Doç.Dr.
Doğan Atılgan
Giriş
Uygarlığın
temeli olan bilgi, tarihsel süreç içerisinde değişik biçimlerde ortaya
çıkmıştır. Kil tabletlerden Papirüs rulolarına, basılı materyallerden
elektronik ortama ulaşmıştır. Toplumlar tarih boyunca bilgi iletiminde de
değişik araç ve yöntemler kullanmışlardır.
Değişik
araçlar ve yöntemlerle kullanıcıya iletilen bilgi, değişik ortamlarda hizmete sunulabilmektedir.
Hizmete sunulan bilginin gereksinim duyanlarca kullanılması ve yorumlanması da
yeni bilgilerin üretilmesine olanak sağlamaktadır.
Değişik
ortamlarda üretilen bilgilerin hizmete sunulmasında da farklı yöntem ve kaynaklar kullanılmaktadır.
Bu ortamlar elektronik olabildiği gibi basılı kaynaklarla da
olabilmektedir. Bilgi kaynakları sadece
elektronik ortamda internet aracılığı ile hizmete sunulabilecekken, bilgi ve
iletişim teknolojilerinin kullanıldığı aynı zamanda basılı bilgi kaynaklarının
da yoğun olarak kullanıldığı bilgi merkezlerinde de hizmete sunulmaktadır.
Ülkemizde
bilgi merkezleri farklı örgütlenmeler ve yönetimler altında yapılanmıştır. Bilgi
merkezlerimiz hizmet verdikleri topluluk ve örgütlendikleri üst yönetimlere
göre çeşitlilik göstermektedir. Bilgi merkezi olarak tanımladığımız ancak
hizmet ve kaynaklar açısından klasik kütüphane işlevini yoğun olarak yürüten ve
ülke genelinde en yaygın örgütlenmeye sahip olan tür ise halk kütüphaneleridir.
2004 yılı ortalarına kadar tek yönetim birimi altında örgütlenen (Kültür ve
Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü) ve ülke geneline hizmet
götürmeyi hedefleyen halk kütüphaneleri yeni bir yapılanma sürecine girmiştir. “Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı” geçici
1/b maddesine göre ulusal özellik taşımayan tüm halk kütüphaneleri yerel yönetimlere
devredilmektedir. Ancak halk kütüphanelerin işleyişine ilişkin kurallar kesin ilkelerle belirlenmemiştir.Bu
nedenle halk kütüphanelerinin hizmet ve
uygulamaları 2004 yılının ikinci yarısında henüz netlik kazanamamıştır. “Kamu
Yönetimi Temel Kanununa ilişkin yorumlarımı sona bırakarak halk kütüphaneleri konusunu kısaca ele alalım.
Halk Kütüphanelerinin tanım ve gelişimi:
Ülkemizde ‘halk kütüphanesi’ terimi
cumhuriyetten sonra kullanılmış olmakla birlikte halk kütüphanesi hizmeti çok
eski yıllara dayanmaktadır. Kurulduğu çevrenin halkına ücretsiz hizmet veren vakıf,
camii ve bazı sınırlamalarla birlikte medrese kütüphaneleri de bir ölçüde halk
kütüphanesi işlevini yürütmüşlerdir.
Değişik
ad ve işlevlerle halka ücretsiz hizmet veren halk kütüphanelerini şu şekilde
tanımlayabiliriz. “Halk kütüphaneleri din, dil, ırk ve cinsiyet ayrımı yapmadan 7’den 70’e herkese
hizmet vermek durumunda olan ve halkın bilgi ve kültürünü geliştirmesine destek
sağlayan ve toplumun okuma alışkanlığı kazanmasına yardımcı olan kuruluşlardır”
Bu genel tanım yanında Uluslararası Eğitim Bilim ve Kültür teşkilatı olan
UNESCO ‘Halk kütüphanesi bildirgesi’nde halk kütüphanesini “kullanıcılarına her
tür bilgi ve enformasyonu gönüllü olarak sağlayan yerel bilgi merkezleri” olarak
tanımlamaktadır. Ayrıca halk kütüphaneleri yürüttükleri işlevlerle vatandaşların bilgi kaynaklarına erişimini sağlayarak onların yaşam boyu
eğitimlerine katkıda bulunmaktadır.
