Cilt:61 Sayı:01 (2021)
Permanent URI for this collection
Browse
Browsing Cilt:61 Sayı:01 (2021) by Author "Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi"
Now showing 1 - 8 of 8
Results Per Page
Sort Options
Item BATILILAŞMA DÖNEMİ DOĞU EDEBİYATINDA “LES AVENTURES DE TÉLÉMAQUE, FILS D'ULYSSE”İN SERÜVENİ: TÜRKÇE, ARAPÇA VE FARSÇA ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Arslan, Tülin; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiBu çalışma, XIX. yüzyıldan itibaren modernleşme sürecini Batı'yı özellikle Fransa'yı örnek alarak hızlandıran ve güçlü bir yazın geleneği olan Osmanlı, Mısır ve İran toplumunda Les Aventures de Télémaque, fils d'Ulysse (1699) adlı romanın çevirisine gösterilen rağbetin nedenlerini sorgulamaktadır. François Fénelon (1651-1715) tarafından kaleme alınan eser, matbu kitap olarak Türkçeye, Arapçaya ve Farsçaya XIX. yüzyılda çevrilmiştir. Mevcut çalışma, eserin bu dillerde ilk çeviri romanlardan biri olmasının ortak sebepleri olabileceğini ileri sürmekte; eserin çevirisine verilen önemin, adı geçen toplumların tarihsel süreciyle yakından ilişkili olduğunu belirtmektedir. Bu amaçla işlev odaklı betimleyici çeviribilim yaklaşımından hareketle, çevirilerin gerçekleştiği dönemlerdeki sosyo-tarihsel koşullar üzerinde durulmakta, ardından eserin kimler tarafından hangi saiklerle çevrildiği ve genel olarak etkileri betimlenmektedir. Sonuçta Aydınlanma felsefesinin tesirindeki bu toplumlarda, eserin ideal devletin ve vatandaşın mahiyetine dayalı izlekleri itibarıyla özellikle tercih edildiği görüşüne ulaşılmaktadır. Ayrıca ideal insanı öne çıkaran didaktik içeriğiyle erek toplumlardaki etik normların pekiştirilmesine ve beynelmilel kültürel karşılaşmaların makul düzeyde gerçekleşmesine katkı sunduğu görülmektedir.Item EDEBİYATTAN BEYAZ PERDEYE TÜR BELİRLEYİCİ KİŞİLER(Ankara Üniversitesi, 2021) Perk, Deya; Alman Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiHer edebi türün kendine özgü belirleyici unsurlar barındırdığı bilinmektedir. Zaman mekân ya da üslup gibi unsurların yanı sıra işlevleri sayesinde edebî üretime hizmet etmiş ve yeni oluşumlara vesile olan kişiler de bulunmaktadır. Bahsi geçen kişiler kimi zaman tiyatroda, trajedi ve komedi arasındaki farkı belirlemiş, kimi zaman da odak noktası kahraman olan düzyazıların belirleyici ölçütü olmuştur. Farklı dönemlere ait bu eserlerin bir kısmı sinemaya uyarlanmış olsa da bunlar, tür olarak yalnızca edebi uyarlama altında değerlendirilmemektedir. Zira film türleri belirlenirken yapı, konu hatta teknik özellikler de göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çalışmanın amacı, edebiyat bilimi bakış açısından, kişilerin üstlendikleri belirleyici işlevler hakkında bilgi vermek, bu işlevlerin Alman edebiyatında yer alan edebî türlerde gelişimini göstermek ve tema ya da motif olarak kullanımlarını örneklendirmektir. Ayrıca örneklendirilecek olan tür ve eserlerin sinemadaki yeri, uyarlamaların özellikleri ve sinemada hangi film türleri altında değerlendirilebilecekleri tartışılacaktır.Item İRONİ VE FARKINDALIKLA DİNO BUZZATİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Karasubaşı, İlhan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiDino Buzzati (16 Ekim 1906, Belluno, İtalya - 28 Ocak 1972, Roma), oyun yazarı, kısa öykü yazarı ve romancı, kurgusu ve oyunlarıyla uluslararası üne sahip bir İtalyan gazeteci olarak, kariyerine 1928'de Milano'da günlük Corriere della