Kesikköprü Baraj Gölü’nde Kafelerde Gökkuşağı Alabalığı (Oncorhynchus mykiss Walbaum, 1972) Yetiştiriciliğinin Su kalitesi, Zooplankton ve Bentos Üzerine Etkisi
Kod: 2000–07-11-01
Doç.Dr. Serap PULATSÜ
Dr. İlknur KARACA
1.Projenin
Türkçe ve İngilizce Adı ve Özetleri
KESİKKÖPRÜ BARAJ GÖLÜ’NDE
KAFESLERDE GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI (Oncorhynchus
mykiss Walbaum,1792) YETİŞTİRİCİLİĞİNİN SU KALİTESİNE, ZOOPLANKTON VE
BENTOS ÜZERİNE ETKİSİ
Kesikköprü
Baraj Gölü’nde yaklaşık 55 ton kapasiteli bir kafes işletmesinin alıcı ortama
etkisini tespit etmek için üç istasyonda (kafes, kafesten 15 ve
Çalışma periyodunca çözünmüş
oksijen (6,05-10,20 mg/L) ve ışık geçirgenliği (1,83-
Bu veriler sonucunda, kafes
işletmesinin şu anki üretim seviyesinde bazı su kalite parametreleri,
zooplankton ve bentik organizmaların birey sayıları ve çeşitliliği üzerinde
lokalize etkilerinin olduğu belirlenmiştir.
ANAHTAR
KELİMELER : Kesikköprü Baraj Gölü, gökkuşağı alabalığı, kafeslerde
balık
yetiştiriciliği, su kalitesi, zooplankton, bentos
THE EFFECT OF CAGE CULTURE OF
RAINBOW TROUT (Oncorhynchus mykiss
Walbaum,1792) ON WATER QUALITY, ZOOPLANKTON AND BENTHOS IN THE
Water temperature, dissolved oxygen, pH, electricity
conduction, transparancy, chlorophyll a, nitrogen and phosphorus fractions,
distirbution and numbers of zooplanctonic organisms and benthic fauna were
determined at three stations
( cage station, distance 15 and
During
the resarch period, the decrease in dissolved oxygen ( 6.05- 10.20 mg/L) and
transparency (1.83-
KEY WORD :
Kesikköprü Dam Lake, rainbow trout culture, cage culture, water quality, zooplankton, benthos
2. Amaç ve Kapsam
Dünya’da bilim ve
teknoloji hızla gelişmekte, nüfus sürekli artmaktadır. Teknolojideki gelişmeler, nüfusun artması
beraberinde pekçok sorunu da getirmektedir. Bu sorunlardan birisi de artan
nüfusun besin ihtiyacının karşılanmasıdır. Besin ihtiyacına önemli bir
alternatif su ürünleri yetiştiriciliğidir.
Su ürünleri
yetiştiriciliği özellikle balık yetiştiriciliği üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu yetiştiricilik yöntemlerinden birisi
olan kafeslerde balık yetiştirciliğinde, kafes çiftliklerinden kaynaklanan
atıklar tüketilmeyen yem, dışkılar ve boşaltım ürünlerinin oluşturduğu
çözünmeyen ve çözünebilir formda maddelerdir. Bunlar organik karbon, azot ve fosfor
fraksiyonlarıdır (Beveridge 1984, Gowen ve McLusky 1988, Enell ve Ackefors
1991). Bu atık maddelerin suda çözünmeleri veya
sedimentte birikmeleri, sucul ortamda besleyici elementelerin artışına, suyun
fiziksel bazı özellklerinde değişime, zooplanktonik ve bentik organizmaların
bolluk, tür çeşitliliği ve sayısında değişmelere sebep olabilmektedir.
Balıkların yoğun
yetiştiriciliğinin sebep olabileceği bu iç kirlenmenin boyutları yoğunluk,
besleme tarzı, sıcaklık, su kalitesi, işletmetcilik, kültüre alınan tür ve
yetiştiricilik tekniğine göre değişmektedir.
Ülkemizde kafeslerde
balık yetiştiriciliğinin yapıldığı içsu alanlarından birisi olan Kesikköprü Baraj Gölü’nde kafeslerde
alabalık yetiştiriciliği yapan 5 işletme bulunmaktadır.
Bu çalışma ile, bu
işletmelerden Kesikköprü Baraj Gölü’ne en yakın olan yaklaşık 55 ton kapasiteli
bir işletmenin, suyun besin elementi düzeyi ile bazı fiziko-kimyasal
özelliklerini, zooplankton ve bentosu
etkileyip etkilemediğinin ortaya konması amaçlanmıştır. Araştırma
bulgularının baraj göllerimizde gittikçe yaygınlaşan kafes sistemlerinin
etkileri konusuna ışık tutacağı düşünülmektedir.
2.1. Genel Bilgiler
Ülkemizin üç tarafı
denizlerle çevrili 8333 km’lik kıyı şeridi, 80 791 km2 deniz alanı,
10 000 km2 doğal gölü, 15 000 hektarlık göleti, 342 377 hektarlık
baraj gölü ve 177 714 km uzunluğundaki akarsuları ile önemli bir potansiyeli
vardır. Araştırmalara göre Türkiye’de yalnızca deniz balıkları su ürünleri
yetiştiriciliğine uygun 100 deniz sahası ve pek çok içsu kaynağı bulunmaktadır
(Anonim 1997, Anonim 2000a) . Ülkemizde kaynak olarak su ürünleri üretim
alanları 26milyon hektarı aşmış olup bu miktar orman alanlarından fazla,
tarımsal alanlara yakın bir büyüklüktedir. Bugün su ürünleri üretiminin
yaklaşık %80’i deniz, %10’u içsu, %10’u ise yetiştiricilikten oluşmaktadır
(Anonim 2000a).
Su ürünleri
yetiştiriciliği ülkemizde 1970’li yılların başında iç sularda gökkuşağı
alabalığı ile başlamış ve 1998 yılında yetiştiricilik yolu ile yapılan üretimin
%59’u içsularda gerçekleştirilmiştir. Son yıllarda yetiştiriciliğin
geliştirilmesi amacıyla baraj göllerimizin yüzey alanının %1’ i kafes
balıkçılığına ayrılmış ve bu çerçevede toplam 4100 ton/yıl kapasiteli 57 tesis kurulmuştur. Ülkemizde su ürünleri
yetiştiriciliğinde ilk sırayı %43’le Ege
Bölgesi almaktadır (, Çelikkale vd. 1999, Anonim 2000a).
Su ürünleri üretiminin
gerek içsu gerekse denizlerde büyük bir kısmı balık üretiminden meydana
gelmektedir.En fazla yetiştiriciliği yapılan türler ise alabalık, çipura ve
levrektir. Ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliğinin yapıldığı tesislerin %
82’si içsu, % 18’i deniz tesisleridir. Bu tesislerden elde edilen üretimin
%64’ü içsu, % 36’sı ise deniz tesislerinden sağlanmaktadır (Anonim 2000a).
Yetiştiriciliğin su
ortamı üzerine etkileri beş grupta toplanabilir (Atay ve Pulatsü 2000);
1. Alıcı sedimentlerin organik zenginleşmesi,
2. Su kalitesi, besin maddesi bakımından
zenginleşme ve alg patlamaları,
3. Yabani balık stokları, yabani hayat,
nadir türler, hastalık, ekolojik/biyolojik
etkileşimler ve besin ağı etkileşimleri,
4. Hidrolojik düzen, drenaj, fiziki yapıların rahatsız edilmesi
ile habitatın
bozulması, rahatsızlık ve atık boşalmaları,
5. Kimyasal maddelerin kontrolsüz
kullanılması.
Pekçok ülkede giderek yaygınlaşan
kafes sistemlerinin bazı avantaj ve dezavantajları Çizelge
2.1.’de verilmiştir.
Kafeslerde balık
yetiştiriciliğinden kaynaklanan organik atıkların sebep olduğu etkiler, balık çiftliğinin büyüklüğüne ve
suyun akıntı hızı ve şekline, su değişim oranı, tabakalaşma, toplam su hacmi
gibi ortamın hidrografik özelliklerine bağlı olarak değişmektedir (Gowen ve
McLusky 1988, Folke ve Kautsky 1989, Anonim 1993, Okumuş 1997 ,Çelikkale vd.
1999).