Türkiye’de
halk kütüphaneleri vakıf ve/veya kişilerin desteği ile 15. yüzyıldan başlayarak
değişik ad ve biçimlerde varlıklarını sürdürmüştür. Ancak 19. yüzyıla
gelindiğinde halk kütüphaneleri yasal bir çerçeve içine alınmıştır. 1826
yılında Evkaf Nezareti’nin kurulmasına kadar kuruldukları vakıfların yazılı
kurallarına göre yönetilen halk kütüphaneleri bu tarihten sonra Evkaf
Nezaretine bağlanmıştır. 1869 yılında “Maarif Nezaretinin” kurulması ve
“Maarifi Umumiye Nizamnamesinin” yayınlanması ile de kütüphaneler devletin
sorumluluğu altına alınmış ve bir kamu hizmeti olarak kabul edilmiştir.
Cumhuriyetin
ilk yıllarında Türk eğitim sistemi ile ilgili yapılan reformlar kütüphanecilik
anlayışını ve yönetimini de olumlu yönde etkilemiştir. 1924 yılında çıkarılan
“Tevhid-i Tedrisat Kanunu” ile tüm kütüphaneler Maarif Vekaletine bağlanmış
1927’de çıkarılan “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına İlişkin Kanun” ile de
buralarda bulunan kitaplar kütüphanelere devredilmiştir.
İmparatorluktan
Cumhuriyete geçişte önemli bir kültür köprüsü olan Türk ocaklarının 1931
yılında kendisini kapatması ve 1932 yılında halkevlerinin açılması ile halk
kütüphanesi anlayışında önemli gelişmeler olmuştur. Halkın eğitimi,
bilgilendirilmesi, boş zamanlarının değerlendirilmesi ve kültürel etkinliklere
katılımı sağlamak olan halk kütüphanelerinin amaçlarını Halkevleri bünyesindeki
kitapsaray ve yayın şubeleri yerine getirmiştir. Halkevleri tarafından kurulan
pek çok kütüphane bugünkü halk kütüphanelerinin temelini oluşturmuştur. Halk
kütüphaneleri, umumi kütüphane, maarif kütüphanesi, halk kütüphanesi, halk kitap
sarayı, şehir kütüphanesi, halk kitaplığı, memleket kütüphanesi, gazi
kütüphanesi gibi değişik adlar altında 1960 yılına kadar Maarif vekaletine
bağlı olarak hizmet vermişlerdir. Bu yıldan sonra Kütüphaneler Genel Müdürlüğünün kurulması ile
yönetimleri bu genel müdürlüğe bağlanmış ve hepsi halk kütüphanesi adını
almıştır. Başlangıçta Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde yer alan bu Genel
Müdürlük 1972 yılında Başbakanlık Kültür Müsteşarlığına, 1974 yılında da Kültür
Bakanlığına bağlanmıştır. Daha sonraları Kültür Bakanlığı içinde kalmakla
birlikte Kültür Bakanlığının Turizm Bakanlığı ile birleştirilmesi(ikinci kez
Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak hizmet vermektedir) ya da bağlı olduğu Genel
Müdürlüğün adının değiştirilmesine (Kütüphaneler Genel Müdürlüğü kimi zaman
yayınlar daire başkanlığı ile birleştirilerek Kütüphaneler ve Yayımlar Genel
Müdürlüğü olarak hizmet vermiştir) karşın statü ve işlevlerine önemli bir
değişiklik yaşanmamıştır.
2004
yılının ikinci yarısında Kamu Reformu Yasası ile birlikte yeni yapılanma
sürecine giren halk kütüphanelerimizin ne yazık ki en temel sorunu hala ülkemizde
çerçeve nitelikli bile olsa bir kütüphane yasasının bulunmamasıdır. Halk
kütüphanelerimiz hizmetlerini çoğu
seksenli yıllarda yayınlanan yönetmeliklerle yürütmektedir.
