisinin incelenmesinde iyi bir seçenek olarak karşımıza çıkmaktadır. Retrospektif olarak görüntülerin incelendiği bu çalışmada, 18 yaş üstü 100 kadın 100 erkek hastadan daha önceden çeşitli nedenlerle (gömülü 20 yaş dişi, implant planlaması v.b.) alınmış olan KIBT kesit görüntüleri kullanılmıştır. KIBT görüntülerinde aksiyel kesitlerde, santral, lateral, kanin, premolar ve molar diş grupları üzerinde, kök sayısı, her dişte bulunan kanal sayısı, kanal konfigürasyonu (Vertucci ile Sert ve Bayırlı), C-şekilli kanal varlığı ve oranı, kanal anatomilerinin sağ ve sol çenelerdeki korelasyonu ve kanal varyasyonlarının cinsiyet ile olan ilişkisi incelenmiştir. Kanal sayıları açısından incelendiğinde, üst çene santral, lateral, kanin ve ikinci premolar dişlerde en sık tek kanal, üst çene birinci premolar dişlerde en sık iki kanal, üst çene birinci birinci ve ikinci molar dişlerde ise en sık üç kanallı dişlere rastlanılmıştır. Kanal konfigürasyonu açısından değerlendirildiğinde ise, üst çene santral, lateral, kanin, ikinci premolar dişlerde Tip 1 kanal konfigürasyonuna rastlanırken, ikinci premolar dişlerde Tip 4 kanal konfigürasyonu daha sık gözlenmiştir. Yine üst çene birinci ve ikinci molar dişlerin mesiobukkal, distobukkal ve palatinal köklerinde en sık Tip 1 kanal konfigürasyonu gözlenmiştir. Alt çene dişler incelendiğinde ise santral, lateral, kanin, birinci ve ikinci premolar dişlerde en sık tek kanal, birinci molar dişlerde en çok üç, ikinci molar dişlerde ise en çok iki kanala rastlanılmıştır. Kanal konfigürasyonu açısından değerlendirildiğinde ise alt çene santral, lateral, kanin, birinci ve ikinci premolar dişlerde en sık Tip 1 kanal konfigürasyonu tespit edilmiştir. Alt birinci molar dişlerin mesial kökünde en sık Tip 4, distal kökünde en sık Tip 1, alt ikinci molar dişin mesial kökünde en sık Tip 2 ve distal kökünde en sık Tip 1 kanal konfigürasyonu tespit edilmiştir. C-şekilli kanal açısından değerlendirildiğinde, hem üst çene hem alt çenede sadece ikinci molar dişlerde C-şekilli dişlere rastlanılmıştır. Sağ ve sol çeneler kök sayısı, kanal sayısı ve kanal konfigürasyonu açısından karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunamamıştır. Aynı şekilde kadın ve erkek cinsiyetleri kök sayısı, kanal sayısı ve Vertucci sınıflaması açısından karşılaştırıldığında anlamlı fark bulunamıştır. Çalışmamızda elde edilen sonuçlar farklı toplumlar üzerinde ve farklı yöntemler kullanılarak yapılan çalışmalarla benzerlik göstermektedir. Tüm bu sonuçlar değerlendirildiğinde KIBT'ın kök kanal anatomi ve morfolojisini incelemede karşımıza iyi bir seçenek olarak çıktığını söyleyebilmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Kanal konfigürasyonu, Kanal morfolojisi, KIBT, Kök ve kanal sayıları.