Çizelge 2.1. Kafeslerde balık
yetiştiriciliğinin avantaj ve dezavantajları (Atay 1987)
Avantajlar
|
Dezavantajlar |
1.Bütün su kaynaklarının en ekonomik şekilde
kullanımının sağlaması 2.Arazi alan ihtiyacını azaltması 3.Su kaynağında çeşitli yetiştirme tiplerini kombine
imkanı 3.Gerektiğinde yer değiştirmeye uygun olması 4.Yetiştirme periyodunun kısa olması 5.Fazla stoklama,optimum yemleme imkanı sağlaması 6.Yemin optimum değerlendirilmesini sağlayarak yem
değerliliğini arttırması 7.Predatörlerin kontrol edilmesini kolaylaştırması 8.Stokların günlük kontrolü ile hastalıkların
belirlenmesini sağlaması 9.Parazit ve hastalıkların tedavisinin ekonomik olması 10.Balık hasadında kolaylık sağlaması 11.Hasadın
uniform olmasını sağlaması 12.Balığın
canlı olarak muhafaza ve nakliyesinin kolay olması 13.İlk
yatırım sermayesinin düşük olması |
1.Su yüzeyi çok hareketli olduğunda kafeslerin
yönetiminin zor olması 2.Metabolik artıkların uzaklaştırılması ve oksijen seviyesinin muhafazası
için yeterli akıntının olması 3.Beslenmede yüksek kaliteli yem gereği 4.Kafes duvarlarından yem kaybı olması 5.Kafeslerin çabuk kirlenmesi ve sık sık temizlenmesi
gereği 6.Doğal ortamdan küçük balıkların kafese girip yeme
ortak olması 7.Doğal ortamdaki balık populasyonlarının kafeslerdeki balıklara hastalık ve parazit
bulaştırma riski 8.Hastalık
ve parazitlerin tedavisinin zor olması 9.Balıkların
çalınma riskinin fazla olması 10.İşçiliğe
ihtiyacın fazla olması 11.Üretim
yoğunluğu arttıkça risklerin artması |
Dünya’da ve ülkemizde su ürünleri yetiştiriciliğinin içsu ve deniz ortamında yayılıp gelişmesi beraberinde bazı endişeler getirmiştir. Su ürünleri yetiştiriciliğinden kaynaklanan atıkların alıcı ortam üzerine yaptığı etkiler konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır.
Balık yetiştiriciliği yapılan kafes çiftliklerinden kaynaklanan atıklar tüketilmeyen yem, dışkılar ve boşaltım ürünlerinin oluşturduğu çözünmeyen ve çözünebilir formda maddelerdir. Bunlar organik karbon, azot ve fosfor fraksiyonlarıdır. Bunların etkileri çiftliğin büyüklüğü ve ortamın hidrografisine bağlı olarak değişmektedir (Beveridge 1984, Brown et al. 1987, Gowen ve McLusky 1988, Enell ve Ackefors 1991, Johnsen et al.1993, Stewart 1997).
Kafes çiftliklerinden meydana gelen besin elementi kayıp oranları yemin tipi ve içeriğine, yemleme miktarı ve tipine, yem dönüşüm oranına, yemin sindirilebilirliğine ve protein/enerji oranına bağlıdır (Beveridge 1984, Ackefors ve Enell 1990, Enell ve Ackefors 1991, Foy ve Rosell 1991). Yemlemede sindirilebilirliği yüksek, az fosfat içeren, yüksek enerjili, kuru ve yüzeyde kalan yemlerin kullanımı, yemlemenin elle yapılması organik birikimi engellemeye yardımcı olur (Anonim 1993).
Entansif balık yetiştiriciliğinde yemdeki besin elementlerinin yaklaşık 1/ 4’i balık eti olarak hasat edilirken, 3/ 4’ü ortamda kalmaktadır. Entansif balık yetiştiriciliğinde yem ve dışkı atıkları sediment tabakasında birikirken, çözünebilir atıklar su kolonunda dağılmaktadır. Balık tarafından tüketilen azotlu bileşiklerin yaklaşık %70’i çözünebilir amonyum ve üre olarak atılır (Çelikkale vd. 1999).
Yemlerle sucul ortama giren bu organik maddeler, suda çözünmeleri veya sedimentten salınmaları durumunda belirli bir su kolonunda besleyici elementlerin seviyelerinde artışa yani hipernütrifikasyona neden olabilmektedirler. Hipernütrifikasyon ise, özellikle besin elementlerinin sınırlayıcı olduğu birincil üretimde artışa, ötrofikasyona yol açabilmekte ve ışık geçirgenliğini azaltabilmektedir (Atay 1987, Gowen ve McLusky 1988, Aura ve Stigebrandt 1990, Chua 1993, Çelikkale vd. 1999).
Hipernütrifikasyonun ötrofikasyondan başka, toksik fitoplanktonların aşırı çoğalmalarına ve alg patlamasına, kültürü yapılan balıkların zehirlenmelerine ve akut rahatsızlıklara, aşırı çoğalan fitoplanktonların geceleri solunumu ile çözünmüş oksijen konsantrasyonunda düşüşlere ve balıklarda hastalıklara karşı dayanıksızlığa, amonyak konsantrasyonundaki artıştan ileri gelen zehirlenmelere sebep olabileceği belirtilmiştir (Anonim 1993).
Rast and Holland 1988, yetiştiricilikten kaynaklanan ötrofikasyonun bir göl veya baraj gölünde su kalitesinde bir takım değişimlere, genellikle ışık geçirgenliğinde azalmaya, besin elementi, elektirik iletkenliği, klorofil a miktarında artışlara sebep olabildiğini belirtmektedirler.
Balık kafeslerinden ortama giren besin elementi yükü tarımsal, orman, endüstriyel kaynaklar gibi diğer kirletici kaynaklarla karşılaştırıldığında daha az bir öneme sahiptir. Fakat balık kafeslerinin besin elementi yükü genellikle temiz, oligotrofik, sığ ortamlara verildiğinden lokal olarak önemlidir (Enell ve Ackefors 1991, Çelikkale vd. 1999, Atay ve Pulatsü 2000,).
Kafeslerde alabalık yetiştiriciliği yapılacak göllerde su sıcaklığının 20 0C’nin altında, çözünmüş oksijen miktarının 6 mg/L’nin üstünde, pH’ın 8 ve amonyumun 0,5 mg/L’nin altında olması gerekmektedir (Atay 1987). 1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu ile mezkur kanunda ek değişiklik yapan Kanun Hükümlerine göre hazırlanan Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’ne göre; sıcaklığı 25 0C, pH 6,5-8,5 , çözünmüş oksijen miktarı 8 mg/L, nitrit-azotu 0,002 mg/L, nitrat azotu 5 mg/L, toplam fosfor miktarı 0,02 mg/L olan 1.sınıf kalitedeki sular alabalık yetiştiriciliği için uygun sulardır (Anonim 1992).
Kafes yetiştiriciliğinde yeterli akıntı hızı önemli bir etkendir. Göl ve rezervuarlarda yüzey akıntı hızı 0,2 - 2 cm/ s arasında değişmekte iken, nehir ve deniz ortamlarında akıntı hızı daha yüksektir (Lawson 1995). Yetiştiricilik kaynaklı atık maddelerin uzaklaştırılmasında akıntı hızı yardımcı olmaktadır. 10- 20 cm/ s’lik bir akıntı hızı balıkların ihtiyacı olan oksijeni sağlayabilmektedir. Akıntı hızının gerekenden fazla olması ise yemlerin uzaklaşması, balığın akıntıya karşı yüzerken enerji kaybetmesine sebep olmaktadır (Anonymous 1984).
Kafeslerde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama etkilerine ilişkin çalışmalarda iki yöntem kullanılmaktadır. Bazı araştırmacılar bu etkileri incelerken kafes ve kafeslerden belli uzaklıkta seçilen kontrol alanlarını karşılaştırırken, bazı araştırmacılar kafes ünitesi kurulmadan önce ve taşındıktan sonraki durumu karşılaştırmaktadırlar. Söz konusu bu yöntemler, yetiştiriciliği yapılan balık türüne ve kafes işletmesinin büyüklüğüne göre farklılık gösterse de, kafeslerde balık yetiştiriciliğinin askıda katı madde, alkalinite ve besin elementi (toplam fosfor, organik azot ve karbon) düzeyinde artış, oksijen miktarında düşüşe neden olduğu belirtilmiştir (Beveridge 1984, Enell ve Ackefors 1991)
Pitta et al. 1999, Batı Akdeniz’de kafeslerde balık yetiştiriciliğinin yapıldığı üç işletmede yaptıkları araştırmada, yetiştiriciliğin azot ve fosfor konsantrasyonlarında artışa, oksijen ve pH miktarında düşüşe sebep olduğunu, klorofil konsantrasyonunu ise etkilemediği ifade etmektedirler.
Beveridge 1984, Phillips et al. 1985, Weglenska et al. 1987, kafes sistemlerinde balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan atıkların su sütununa yapmış olduğu etkilere ilişkin farklı çalışmalarında da, yukarıda bildirildiği gibi bu tip yetiştiriciliğin ortamın besin elementi ve askıda katı madde miktarını arttırdığını, ışık geçirgenliği, çözünmüş oksijen , elektrik iletkenliği ve pH değerlerini düşürdüğünü bildirmektedirler.