Sera'da başlamış olmasıyla, “geleneksel gerçekçilik” tarzında yazılmış iki romanı ile (Barnabò delle montagne (1933; “Dağların Barnabosu”) ve Il segreto del bosco vecchio (1935); “Antik Ormanın Sırrı”), gerçek üstücülüğü ve sembolizmi işleyen ilk ve alanındaki tek yazardır. Her ne kadar Buzzati'nin en iyi romanı Il deserto dei Tartari (1940; Tatar Çölü) ise de sınırdaki bir askeri karakoldaki garnizon birliklerinin, asla gelmeyen ve ileri gidemeyen veya geri çekilemeyen bir düşman beklentisiyle hazırlandığı güçlü ve ironik bir hikâyeyi işlemesi, kendi tarzına ayrı bir dokunuşu ifade etmekte, tüm diğer dünya yazarlarından onu farklı kılmaktadır. Yine, yazarı olması ile değişik kategorilerden kabul edilecek olan masal alanında da koleksiyonları mevcut olan Buzzati, daha önce yayınlanmış I sette messageri (1942; Yedi Haberci) ve Paura alla scala (1949; Merdivendeki Terör) adlı romanları içeren Sessanta racconti (1958; Altmış Öykü) ayrı bir değerlendirme ve literatür açısından incelenmeye muhtaçtır. Diğer birçok çalışmasının isimleri ve detaylarından ziyade bu makale, Buzzati 'nin bahsettiğimiz ilk ve tek olmasının sebep ve özelliklerini irdelemeye yöneliktir. Yine Buzzati'nin Kafka'dan etkilenmesine rağmen, ayrı bir yeteneğe ve kendine özgü bir ironi ve mizaha sahip olması, bu irdeleme açısından anahtar niteliğinde olabilir. Buzzati'nin çalışmasını kesin bir tarihsel çerçeveye yerleştirerek ve onun "oryantalizmi" sorununu tartışmak ayrı bir çalışma konusu olsa da Buzzati'nin Afrika'daki çalışmasının İtalyan sömürgeciliğinin bir belgesi olarak okunabileceğini ve klişeler açısından doğrulandığını göstermek, işte o zekâ ve ironi için örnek teşkil edebilmektedir.Item KÜLTÜR MERKEZLERİNE YÖNELİK SOSYOMEKÂNSAL BİR ANALİZ: ANKARA ÖRNEĞİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Sarı, Volkan İdris; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiFiziki mekân sembolik anlamlardan arınmış boş bir mekân değildir. Kentsel alanlarda mekân somut ve soyut birçok faktörle birlikte üretilir. Bu üretim sürecindeki belirleyicilerden birisi de ideolojidir. Zira iktidar çeşitli araçlar ile mekânın üretim süreçlerine müdahale eder. Kamusal mekânların ideolojik yapıya uyumlu politikalarla üretilmesi ya da dönüştürülmesi için toplumsal aidiyet ve kimlik inşa süreçleri aktif olarak kullanılmaktadır. Bu çalışma ile söz konusu inşa sürecinde aktif olarak kullanılan kültür merkezlerindeki faaliyetler Althusser'in devletin ideolojik aygıtları yaklaşımı çerçevesinde ele alınmıştır. Ankara'nın merkez ilçelerindeki faal kültür merkezleri çalışma sahası olarak belirlenmiştir. Çalışmada karma araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Bunu yaparken kültür merkezlerinden yararlanan katılımcıların öznel değerlendirmelerini almak için yapılandırılmış görüşme tekniği kullanılmıştır. Buradan elde edilen nitel veriler, nicel analiz yöntemlerinden yararlanılarak değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. Bu kapsamda cinsiyet, yaş, eğitim düzeyi, meslek ve mevcut durum/öneri kategorileri itibarıyla sonuçların istatistiksel anlamlılığı test edilmiştir. Çalışma sonucunda kültür merkezlerinin siyasal yönetimler tarafından kültürün yeniden inşa edildiği ideolojik temelli mekânlar olduğu görülmüştür.Item PLATON'UN ŞÖLEN'İNDE EROS, ERDEM VE EĞİTİM İLİŞKİSİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Gültekin, Ahmet Cüneyt; Felsefe; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiPlaton'un