Halk Kütüphanelerinin Amaçları
Hizmetleri,
uygulamaları ve yönetimi açısından yasal bir tabana oturtulamamış olan halk
kütüphanelerimiz yönetimi, hizmet anlayışı ve
örgütlenmeleri açısından yeni bir düzenlemenin eşiğindedir. ‘Yerel
Yönetimler’ ve ‘Kamu Yönetimi Temel
Kanunu’ çerçevesinde yeniden yapılanmaları kaçınılmazdır. Ancak anılan
yasalarda halk kütüphanelerimizin
hizmetlerine yönelik belirleyici
maddeler bulunmamaktadır. Genel uygulama kapsamında yasalardan sonra
hazırlanması gerekecek olan yönetmeliklerde Halk Kütüphanelerimizin hizmet ve
yönetimlerinin açıklıkla yer alacağı inancını taşımak istiyoruz.
Yönetmeliklerin hazırlanması aşamasına gelinmeden önce bu yönetmeliklerin
hazırlık komisyonlarında görev alacaklara ışık tutması dileği ile halk
kütüphanelerimizin amaçlarını kısaca ele alalım.
Halk kütüphanesini
bilgiye erişimin yerel kapısı olarak niteleyen UNESCO Halk kütüphanesinin
amacını da yaşam boyu öğrenme, bağımsız karar verme, birey ile toplumsal
grupların gelişmesine temel bir ortam sağlama olarak özetlemektedir
Halk
kütüphanelerinin amaçları belirlenirken en çok karşılaşılan terimlerden biri eğitim diğeri de kültürdür.
Halk kütüphanelerinin
ülkemizde bir eğitim mi? Yoksa bir kültür kurumumu olduğu kavramı hep iç içe
girmiştir. Ancak Halk kütüphaneleri
örgün bir eğitim kurumu olmamakla birlikte hizmet verdiği toplumun yapısı ve
hizmet unsurları açısından sürekli eğitimi sağlayan, öğrenmeyi öğreten ve
toplumun her türlü bilgi ihtiyacını karşılayarak bilgi okur-yazarlığını
geliştiren kuruluş olmayı temel amaç olarak sayabiliriz. Halk kütüphanelerinin
eğitim konusundaki işlevleri yanında aynı zamanda bir kültür kurumu olması da
halkın kültürel gelişimini desteklemek için çeşitli etkinlikler yapmasını
gerektirmektedir.
Halk
kütüphaneleri eğitim ve kültür işlevlerini yerine getirilirken şunlar
hedeflenmektedir:
Yukarda belirtilen
amaçları gerçekleştirmek için ülke genelinde örgütlenmiş olan halk
kütüphanelerinin hizmet politikasının
da belirlenmiş olması gerekir.
Halk Kütüphanesi politikaları
Halk Kütüphanelerimizin
hizmet politikaları da yeni yapılanma içinde yeniden belirlenmelidir. Öncelikle
Merkezi Yönetimin siyasi iktidarlara göre değişmeyen bir kültür politikası oluşturması
gereklidir. Yerel yönetimler bu kültür politikası içinde halk kütüphanelerinin bilgi hizmetlerini içeren genel ilkeleri belirlemesi gerekir. Bu
genel ilkelerde tüm halk kütüphanelerinin yerine getirmesi
gereken hizmetler belirlenmelidir. Bu
temel ilkelerin olmazsa olmazları ise “eğitim ve öğretimin desteklenmesi, halka
ücretsiz bilgi hizmeti götürülmesi, okuma alışkanlığının kazandırılması ve
desteklenmesi, yaşamboyu öğrenme”
gelmektedir.
Bu genel politika unsurları yanında yerel yönetimlerin halk kütüphanesi
politikası oluştururken göz önünde tutmaları gereken başka temel unsurlar da bulunmaktadır. Bu da geniş
bir coğrafyaya yayılan Türkiye’mizin sosyo-kültürel yapısı ile üretim ve yaşam
koşullarındaki farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Yerel yönetimler yerel hizmet politikalarını oluştururken Halk
Kütüphanelerimizin hizmet verdiği toplumun
bilimsel ve kültürel gelişimine katkıda bulunacak onların bilgi
ihtiyacını karşılayarak yaşamlarını kolaylaştıracak ve bilgi ve iletişim
teknolojilerinden yararlanmalarını olanaklı kılacak unsurları göz önünde
bulundurmaları gerekecektir. Yerel yönetimlerce oluşturulacak halk kütüphanesi
politikaları Devletin belirlediği genel
kültür politikası ile örtüşmeli, onlarla çelişmemelidir. Yerel politikalar içinde yöre halkının gereksinimleri, bilgi
ihtiyaçları ve onların boş zamanlarını değerlendirmelerine yardımcı olacak ve
üretkenliklerine katkı sağlayacak ögeler
de yer almalıdır.