Stirling and Dey 1990,
İskoçya’da 200 ton civarında gökkuşağı alabalığı üretiminin yapıldığı 71 hektar
büyüklüğünde ve ortalama derinliği 5 m olan bir gölde, kafeslerden kaynaklanan
fosfor yükleme değerini 5,3 g/m2/yıl olarak hesaplamışlardır. Söz
konusu bu üretim düzeyinde kafeslerin yakınında amonyak , ortofosfat ve askıda
katı madde miktarında artış; kafeslerin bulunduğu istasyonda, kafeslerden 1,61
km uzakta seçilen diğer istasyona göre çözünmüş oksijen ve pH değerlerinde
düşüş olduğunu saptamışlardır.
Phillips et al.
1985, Stirling and Dey 1990, kafeslerde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama
olan ana etkisinin artan fosfor yükü olduğunu ve her ton alabalık üretimi için
ortama 18,8 kg fosfor yüklediğini bildirmişlerdir.
Ackefors and Enell
1990, Kuzey Avrupa Ülkelerinde giderek yaygınlaşan balık yetiştiriciliğinden
kaynaklanan besin elementi yükünün diğer besin elementi kaynakları yüküyle
karşılaştırıldığında önemsiz olduğunu, ancak bunun önemli lokal etkilerinin
olabileceğini ifade etmişlerdir
Enell and Ackefors
1991, Kuzey Avrupa Ülkelerindeki balık çiftliklerinin çevreye etkileri üzerine
yaptıkları bir başka çalışmada; balık çiftliklerinden gelen fosfor yükünün
orman, endüstri, tarım gibi diğer fosfor kaynaklarıyla aynı miktarda olduğunu,
çiftlik orijinli azot yükünün ise, deniz yüzeyine atmosferden gelen azot
yükünden iki kat daha az olduğu belirtmişlerdir. 1974-1989 yılları arasında
balık üretim yaklaşık 12 kat artarken ortama eklenen fosfor yükü 5.7 kat
artmıştır. Bu fosfor yükünün ise %70’inin balık çiftliği kaynaklı olduğunu belirlemişlerdir.
Okumuş 1997,
İskoçya’da deniz ortamında kafeslerde entansif balık yetiştiriciliğinin
ekolojik bazı etkilerini araştırdığı çalışmasında; yetiştiriciliğin yakın
çevresindeki su sütununda organik maddece zenginleşmeye ve canlı
topluluklarında önemli değişikliklere sebep olduğunu saptamıştır. Ortama
yetiştiricilikten gelen organik madde ve bu sebeple artan fitoplankton
biyomasının filtrasyonla beslenen çift kabuklu türleri ile azaltılabileceğini
açıklamıştır.
Azotun sınırlayıcı
element olduğu ekosistemlerde, kafes sisteminin alıcı ortama etkisini
belirlemede çözünmüş inorganik besin elementlerinden amonyum, nitrit ve
nitratın geniş çapta kullanıldığı belirtilmiştir. Fitoplankton biyomasının bir
ölçüsü olan klorofil tayininin ise tek başına kafes sisteminin etkisini
belirlemede yeterli olmadığı bildirilmiştir (Anonymous 1996a) .
Gowen 1990, İrlanda’da
balık kafes işletmelerinin bulunduğu koylarda amonyum konsantrasyonunda
lokalize artışlar tespit etmiş, ancak nitrit ve nitrat düzeylerine ilişkin belirgin
bir değişiklik belirlememiştir (Genç 1997).
Korzeniewski
1982, Letowa ve Szcytro Make Göller’nde
kafeslerde alabalık yetiştiriciliğinin ötrofikasyonda, tüm nitrogen ve fosfor
formlarında artışa, sedimentte kirlenme, ve ışık geçirgenliğinde azalmaya sebep
olduğunu ifade etmiştir (Weglenska et al. 1987).
Ryding ve Rast 1988, göl ve baraj göllerinde ötrofikasyon sonucunda besin
elementi konsantrasyonu, klorofil a miktarı,
elektrik iletkenliğinin artacağını, ışık geçirgenliğinin azalacağını belirtmişlerdir
(Rast ve Holland 1988).
Cornel and Whoriskey
1992, Kanada’da oligotrofik Passage Gölü’nde 14 ton kapasiteli gökkuşağı
alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı kafes sisteminde, biri gölün orta
noktasında diğeri ise gölün uç noktasında olmak üzere belirlenen üç istasyonda
üç farklı derinlikten su örnekleri almıştır. Araştırma sonucunda, göldeki
kafeslerde balık yetiştiriciliğinin gölün ötrofikasyonunda lokalize ve kısa
dönemli etkilere neden olduğu, alabalıklarda düşük oksijen miktarı ile stres
gibi diğer olumsuz koşullar sonucu yem alımı ile büyümede azalma ve hatta ölüm
olabileceği, kafes ünitelerinin bulunduğu istasyon ile diğer istasyonların pH,
besin elementi (fosfor, nitrat, amonyum) miktarları arasında istatistiki açıdan
fark bulunmadığı belirtilmiştir. Bu araştırmada üç istasyondaki suya ait
fiziko-kimyasal parametreler Çizelge 2.2.’de sunulmuştur.
Ülkemizde ise denizler
ve içsularda kafeslerde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama etkilerine
ilişkin sınırlı sayıda çalışma vardır.
Pulatsü vd 1999,
Bodrum Güvercinlik Köyü Salih Adası ile aynı bölgede Kuyucak Limanı mevkiinde
1997 yılında, ağ kafeslerde çipura ve levrek yetiştiriciliği yapılan iki
tesiste mevsimsel olarak yürüttükleri çalışmalarında; su sıcaklığı, çözünmüş
oksijen miktarı, pH, elektrik iletkenliği ve ışık geçirgenliği
değerlerinin deniz suyu için belirtilen
standart değerlere yakın olduğunu tespit etmişlerdir. Ağ kafeslerdeki çipura ve
levrek yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisinin çok az veya lokal
olabileceğini ve su kalitesini olumsuz etkilemediğini belirlemişlerdir.
Babacan
1999, Bodrum’da 30 ton/yıl ve 15 ton/yıl kapasiteli yüzer ağ kafeslerde çipura
ve levrek yetiştiriciliğinin yapıldığı iki işletmede, belirlenen 6 istasyonda
yetiştiriciliğin su kalitesine etkisini belirlemek amacıyla 1997-1998
yıllarında 4 kez su örneği almıştır. Araştırmada deniz suyunun bazı
fiziko-kimyasal özelliklerinin mevsimlere, derinliğe ve istasyonlara bağlı
değişimi incelemiş ve kafeslerde balık yetiştiriciliğinin denizel ortamın su
kalitesini, askıda katı madde ve organik madde gibi parametreler dışında
olumsuz etkilemediğini saptamıştır.
Demir vd.
2001, Kesikköprü Baraj Gölü’nde, kafeslerde gökkuşağı alabalığı
yetiştiriciliğinin yapıldığı 30 ton kapasiteli başka bir işletmede, seçilen 3
istasyonda (kafes ve kafesten doğu ve batıda 200 m uzaklıkta ) yetiştiriciliğin
su kalitesine etkisini aylara bağlı olarak araştırmışlardır. Araştırmada; su
sıcaklığı, pH ve çözünmüş oksijen miktarının istasyonlar arasında önemli bir
fark göstermediği belirlenmiştir.
Besin elementleri incelendiğinde; nitrit-azotu
açısından istasyonlar
Çizelge 2.2. Passage Gölü’nde suyun
fiziko-kimyasal parametre değerleri (Cornel ve Whoriskey 1993).
Parametre |
Derinlik (m) |
Kafes İşletmesi |
Göl ortası |
Kontrol ist. |
PO4 (mg/L) |
0 7 14 |
0,10 0,09 0,11 |
0,09 0,10 0,11 |
0,11 0,10 0,10 |
NO3 (mg/L) |
0 7 14 |
0,05 0,06 0,06 |
0,09 0,05 0,06 |
0,07 0,07 0,07 |
NH4 (mg/L) |
0 7 14 |
0,04 0,04 0,03 |
0,06 0,04 0,03 |
0,03 0,05 0,04 |
Bulanıklık |
0 7 14 |
0,087 1,50 0,52 |
0,17 0,52 0,68 |
0,69 1,01 1,41 |
Secchi Derinliği (m) |
0 min max |
6,7 3,5 9,8 |
5,9 3,9 10,8 |
5,8 3,9 10,0 |
pH |
0 min max |
7,0 5,4 8,1 |
7,3 5,0 8,1 |
7,2 5,2 8,1 |
Klorofil a |
0 7 14 |
2,33 3,14 1,65 |
2,45 1,61 3,97 |
2,62 4,27 1,83 |
arasında
önemli bir fark olmadığı, amonyum ve nitrat-azotu ile ortofosfat değerlerinin
istasyonlar arasında değişim gösterdiği ve bu parametrelerin en yüksek
değerlerinin kafes istasyonunda olduğu tespit edilmiştir
Zooplanktonik
organizmalar üreticilerle beslenen ilk tüketicilerdir ve besin zincirinin
önemli bir halkasını oluştururlar. Zooplanktonik organizma türleri ve sayıları
bulundukları ortamın su kalitesinin değerlendirilmesinde gösterge
(indikatör) olarak kullanılan canlı
gruplarından birisidir (Verma et al.1987).