düşüncesinde eros, erdemli bir yaşamın hedeflendiği felsefi bir etkinlik çerçevesinde merkezi bir rol oynamaktadır. Filozofun bilgeliğin peşinde olması, eros'un işlevi yoluyla sağlanır. Ahlaksal erdemlerin kazanılmasını amaçlayan eğitimin ihtiyaç duyduğu motivasyon, Şölen diyaloğunda erotik bir ilişki modelinde betimlenmiştir. Bu çerçevede eros'un eğitsel işlevleri odağa alınacağından, Şölen'de konuşmasını erdemlerin ve bilginin kazanılmasına yoğunlaştıran Pausanias'ın eros övgüsü dikkati çekmektedir. Daha da önemlisi Pausanias erotik ilişkinin, bir eğitim ilişkisi olarak konumlandırılabileceği ve özellikle ahlaksal bir eğitim sürecinde eros'un işlev görebileceği düşüncesi doğrultusunda eros'a ilişkin ikili bir ayrım yapar. Soylu (göksel) ve değersiz (yersel) olmak üzere ortaya konulan bu ayrım yoluyla, düşünsel ve ruhsal olana yönelen erdemli eros, göksel olandır. Bu açıdan Platon'un eros'a ilişkin düşünceleri, Pausanias'ın eros betimlemesiyle örtüşen benzerlikler göstermektedir. Hatta Pausanias'ın göksel ve yersel olarak ayırdığı ikili eros yaklaşımı, yine Platon'un duyulur olan ile düşünsel olan ayrımına paralel olarak işlemekte ve Diotima yoluyla sunulan eros'un yükselişi düşüncesinin bir ön taslağını düşündürmektedir. Söz konusu ayrım eşliğinde eros'un ahlaksal erdemlerin kazanılması ve eğitim açısından işlevleri ve iki farklı eros'un da ne şekilde anlaşılması ve takip edilmesi gerektiği sorunları ayrıntılandırılacaktır. Şölen'de ana ekseni oluşturan Diotima'nın konuşmasında kendisini gösteren eros ile Pausanias'ın eros'a yaklaşımı arasındaki bağlantı ve eros'un eğitsel ve felse işlevleri tartışılacaktır. Sonuç olarak Şölen'de erotik ilişki bir eğitim biçimi olarak sunulmakta ve seven ile sevilenin ilişkide felsefi bir eros yoluyla erdemli bir yaşam hedene yönelebilecekleri açığa çıkarılmaktadır.Item ROBOTLARIN YÜKSELİŞİ: IAN MCEWAN'IN “BENİM GİBİ MAKİNELER” ROMANINDA ETİK SORUNLARIN İNCELENMESİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Gürova, Ercan; Other; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiGünümüzde robotlar hizmet sektöründen, askeri ve güvenlik alanlarına, araştırma ve eğitimden sağlık sektörü ve eğlenceye, kişisel bakım hizmetlerinden arkadaşlık ve cinsellik konularına kadar yaşamın hemen her alanında artan ve çeşitlenen bir biçimde yer almaktadır. Robot endüstrisinin sağladığı bu yaygınlık ve çeşitlilik kaçınılmaz bir şekilde insan-robot etkileşimini ve bu etkileşimin yol açtığı etik sorunları ve açmazları gündeme getirmektedir. Çağdaş İngiliz yazar Ian McEwan'ın Benim Gibi Makineler (2019) romanı da alternatif bir 80'ler Londra'sında yapay zekâ araştırmalarının ve robotik ürünlerin çığır açtığı bir dönemde geçmektedir. Bilinç, özgür irade ve amaçlılık gibi özelliklere sahip olan ilk insansı Âdem ve Havva'ların insanlarla etkileşiminde ortaya çıkan etik sorunlar romanın merkezinde yer almaktadır. Bu çalışma, adı geçen insansı robotu James H. Moor'un “ahlaki faillik” (2011) taksonomisi açısından ele almakta, ardından üç felsefi yaklaşım kullanarak (teleolojik etik teori olarak utilitaryanizm, deontolojik teori olarak Kant'ın kategorik zorunluluk kavramı ve ilk bakışta görev yaklaşımı) insan-robot etkileşiminin doğurduğu etik sorunları incelemektedir. Bunun yanı sıra, etik sorunlar bağlamında Asimov'un robot kanunları ve Immanuel Kant'ın (1724- 1804) “kopernik dünyanın dönüşü”nün insan-robot ilişkisindeki yeri ele