Yerel
yönetimlerin kendi bölgelerine özgü ve halk
kütüphanelerinin amaç ve işlevleri doğrultusunda oluşturacakları kütüphane
politikalarında kütüphanelere özgü aşağıdaki genel kriterler de dikkatle ele
alınmalıdır.
Bu hizmetlerin nasıl
yapılacağının belirlenmesi, kararlar alınması,
çizilen eylem planları, bunların dayanacağı kuralların tümü de kütüphane
politikasını oluşturmaktadır.
Sonuç:
Ülkemizde bu çerçevede
çizilmiş bir halk kütüphanesi politikası bu güne kadar ne yazık ki oluşturulmamıştır..
Politikasızlığın olumsuzlukları hizmet boyutunda yoğun olarak yaşanmaktadır.
Dileğimiz yeni yapılanma içinde bu olumsuzlukların mümkün olduğunca ortadan
kaldırılmasıdır. Ancak yapılan çalışma
ve yasalarda yapılan değişikliler bunların mümkün olabileceğini
göstermemektedir. Tüm yetki ve
sorumluluk yerel yöneticilere düşmektedir. Onların kültür ve kütüphaneye bakış
açıları ve verdikleri önem ölçüsünde halk kütüphanelerimiz kalkınacaktır. Halk
kütüphanelerine hak ettikleri önem ve değer verilmediğinde de korkarım ki
bazılarının durumu bugünkünden de kötüye gidecektir.
Kütüphane kurumunun işlevini vurgulayan ve gerçek anlamda kütüphanenin varlığına
inanan ve onları kalkındırmayı kendilerine hedef edinmesi gereken Yerel
Yöneticilere ışık tutması açısından kütüphanelerin önemini ortaya koyan iki
saptamayı bir kez daha vurgulamak istiyorum.
İlk
saptama “Kütüphanelerin, insanlığın düşünce yapısı ve düzeyine ilk ya da temel
katkısı, kültür ve sanat ürünlerinin
korunduğu ve istendiğinde hizmete sunulduğu bir merkez olarak çalışmasıdır. Bu katkı
kütüphanenin doğuşunu hazırlayan ve izlerini kimi zaman bugünde
gözlemleyebildiğimiz tarihsel bir görevidir”. Kütüphaneler için zaman zaman
yapılan ‘toplumun belleği’ nitelemesi de tarihsel görevin vurgulanmasından
kaynaklanmaktadır.
Tarihsel
olarak yapılan bu saptamadan sonra çağdaş anlamda kütüphane kurumunu vurgulayan
ikinci saptama ise, “Bilgi kaynakları ile olan doğal ilişkisinin yanında, yayınların
bibliyografik denetiminin yapıldığı,
işlendiği ve en önemlisi herkesin kullanımına sunulduğu bilgi merkezleri
olmalarıdır”.
Bilgi Merkezleri
günümüzde bilgi ağları ile donatılarak hizmet veren kurumlara dönüşmektedir Bu
gelişim Halk kütüphanelerine bilgi
kaynaklarına elektronik olarak da erişimi sağlamada önemli görev yüklemektedir..
İnsanlara her türlü ortamdaki bilginin iletilmesi ve kullanımının sağlanması
ekonomik gelişme, yaşam boyu eğitim, demokratik haklara erişim ve sosyal
bütünlüğün sağlanması açısından da son derece önemlidir.
Günümüzde,
hizmet anlayışının öngördüğü sorumluluk ve yüklenilen görevle kütüphaneler
artık toplumun sadece belleği değil aynı zamanda saygın ve vazgeçilmez bir
unsuru olmuşlardır.