Cornel and Whoriskey
1993, Kanada’da Passage Gölü’de kafeslerde gökkuşağı alabalığı
yetiştiriciliğinin etkisi üzerine yaptıkları çalışmada; seçilen üç istasyondaki
zooplankton grupları içinde rastlanan bireylerin yaklaşık %90’nını Daphina türlerinin oluşturduğunu, diğer
zooplanktonik organizmaları ise Cyclops,
Chaoborus ve Diaptomus olarak teshis etmişlerdir. Bütün istasyonlarda Daphnia’nın 0-7 m’lik zonda 7-14 m’lik
zona göre daha yoğun olduğu, yazın kontrol istasyonuna göre kafeslerde Daphnia’nın önemli ölçüde azaldığı
gözlenmiştir. Araştırmada toplam zooplankton yoğunluğunun 2 adet/m3
ile 6921 adet/m3 arasında değiştiğini belirtmişlerdir.
Weglenska et al.
1987, Polonya’da kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı ve
bu nedenle ötrofikasyonun hızlandığı bildirilen Globokie Gölü’nde, seçilen iki
istasyonda fitoplankton ve zooplankton topluluklarında bolluk ve tür
değişimlerinin olduğunu tespit etmişlerdir. Zooplanktonlardan Daphnia ve Calanoid bireylerinin bolluk ve biyomasının azaldığını, Rotifera, Crustacea ve Ciliata predatör ve ötrofik türlerinin bolluk ve biyomasının artış
gösterdiğini belirlemişlerdir. Rotifera’nın
bolluğu 171-451 BS/L, Crustacea’nın
bolluğu ise 123-400 BS/L olarak bulunmuştur.
Verma et al.
1987, Hindistan’da 5 içsu sisteminde, sucul sistemlerin kirlenme düzeylerinin belirlenmesinde
gösterge zooplankton ve bentik organizma türlerinden yararlanmışlardır.
Araştırmada Rotifera üyelerinin en
temiz araştırma alanında en fazla türe sahip olduğunu ve Rotifera üyelerinden Monostyla
ve Distyla’nın kirliliğe çok hassas
olduğu belirlemişlerdir. Cladocera’dan
Daphnia ve Copepoda’dan Cyclops türlerinin de kirliliğe hassas olduğunu ve temiz ya da az kirlenmiş
sularda bulunduğunu kaydetmişlerdir.
Korzeniewski 1982,
içsularda kafeslerde alabalık yetiştiriciliğinin zooplanktonik organizmaların
nicelik ve niteliğini değiştirdiğini belirtmiştir (Weglenska et al.
1987).
Yiğit 1998, Kesikköprü
Baraj Gölü’nde zooplanktonik organizma türleri ve mevsimsel dağılımları 6
istasyonda incelediği bir araştırmasında, seçilen bu istasyonlardan 2. istasyon araştırmamızın yürütüldüğü gökkuşağı
alabalığı kafes işletmesine yakındır.
Buna göre; organizmaların toplam birey sayılarının (BS/m3) %35’i Copepoda, % 33’ü Rotifera ve %32’si Cladocera
üyelerinden oluşmaktadır. Birey sayısı en fazla 2 357 283 BS/m3 ile
ekim ayında, en düşük ise 1 883 553 BS/m3 ile ağustos ayında
bulunmuştur. Zooplanktonik organizmaların birey sayılarının ilkbahar ve
sonbahar olmak üzere iki artış, yaz ve kış olarak iki azalma şeklinde mevsimsel
değişim gösterdiğini belirlemiştir.
Demir vd.
2001, Kesikköprü Baraj Gölü’nde 30 ton kapasiteli kafeslerde gökkuşağı
alabalığı yetiştiriciliğinin etkilerini araştırdıkları çalışmada; Rotifera (16 tür), Cladocera
(3 tür), Copepoda (2 tür) üyelerine
rastlamışlardır. Zooplankton yoğunluğu her ay kafes istasyonunda diğer iki
istasyondan daha yüksek ve bu farklılık ocak ve nisan aylarında istastiki
açıdan önemli bulunmuştur. Aylara bağlı olarak yapılan (ocak, nisan, ağustos,
kasım) bu çalışmada, her ayda zooplanktonların %90’dan fazlasının Rotifera üyelerinden meydana geldiği
saptanmıştır. Rotifera üyelerinin
çoğunu sırasıyla Polyathra, Keratella ve Branchionus türlerinin oluşturduğu tespit edilmiştir.
Su kütlelerinde dışkı,
metabolizma ve yem atıkları gibi organik girdi arttığında, bunlar sedimentte
birikmekte ve sedimentteki organizmalar tarafından tüketilen oksijen miktarı
artmaktadır. Mevcut oksijen talebe yetmediğinde
çözünmüş oksijen konsantrasyonunun azalması ve sedimentin hemen
üzerindeki suyun oksijensiz hale gelmesi, hidrojen sülfür (H2S) gazı
çıkışı, pH düşmesi, bentik organizmalar içerisinde fırsatçı (opportunistik)
türlerin dominant hale gelmesi gibi önemli değişmeler meydana gelmektedir (
Gowen ve McLusky 1988, Anonim 1993, Anonymous 1996b Atay ve Pulatsü 2000).
Kafes işletmesinin
faaliyete geçmesinden sonra sedimentin kimyasal yapısında ve bentik
makrofaunada 3 ayda bazı değişmeler meydana gelirken, iyileşme süreci daha uzun
olmaktadır. İşletme kaldırıldıktan sonra sedimentin eski haline dönmesi aşağı
yukarı 1 yıl sürerken, bentik makrofaunanın iyileşmesi yıllar sürebilmektedir
(Gowen ve McLusky 1988).
Artan organik
zenginliğin makrofauna üzerine etkisi; tür zenginliğinde, biyomas, bolluk,
vücut büyüklüğünde azalma, fırsatçı türlerde
artış olarak ortaya çıkmaktadır (Drake ve Arias 1997, Casalduero 2000).
Korzeniewski 1982,
içsularda kafeslerde alabalık yetiştiriciliğinin bentik organizmaların nitelik
ve niceliğini değiştireceğini belirtmiştir (Weglenska et al. 1987).
Ryding ve Rast
1988, göl ve baraj göllerinde çeşitli sebeplerle meydana gelen ötrofikasyon
sonucunda bentik fauna sayısı ve
türlerinin azalacağını ifade etmiştir (Rast ve Holland 1988).
Brown et al.
1987, İskoçya’da kafeslerde alabalık
yetiştiriciliğinin yapıldığı
Spelve
Lagünü’nde 5
istasyonda yaptıkları çalışmada; işletme bölgesinin bentik makrofaunasında
biyomas, bolluk, tür çeşitliliği ve
sayısında değişmeler tespit
etmişlerdir. Bentik makrofaunada
organik kirlenme şeklinde meydana gelen bu
değişimin kafes ünitesinden 15
m. uzaklığa kadar
devam ettiğini, 120 m. uzaklıkta ise
hiçbir etkinin gözlenmediğini yani etkinin lokal olduğunu ifade
etmişlerdir. Ayrıca bentik makrofaunada fırsatçı Polycheata’dan özellikle Capitella
capitata’nın dominant olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada bentik makrofaunaya
ilişkin elde edilen veriler Çizelge 2.3.’de verilmiştir.
Kafeslerde
yetiştiriciliğin yapıldığı alanlarda kafes çevresinde;
1. Kafesin
tam altını kapsayan azoik zon,
2. Kafes kenarından 3 m’lik uzaklığa kadar olan
organik materyalce zengin sedimentte karekteristik fırsatçı Polycheata
türlerinin dominant olduğu, çeşitliliği düşük bir makrofauna zonu,
3. Kafesten 3-15 m arasında tür kompozisyonu 2. ve
4. zonlardan farklılık gösteren, organik zenginleşmenin belirgin, fakat anoksik
sediment oluşumu için yetersiz olduğu, organik materyali tüketen toleranslı
türlerin baskın olduğu zon,
4.
120 m’den sonraki normal zon olmak üzere 4 farklı zon gözlenebilmektedir
(Çelikkale vd. 1999).
Gowen and McLusky
1988, İskoçya’da 5 kafes işletmesinde yaptıkları bir araştırmada; tüm
işletmelerde organik zenginliğin kafeslerin altında ve yakınında fazla olduğunu
kaydetmişlerdir. Birikimin maksimum olduğu kafeslerin altında bentik makrofauna
bulunmadığını, bu bölgenin dışında organik birikime uyum sağlayabilen fırsatçı
türlerin dominant olduğunu saptamışlardır. İşletme kaynaklı organik atıkların
etkilerinin kafeslerden 15 m. uzağa kadar yoğun olduğunu, 60 m. uzaklıkta ise
etkinin hemen hemen hiç olmadığını belirlemişlerdir.