alınmaktadır. Ayrıca, romandaki insan-robot etkileşimi insan merkezli bir özneyi önceleyen bakış açısına meydan okumakta ve insan lehine olan güç dengesini de tartışmaya açmaktadır.Item RUSÇANIN KELİME HAZNESİNİN ÖĞRETİMİNDE SEMASYOLOJİK VE ONOMASYOLOJİK YAKLAŞIMLAR(Ankara Üniversitesi, 2021) Dalkılıç, Leyla Çiğdem; Rus Dili ve Edebiyatı; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiYabancı dil eğitiminde öğrencinin dile olan hâkimiyeti, dili kullanmadaki başarısı, sözcük dağarcığını doğru ve etkili kullanması ile doğrudan bağlantılıdır. Bununla birlikte, eğitmen tarafından kelimelerin doğru bir biçimde anlatılması ve aktarılabilmesi de öğrencilerin öğrenme süreçlerini etkilemektedir. Rus dilinin kelime haznesi Türkçeye oranla hem daha fazladır, hem de çok anlamlı ve eş anlamlı kelimelerin sayısal olarak yoğun olduğu bir dildir. Tıpkı gramer kategorilerinde ve diğer alanlarının öğretilmesinde olduğu gibi, dilin sözcüklerinin öğretilmesinde de zorluklar yaşanmaktadır. Bu çalışmada Rusçanın kelime öğretimi sırasında ortaya çıkan zorluklar, çok anlamlılık ve eş anlamlılık kavramları çerçevesinde örnek incelemeleri ile ele alınmaktadır. Bununla birlikte bu kelimelerin anlamlarının öğretilmesinde izlenmesi önerilen anlambilimin anlam inceleme alanlarından olan semasyolojik ve onomasyolojik yaklaşımlardan da söz edilmektedir. Bu çalışmada amaç, kelime öğretimi sırasında sadece kelimelerin birincil anlamlarının verilmesinin yeterli olmadığını göstermek, anlamdan şekle ve şekilden anlama yaklaşımların özellikle çok anlamlı ve eş anlamlı kelimelerin öğretilmesinde nasıl kullanılabileceğini göstererek farkındalık yaratmaktır.Item TÜRKİYE'DE RÜZGÂR HIZI VERİLERİNİN HOMOJENLEŞTİRİLMESİ VE EĞİLİMLERİ(Ankara Üniversitesi, 2021) Yılmaz, Erkan; Coğrafya; Dil ve Tarih-Coğrafya FakültesiKüresel iklim değişimi kapsamında iklim parametreleri değişmekte, rüzgâr da bu parametreler içerisinde, özellikle Türkiye literatüründe az çalışılan konular arasında yer almaktadır. Dünya'da orta enlem karaları üzerinde rüzgâr hızı (RH) azalmaları, yüksek enlemlerde karalarıyla okyanus ve deniz yüzeylerinde RH artışları görülmektedir. Türkiye'de ham verilerle yapılan çalışmalarda genel olarak RH azalmaları, Doğu Karadeniz-Güneydoğu çevresinde ise RH artışları belirlenmiştir. Bu çalışmada, verilerin homojenlik testleri yapılmış, kırılma bulunan RH zaman serileri belli kurallara göre düzeltilerek homojen hale getirilmiştir. Homojen verilerle Türkiye'deki RH rejimleri ile eğilimler belirlenmiş, eğilimlerdeki benzerlik dönemleri göz önüne alınarak, RH eğilim rejimleri ortaya koyulmuş, yıl içindeki rüzgâr genliklerindeki eğilimler incelenmiştir. Bu analizlere göre, Türkiye'de tek zirveli, çift zirveli ve düzenli tip RH rejimleri bulunmaktadır. Yıllık ortalama RH, Akdeniz Bölgesi ve Batı Karadeniz ile Marmara Bölgesi doğusunda azalmaktadır. Kış mevsiminde Türkiye'nin batı yarısında, baharda İç Anadolu Bölgesi ve çevresinde, yazın Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Adana Bölümü doğu yarısı, Kuzeydoğu Anadolu ve güney Ege kıyılarında, güz mevsiminde ise Türkiye genelinde RH azalmaları belirlenmiştir. Aylık RH eğilimlerine göre Türkiye'de, baharda azalan, baharda artan, güzde artan, sıcak dönemde artan, soğuk dönemde artan, baharda-güzde artan ve yılboyu azalan tip olmak üzere 7 farklı RH eğilim rejimi bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye genelinde, yıl içindeki RH genlikleri azalmaktadır.