O’Connor et al.
1992, İrlanda’da balık yetiştiriciliğinin yapıldığı koylarda bentik
toplulukların durumu araştırmışlar ve kafeslerin altında organizma tür
sayısının 0-12 arasında olduğunu, kafesten 50 m. uzakta bu sayının 11-18
arasında değiştiğini belirlemişlerdir. Yani işletmeden 30-50 m uzaklıkta tür
çeşitliliği %12 azalmıştır.
Cornel and Whoriskey
1993, Kanada’da Passage Gölü’nde gökkuşağı alabalığı kafes işletmesinde üç
istasyonda yürüttükleri çalışmada; tüm istasyonlarda bentik makrofaunanın nadir
olduğunu, bentik organizma olarak Chrinomidae
türlerine rastlandığını kaydetmişlerdir.
Wisniewski and Planter
1987, Polonya’da 1974 yılından beri kafeslerde entansif gökkuşağı alabalığı
yetiştiriciliğinin yapıldığı Globokie Gölü’nde, çalışma alanlarında bentik
makrofauna biyomasının %88-100’ünü Tubificidae
üyelerinin oluşturduğunu
saptamışlardır. Yaz ve
kış tabakalaşmasının görüldüğü gölde 1980-1984 yılları arasında oldukça önemli
değişimler olduğunu kaydetmişlerdir.
Çizelge 2.3. Bir salmon çiftliğinde bentik faunaya
ilişkin veriler (Phillips et al. 1985)
Grup
|
İstasyonlar |
|
|
||
|
B1 |
B2 |
B3 |
B4 |
B5 |
Biyomas(g/m2) |
|
|
|
|
|
Polychaeta |
65,56 |
107,61 |
67,95 |
99,9 |
68,09 |
Mollusca |
0,17 |
84,41 |
1,55 |
16,91 |
47,28 |
Echinodermata |
0,14 |
10,48 |
3,93 |
8,24 |
2,63 |
Crustacea |
0 |
0,07 |
2,23 |
1,11 |
0,02 |
Toplam biyomas |
66,97 |
205,62 |
82,27 |
150,74 |
127,76 |
Bolluk (Birey
sayısı/m2 ) |
|
|
|
|
|
Polychaeta |
1358,9 |
2556,5 |
762,3 |
632,6 |
657,9 |
Mollusca |
0,4 |
292,4 |
171,4 |
335 |
363,1 |
Echinodermata |
0 |
18,7 |
11,4 |
26,7 |
2,4 |
Crustacea |
1,4 |
8 |
26,7 |
36,4 |
4,7 |
Toplam bolluk |
1361,1 |
3167,3 |
1012,9 |
1107,5 |
177,2 |
Tür Sayısı |
|
|
|
|
|
Polychaeta |
8 |
36 |
33 |
34 |
27 |
Mollusca |
1 |
9 |
8 |
7 |
13 |
Echinodermata |
0 |
3 |
4 |
4 |
3 |
Crustacea |
2 |
2 |
4 |
3 |
3 |
Türlerin toplamı |
12 |
60 |
58 |
59 |
54 |
Harper 1992, Ontario
Gölü’nde 1977’den sonra fosfor yüklemesinin azalmasıyla Oligocheata ve Chrinomidae
üyelerinin biyomasları ve sayılarının
azaldığını, bu canlıların dominantlık durumlarının ortadan kalktığını
bildirmiştir.
Bodrum Ilıca Bükü’nde
ağ kafeslerde yapılan deniz balıkları yetiştiriciliğinin sediment kimyası ve
bentosa etkileri, 2 tanesi kafes altında olmak üzere toplam 6 istasyondan
alınan örneklerde araştırılmıştır. Tür sayısı ve çeşitlilik indeksi en az
kafeslerin altındaki istasyonda bulunmuştur. Kafes altı olmayan diğer iki
istasyonda yarı kirlilik zonuna özgü olan türlere rastlanırken, kontrol
istasyonunda kirli zon organizmalarına rastlanmamıştır. Kafeslerin altında
seçilen bir başka istasyonda ise hem kirli hemde yarı kirli zonların türlerinin
bulunduğu, bu istasyonun su hareketlerinden etkilenen bir geçiş zonu
niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Elde edilen veriler ışığı altında Ilıca
Bükü’nün neredeyse tamamıyla etkilenmiş bir ortam olduğu ifade edilmiştir
(Anonim 2000b).
Ahıska 1998,
Kesikköprü Baraj Gölü’nde 1995-1996 yılları arasında ve seçilen 5 istasyonda
bentik makrofaunanın tür kompozisyonu ve mevsimsel değişimini araştırdığında,
bentik makrofaunayı oluşturan Pelecypoda,
Gastropoda, Oligocheata, Insecta
ve Crustacea olmak üzere 5 sınıfa ait
bireylere rastlamıştır. Bentik makrofaunanın m2’deki birey sayısı
567,89 bulmuş, bunun %26,88’ini Chrinomidae
larvalarının, %32,59’unu Oligocheta’nın
ve %40,5’ini diğer bentik organizmaların oluşturduğunu saptamıştır. Bentik
organizmaların mevsimsel değişim gösterdiğini, ortalama olarak en fazla ekim
ayında , en az ise eylül ayında olduğunu, Chrinomidae
larvalarının hemen hemen her ay ve her istasyonda bulunduğunu gözlemiştir.
Baraj Gölü’nün belirlenen ortalama 567,9 BS/m2 bolluk ve 1,25 BS/m2 biyomas değerleri ile oligotrofik
olduğu ifade etmiştir.
Demir vd. 2001,
Kesikköprü Baraj Gölü’nde kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin
bentik faunaya etkisinin araştırdıkları bir çalışmada; bentik makrofaunayı
oluşturan Gastropoda, Oligocheata,
Diptera ve Crustacea üyelerine
rastlamışlardır. Bentik makrofauna bolluğunun (BS/m2) bazı
aylarda istasyonlara bağlı değişimi
istatistiki açıdan önemli bulunmuştur (p<0,05). Bentik makrofauna
bolluğunun tüm aylarda kafes
istasyonunda yüksek olduğu ve en fazla değeri (7445 BS/m2 )
ağustosda tespit edilmiştir. Gastropoda ve
Oligocheata üyelerine her ay ve
istasyonda rastlanmış, Diptera (Chrinomidae sp.)’nın bulunma oranının
nisan ayında kafes istasyonunda diğer istasyonlardan fazla olduğu
belirlenmiştir.
3. Materyal ve
Yöntem
3. 1.
Materyal
3.1.1 Araştırma
yerinin tanımı
Kesikköprü Barajı, Ankara’nın 110 km güneydoğusunda, Hirfanlı Barajı’nın 25 km mansabında, Kızılırmak nehri üzerinde 1966 yılında kurulmuştur. Baraj 390 23” Kuzey enlemleri, 330 25” Doğu boylamları arasında denizden 785m yüksekliktedir (Anonim 1968). Baraj Gölü toprak-kaya dolgu tipinde, 6,50km2 alana, 95,00 hm3 hacme sahip, sulama ve enerji amacı ile kurulmuştur (Anonim 1992).
Kesikköprü
Baraj Gölü’nde bulunan balık türleri, sazan (Cyprinus carpio), tatlısu kefali (Leuciscus cephalus), in balığı (Capoeta
tinca), kababurun (Chondrostoma sp.),
yayın (Silurus glanis), turna (Esox lucius), sudak
(Sander lucioperca), alabalık
(Salmo trutta) olarak verilmiştir
(Anonim 2001).
Araştırmanın
yapıldığı Kafes İşletmesi 1996 yılında
üretime başlamıştır. İşletmenin kapasitesi yaklaşık 55 ton olup, 5x5x5
boyutlarında yüzer ağ kafeslerden oluşmuştur.
Kesikköprü Baraj Gölü’ndeki işletmeler
(I, II,III, IV, V) ile seçilen işletme (V) ve istasyonların (*) konumu Şekil 3.1’de verilmiştir.
3.1.2.
Araştırma istasyonları
Araştırma şubat-aralık 2000 tarihleri
arasında 11 ay süreyle Kesikköprü Baraj Gölü’nde belirlenen 3 istasyonda
yürütülmüştür. Bunlardan 1. istasyon kafes istasyonu, diğer iki istasyon ise Hirfanlı
Baraj Gölü’nden Kesikköprü Baraj Gölü’ne doğru olan akıntı
yönünde seçilen, kafesten 15 m.
ve 60 m. uzaktaki istasyonlardır.
İstasyonların seçiminde Brown,
Gowen and McLusky
1987 ile Gowen and
|
Şekil 3.1. Kesikköprü Baraj Gölü’ndeki işletmeler (I, II,III,
IV, V) ile seçilen işletme (V) ve istasyonların (*) konumu
McLusky’nin 1988
belirttiği prensipler esas alınmıştır. Belirlenen istasyonların bazı
özellikleri, konumları Çizelge 3.1’de gösterilmiştir.
Çizelge 3.1.
Araştırmada belirlenen istasyonlar ve özellikleri
İstasyon
No |
Kafesten
Uzaklık (m) |
Derinlik (m) |
İstasyonun
Özellikleri |
1 |
0 |
27,71-27,27 |
Kafes ünitesinin altı Dip, siyah |
2 |
15 |
27,27-27,32 |
Kafes ünitesinin kuzeybatısı Dip, kahverengi balçık |
3 |
60 |
27,71-27,76 |
Kafes ünitesinin kuzeybatısı Dip, kahverengi balçık |
3.1.3. Su materyali
Su materyali;
araştırma istasyonlarından yüzeyden (0,5m.),
10 m. , 20 m. derinlikten alınan su örneklerinden oluşmaktadır.
3.1.4. Zooplankton materyali
Zooplankton materyali; araştırma alanında seçilen üç istasyondan alınan zooplankton örneklerinden oluşmaktadır.
3.1.5. Bentos materyali
Bentos materyali;
araştırma alanında seçilen üç
istasyondan alınan bentos örneklerinden oluşmaktadır.
3.1.6. Araştırmada kullanılan araçlar
Araştırma alanında
kullanılan araçlar;
● Ruttner su alma cihazı; kapaklı, iki litre
kapasiteli.
● Plastik bidonlar; 3’er litrelik.
● Plankton kepçesi: 30 μm gözenek
büyüklüğünde,40 cm çapında.
● Ekman – Grab; 15x15 cm2’lik
alandan örnek almaya uygun.
●
Oksijenmetre; -5 ile +450C arasındaki sıcaklıkları 10C
hassasiyetle,0 ppm ile 15 ppm arasındaki çözünmüş oksijen
değerlerini ± 0,2 ppm hassasiyetle ölçebilen.
● Secchi Diski; 20 cm çapında.
● İskandil
Laboratuvarda
kullanılan araçlar ;
● Dijital pH metre; tampon çözeltilerde
kalibre edilmiş.
● Whatman GF/C filtre kağıdı 0,45 μm’lik
● Spektrofotometre; 400-800 nm dalga
boylarında okuma yapabilen.
● Elekler; 210 ve 3360 µm arasında göz
büyüklüğüne sahip bir seri elek.
● Stereo-mikroskop, binoküler mikroskop.
● Sayım hücresi
● 1 litrelik ölçülü silindir
● Vakum Pompası.
● Nuche Erleni.
● Genel laboratuvar kimyasal maddeler ve cam
malzemeler.
3.2. Metot
Araştırma şubat-aralık
2000 tarihleri arasında Kesikköprü Baraj Gölü’ndeki yaklaşık 55 ton kapasiteli alabalık kafes
işletmesinde yürütülmüştür. Araştırmada ocak 2000’de
hava muhalefeti sebebiyle araziye gidilememiştir. Belirlenen 3 istasyondan ayda bir kez olmak üzere toplam 11 ay süreyle
su, zooplankton, bentos örnekleri alınmış, istasyonların derinliği, secchi
derinliği (ışık geçirgenliği), sudaki çözünmüş oksijen miktarı, su sıcaklığı
ölçülmüştür.
Kasım ve
aralık aylarında seçilen istasyonlarda su akış hızı Wetzel ve Likens’e 1991
göre ölçülmüştür .
Araştırma, saha ve laboratuvar çalışması olmak üzere iki aşamadan oluşmaktadır.
3.2.1. Saha çalışması
3.2.1.1. Su örneklerinin alınması
Su örnekleri yüzeyden
(0;5 m) ve Ruttner su alma cihazı ile
10 ve 20 m olmak
üzere üç farklı
derinlikten alınmıştır.
Yüzeyden temin edilen
su örnekleri ile Ruttner su alma cihazı ile derinden (10 ve 20 m.) çekilen su
örnekleri, etiketli plastik bidonlara aktarılarak kimyasal madde ilave
edilmeden 3 saatte laboratuvara ulaştırılmışır.
3.2.1.2. Zooplankton örneklerinin alınması
Zooplankton örnekleri
her üç istasyondan ikişer kez 10 m. derinlikten plankton kepçesi ile vertikal
çekimle alınmış ve etiketli 250 ml. lik kavanozlara aktarılarak %4’lük
formaldehit ile fikse edilmiştir
(Edmonson 1959, Lagler 1956).
3.2.1.3. Bentik örneklerin alınması
Bentik örnekler 15x15
cm boyutlarındaki Ekman – Grab ile belirlenen üç istasyondan ikişer kez alınmış
ve etiketli naylon torbalara koyularak laboratuvara ulaştırılmıştır .
3.2.1.4. Çözünmüş oksijen ve sıcaklık ölçümü
Su örneklerinde
çözünmüş oksijen ve su sıcaklığı ölçümleri oksijen metre ile her istasyonda
ölçülmüş ve kaydedilmiştir.
3.2.1.5.
Işık geçirgenliği ve derinlik ölçümü
İstasyonlarda derinlik iskandil,
ışık geçirgenliği Secchi diski ile ölçülmüştür.
3.2.2. Laboratuvar Çalışması
3.2.2.1. Su örneklerinin analizi
Azot Fraksiyonlarının Tayini
●
Amonyak Azotu (NH3-N) : Amonyum iyonunun bazik ortamda Nessler
reaktifi ile vermiş olduğu sarı rengin konsantrasyonuna bağlı renk şiddeti
spektrofotometre yardımıyla 425 nm dalga boyunda ölçülmüştür (Anonim 1977).
● Nitrit
Azotu (NO2-N ) : Örnekteki nitrit iyonları ile sülfanilik asidin
diazolanması sonucu oluşan diazo bileşiğinin alfa naftilamin ile verdiği
kırmızı renk kolorimetrik olarak spektrofotometre yardımı ile 520 nm dalga
boyunda ölçülmüştür (Anonim 1977).
● Nitrat Azotu
(NO3-N ) : Örnekteki nitrat iyonları ile brucine arasındaki
reaksiyon sonucu oluşan sarı renk kolorimetrik olarak spektrofotometre yardımı
ile 420 nm dalga boyunda ölçülmüştür (Anonim 1977).
Fosfor
Fraksiyonlarının Tayini
Su örneklerinin
Whatman GF/C membran filtreden geçirilmesi ile filtre edilebilen çözünmüş ve
filtre edilmeyen fosfatlar birbirinden ayrılmıştır. Fosfor fraksiyonları
(Toplam ortofosfat, TO; Toplam filtre edilebilir ortofosfat, TFO) askorbik asit
metodu kullanılarak spektrofotometrik olarak tayin edilmiş, partiküller
inorganik fosfor (PİF) ise toplam ortofosfat değeri ile toplam filtre
edilebilen ortofosfat değerlerinin farkından hesaplanmıştır (Anonymous 1975).
Klorofil
a’nın Tayini
Su
örnekleri Whatman GF/C membran filtreden süzülmüş, asetonla ekstrakte edilmiş
ve ekstraktın optik
yoğunluğu
spektrofotometrede 630, 645ve
665 nm dalga boylarında absorbansı
okunmuştur (Strickland ve Parsons 1972).
3.2.2.2 Zooplankton örneklerinin analizi
Her istasyondan alınan
yüzey ve dip su örneklerinden 1’er litre su dereceli mezürlerde 48 saat
bekletilerek çökeltme yapılmıştır.
Zooplankton örnekleri
cins düzeyinde çeşitli kaynaklardan yararlanılarak binoküler mikroskopta teshis
edilmiştir (Edmonson 1959, Harding ve
Smith 1974, Koste 1978).
Zooplanktonik
organizmaların fotoğrafları Nikon marka fotoğraf makineli binoküler
mikroskopta, 10 x 10 ve 10 x 20 büyütmede çekilmiştir.
Her istasyonun zooplankton örnekleri 250ml’lik
cam kavanozlara alınarak saf su ile 250ml’ye tamamlanmıştır. Kavanoz
homojenliğinin sağlanması için sallanmış ve kavanozdan 1cc alınarak sayım
hücresinde organizmaların sayımı yapılmıştır. Bu işlem 5 kez tekrarlandıktan
sonra her organizmanın 5 işlem sonucu bulunan sayısı 1cc’deki ortalama birey
sayısının tespiti için 5’e bölünmüştür. Bulunan bu değerler yardımı ile her bir
cins organizmanın 1m3 sudaki birey sayısı bulunmuştur (Yiğit 1998,
Akbay 1987).
1m3 sudaki
birey sayısı = 250 x 1cc’deki ortalama birey sayısı
×
1m3
2 π r2 h
3.2.2.3. Bentos örneklerinin
analizi
Her istasyona ait örnekler göz büyüklüğü
210-3360 μm arasında değişen bir seri elekten geçirilerek süzülmüştür. Toplanan
organizmalar teshis, sayım ve tartımları yapılmak üzere etiketli kavanozlarda
%4’lük formaldehitte muhafaza edilmiştir (Lagler 1956).
Bentik
organizmaların teshisi ve sayımı çeşitli kaynaklardan yararlanılarak
stereo-mikroskop altında yapılmıştır (Lagler 1956, Edmonson 1959, Macan 1975).
Bentik fauna
verimliliğinin saptanmasında organizmaların bolluk (BS/m2) ve
biyomas (g/m2) değerleri esas alınmıştır. Bu amaçla, 1m2’lik
alandaki organizmaların toplam birey sayısı ile yaş ağırlıkları (g)
saptanmıştır.
3.2.2.4. İstatistiki Analizler
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde suyun bazı fiziko-kimyasal özelliklerine, besin elementlerine
ilişkin veriler aylara, istasyonlara ve
derinliklere göre, zooplankton ve bentosa ilişkin veriler aylara ve istasyonlara göre
değerlendirilmiştir. İstatistiki analizler sonucu, istasyonlar ve derinlikler
arasında interaksiyon saptandığından, farklı istasyonların aynı derinlikleri
karşılaştırılmış ve yorumlanmıştır. Araştırmada kullanılan tüm istatistiki
analizler Düzgüneş vd. 1983’nin belirttiği esaslara göre yapılmıştır.
4.
Araştırma Bulguları
Araştırma alanında
akıntı yönü Şekil 2.1.’de gösterildiği gibi Hirfanlı Baraj Gölü’nden Kesikköprü
Baraj Gölü’ne doğrudur ve üç istasyonda
yalnız kasım ve aralık aylarında akıntı hızı ölçülmüştür. Buna göre; akıntı hızı
kış mevsiminde 1.,2.,3. istasyonlarda sırasıyla ortalama 4,40 cm/s, 5,92 cm/s
ve 6,35 cm/sn olarak hesaplanmıştır.
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde suya ilişkin fiziksel ve kimyasal parametrelerin aylara (11 ay),
istasyonlara (3 istasyon; 1. istasyon: kafes istasyonu, 2. istasyon: kafesten
30 metre uzakta, 3. istasyon: kafesten 60 metre uzakta seçilen ) ve
derinliklere (0,5 m, 10 m, 20 m ) göre değişimi incelenmiştir. Araştırmanın
amacı kapsamında, parametreler açısından gerek istasyonlar gerekse
istasyonların aynı derinlikleri arasında fark olup olmadığı, fark varsa bu
farkın istatistiki açıdan önemli olup olmadığının belirlenmesi esas alınmıştır.
4.1. Suyun Bazı Fiziko-kimyasal
Özellikleri
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde suyun bazı fiziksel ve kimyasal parametrelerinin verildiği Çizelge
4.1.,Çizelge 4.2., ve Çizelge 4.3.’te aynı sütundaki farklı büyük harfler
derinlikler arasındaki farklılıkları, aynı satırdaki farklı küçük harfler ise
farklı istasyonların aynı derinlikleri arasındaki farklılıkları göstermektedir.
4.1.1. Su sıcaklığı ve çözünmüş oksijen miktarı
Su sıcaklığı ve suyun
çözünmüş oksijen değerlerinin aylara, istasyonlara ve derinliğe bağlı değişimi
Çizelge 4.1’de verilmiştir.
Çizelge 4.1.
Su sıcaklığı ve çözünmüş oksijen miktarının aylara, istasyonlara ve
derinliklere göre değişimi
|
Parametre |
Su Sıcaklığı (0 C ) |
Çözünmüş 02 Miktarı (mg/L) |
||||
A |
İstasyon |
1 |
2 |
3 |
1 |
2 |
3 |
Y |
Derinlik |
|
|
|
|
|
|
|
0,5 m |
a7,90±0,10A |
c6,05±0,05A |
b6,70
±0,20A |
9,75± 0,05 |
9,75± 0,05 |
9,90 ±0,00 |
Şubat |
10 m |
a7,50±0,10A |
c6,00±0,00A |
b6,75± 0,05A |
9,65± 0,05 |
9,65 ±0,05 |
9,85 ±0,05 |
|
20 m |
a6,85±0,15B |
b5,95±0,05A |
a6,85± 0,15A |
9,70± 0,10 |
9,70 ±0,10 |
9,95 ±0,05 |
|
0,5 m |
9,15± 0,05 |
10,15±0,05 |
10,15±0,05 |
9,10±0,10 |
9,05±0,05 |
9,25±0,25 |
Mart |
10 m |
9,05±0,05 |
10,05±0,05 |
9,95±0,15 |
9,15±0,05 |
9,15±0,05 |
9,05±0,05 |
|
20 m |
8,90±0,01 |
9,95±0,05 |
9,90±0,01 |
9,20±0,10 |
9,25±0,05 |
9,10±0,10 |
|
0,5 m |
11,40±0,40 |
12,55±0,45 |
11,60±0,50 |
a 8,90±0,10 A |
b 8,15±0,05 A |
b 8,25±0,05 A |
Nisan |
10 m |
10,75±0,25 |
10,45±0,45 |
10,65±0,15 |
a 8,45±0,05 B |
a 8,25±0,05 A |
a 8,20±0,10 A |
|
20 m |
9,95±0,15 |
8,45±0,45 |
9,65±0,35 |
a 8,25±0,05 B |
a 8,50±0,10 A |
a 8,35±0,15 A |
|
0,5 m |
21,50±0,50 |
20,55±0,45 |
20,50±0,50 |
a 7,75±0,15 A |
b 7,10±0,10 B |
a 7,70±0,10 A |
Mayıs |
10 m |
19,50±0,50 |
18,50±0,50 |
18,50±0,50 |
a 7,90±0,10 A |
a 7,75±0,05 A |
a 7,65±0,05 A |
|
20 m |
16,70±0,60 |
14,50±0,50 |
14,55±0,55 |
a 8,10±0,10 A |
a 7,95±0,05 A |
b 7,10±0,10 B |
|
0,5 m |
22,55±0,45 |
23,75±0,25 |
23,75±0,75 |
a 6,90±0,10 A |
b 6,30±0,10 A |
ab6,50±0,10A |
Haziran |
10 m |
20,50±0,50 |
20,50±0,50 |
22,00±0,50 |
a 6,55±0,15 A |
a 6,35±0,05 A |
a 6,60±0,00 A |
|
20 m |
16,60±0,40 |
17,75±0,25 |
17,65±0,35 |
b 6,10±0,10 B |
b 6,10±0,10 A |
a 6,85±0,05 A |
|
0,5 m |
a30,50±0,5A |
a28,50±0,5A |
a28,75±0,6A |
6,05±0,05 |
6,15±0,05 |
6,25±0,05 |
Temmuz |
10 m |
a25,00±0,0
B |
a25,00±0,0B |
a 26,50±0,5 B |
6,35±0,05 |
6,35±0,05 |
6,35±0,05 |
|
20 m |
a21,50±0,5C |
b20,50±0,5C |
b18,50±0,5 C |
6,70±0,10 |
6,70±0,10 |
6,65±0,05 |
|
0,5 m |
a26,00±1,0A |
a25,60±0,4A |
a24,50±0,5 A |
6,50±0,1 |
6,35±0,05 |
6,7±00,1 |
Ağustos |
10 m |
b18,50±0,5B |
a24,00±1,0A |
a22,50±0,5 A |
6,30±0,1 |
7,05±0,05 |
6,45±0,05 |
|
20 m |
a16,50±0,5B |
a17,50±0,5B |
a 16,55±0,4 B |
6,50±0,5 |
6,95±0,05 |
6,95±0,05 |
|
0,5 m |
11,40±0,40 |
12,55±0,45 |
11,60±0,5 |
a 8,90±0,10 A |
b 8,15±0,05 A |
b 8,25±0,05 A |
Eylül |
10 m |
10,75±0,25 |
10,45±0,45 |
10,65±0,15 |
a 8,45±0,05 B |
a 8,25±0,05 A |
a 8,20±0,10 A |
|
20 m |
9,95±0,15 |
8,45±0,45 |
9,65±0,35 |
a 8,25±0,05 B |
a 8,50±0,10 A |
a 8,35±0,15 A |
|
0,5 m |
18,00±0,50 |
17,50±0,50 |
17,50±0,50 |
a 8,10±0,10 B |
a 8,30±0,10 B |
a 8,30±0,10 A |
Ekim |
10 m |
16,50±0,00 |
16,65±0,15 |
16,65±0,55 |
a 8,50±0,00 B |
a 8,50±0,0 AB |
b 7,90±0,10 A |
|
20 m |
15,55±0,45 |
16,60±0,40 |
16,70±0,25 |
a 9,10±0,10A |
a 8,90±0,10 A |
b 7,35±0,15 B |
|
0,5 m |
16,25±0,25 |
15,50±0,50 |
15,25±0,25 |
7,90±0,10 |
7,90±0,10 |
9,10±0,10 |
Kasım |
10 m |
15,20±0,20 |
15,35±0,05 |
14,30±0,00 |
7,70±0,00 |
7,75±0,05 |
8,60±0,10 |
|
20 m |
14,25±0,25 |
14,70±0,25 |
14,25±0,25 |
7,50±0,10 |
7,45±0,05 |
8,30±0,10 |
|
0,5 m |
5,90±0,10 |
7,35±0,15 |
5,90±0,10 |
a 9,90±0,10 A |
b 6,90±0,10 C |
a 9,90±0,10 A |
Aralık |
10 m |
6,90±0,20 |
7,95±0,15 |
6,90±0,00 |
a 9,70±0,00 A |
b 7,85±0,05 B |
a 9,78±0,08 A |
|
20 m |
7,90±0,10 |
8,50±0,10 |
7,75±0,15 |
b 9,10±0,10 B |
b 8,90±0,10 A |
a10,20±0,30A |
Aynı sütundaki farklı büyük
harfler derinlikler arasındaki farklılıkları,aynı satırdaki farklı küçük
harfler farklı istasyonların aynı derinlikleri arasındaki farklılıkları
göstermektedir.
Genel olarak
bakıldığında su sıcaklığı, yüzeyde (0,5 m), 10m ve 20 m’den daha yüksek, aralık ayında ise 10 m ve 20
m’de yüzeyden daha yüksek bulunmuştur. En yüksek su sıcaklığı 30,50±0,50 0C
ile temmuz ayında 1. istasyon (kafes) yüzey suyunda, en düşük 5,90±0,10 0C
ile aralık ayında 1. ve 3. istasyonun yüzey sularında ölçülmüştür. Su sıcaklığı
değerlerinin istasyonlara ve derinliğe bağlı değişimleri sadece şubat, temmuz,
ağustos aylarında istatistiki açıdan önemli bulunmuştur (p<0,05).
Çözünmüş oksijen
değerleri açısından ise; oksijen miktarının en yüksek 10,20±0,30 mg/L ile aralık ayında 3. istasyonda,
en düşük ise 6,05±0,05 mg/L ile temmuz ayında kafes istasyonunda olduğu
belirlenmiştir. Su sıcaklığı değerinin
en yüksek 30,50 0C olduğu temmuz ayında (kafes istasyonunda)
çözünmüş oksijen miktarı en düşük olarak (6,05mg/L) ölçülmüştür. Çözünmüş oksijen
değerlerinin istasyonlar ve derinlikler arasındaki farkının nisan, mayıs,
haziran, eylül, ekim ve aralık aylarında istatistiki açıdan önemli olduğu
saptanmıştır (p<0,05).
4.1.2. Elektrik iletkenliği (EC)
ve pH
Elektrik iletkenliği (μmhos/cm) ve pH’ya ait ortalama değerlerin
aylara, istasyonlara ve derinliklere göre değişimi Çizelge 4.2.’de sunulmuştur.
pH değerleri
mart, temmuz ve aralık aylarında kafes istasyonunda her üç derinlikte de
diğer istasyonlardan yüksektir.
Ayrıca derinlikler dikkate alındığında ise pekçok ayda yüzeyde
10 ve 20 m.’den daha yüksek olduğu belirlenmiştir. En yüksek pH değeri mayıs
ayı 1.istasyon yüzey suyunda (8,44±0,01 ), en düşük aralık ayı 2.istasyon 20 m.
derinlikte (7,46±0,01 ) tespit edilmistir. pH değerlerinin istasyon ve
derinliklere bağlı değişimleri şubat, mart, mayıs ve kasım aylarında
istatistiki açıdan önemli bulunmamıştır (p>0,05).
EC değişimi
incelendiğinde ise; en yüksek EC
değerinin temmuz ayı 1.istasyon 20m. derinlikte (1655±5,02μmhos/cm), en
düşük değerin haziran ayı 2.istasyon 20 m. derinlikte ( 1361 ±
0,50 μmhos/cm )
olduğu tespit edilmiştir. EC
değerlerinin
Çizelge 4.2. Elektrik iletkenliği ve pH değerlerinin
aylara, istasyonlara ve derinliklere göre
değişimi
|
Parametre |
pH |
|
Elektrik iletken (μmhos/cm) |
liği |
||
AY |
İstasyon |
1 |
2 |
3 |
1 |
2 |
3 |
|
Derinlik |
|
|
|
|
|
|
|
0,5 m |
7,60±0,19 |
7,64±0,02 |
7,67±0,02 |
b1574±4,0A |
a 1615±5,02B |
a 1609±0,99A |
Şubat |
10 m |
7,55±0,10 |
7,69±0,01 |
7,72±0,04 |
c
1560±0,00B |
a 1633±2,47A |
b 1600±0,00A |
|
20 m |
7,50±0,02 |
7,74±0,01 |
7,77±0,01 |
c 1554±4,03 B |
a 1643±2,47A |
b 1581±0,49B |
|
0,5 m |
8,17±0,01 |
7,99±0,03 |
7,95±0,01 |
1588±2,48 |
1593±2,48 |
1594±4,03 |
Mart |
10 m |
8,20±0,01 |
8,01±0,01 |
7,98±0,02 |
1590±5,02 |
1595±0,00 |
1600±0,00 |
|
20 m |
8,21±0,01 |
8,03±0,02 |
8,02±0,01 |
1597±0,99 |
1605±5,02 |
1603±2,48 |
|
0,5 m |
a 8,33±0,01A |
b 8,40±0,01A |
c 8,31±0,00A |
1615±4,99 |
1605±5,02 |
1610±0,00 |
Nisan |
10 m |
b 8,31±0,01A |
a 8,35±0,00B |
b 8,30±0,00A |
1610±0,00 |
1605±5,02 |
1600±0,00 |
|
20 m |
b8,26±0,01B |
a 8,31±0,02C |
a 8,31±0,00A |
1640±9,90 |
1595±5,02 |
1610±9,90 |
|
0,5 m |
8,44±0,01 |
8,41±0,01 |
8,41±0,00 |
b 1562±1,49C |
c1503±2,9A |
a 1573±2,97A |
Mayıs |
10 m |
8,28±0,03 |
8,33±0,03 |
8,26±0,03 |
a 1590±0,00B |
b 1500±0,00A |
b 1500±0,00B |
|
20 m |
8,10±0,02 |
8,11±0,00 |
8,06±0,01 |
a 1605±5,02A |
b 1481±0,99B |
c 1454±3,47C |
|
0,5 m |
b 8,02±0,05B |
a 8,20±0,01A |
a 8,23±0,05A |
b 1491±0,50B |
c 1391±0,99A |
a 1632±1,49A |
Haziran |
10 m |
a 8,10±0,00A |
a 8,16±0,05A |
a 8,15±0,01A |
b 1500±0,00B |
c 1385±5,02A |
a 1605±5,02B |
|
20 m |
a 8,17±0,05A |
b 8,05±0,05B |
b 8,02±0,05B |
a 1603±2,48A |
c 1361±0,50B |
b 1562±1,98C |
|
0,5 m |
a 8,22±0,01A |
a 7,92±0,01A |
a 7,85±0,01A |
b 1583±2,48C |
a 1644±4,03A |
b 1584±3,47A |
Temmuz |
10 m |
a 8,23±0,03B |
b 7,85±0,00B |
c 7,63±0,03B |
b 1600±0,00B |
a 1615±5,02B |
c 1550±0,00B |
|
20 m |
b 8,26±0,01C |
c 7,56±0,01C |
a 7,54±0,01B |
a 1655±5,02A |
b 1569±0,99C |
c 1532±1,98C |
|
0,5 m |
c 7,56±0,01A |
b 7,66±0,02B |
a 7,81±0,00A |
a 1612±2,48A |
b 1585±5,02B |
b 1574±3,47A |
Ağustos |
10 m |
b 7,50±0,00A |
a 7,73±0,03AB |
a 7,73±0,03B |
a 1600±0,00A |
a 1590±0,00B |
b 1575±0,00A |
|
20 m |
c 7,57±0,01A |
a 7,80±0,02A |
b 7,70±0,02B |
c 1542±1,49B |
a 1605±5,02A |
b 1580±0,50A |
|
0,5 m |
b 8,33±0,01A |
a 8,40±0,10A |
b 8,31±0,00A |
1615±4,99 |
1605±5,02 |
1610±0,00 |
Eylül |
10 m |
b 8,31±0,01A |
a 8,35±0,00B |
b 8,30±0,00A |
1610±0,00 |
1605±5,02 |
1600±0,00 |
|
20 m |
b 8,26±0,10B |
a 8,31±0,02C |
a 8,31±0,00A |
1640±9,97 |
1595±5,02 |
1610±9,97 |
|
0,5 m |
c 7,85±0,01A |
b 7,90±0,01A |
a 7,94±0,01A |
a 1643±5,48A |
c 1543±2,97A |
b 1572±1,98A |
Ekim |
10 m |
c 7,60±0,00C |
b 7,85±0,00B |
a 7,89±0,01B |
a 1605±5,02B |
c 1550±0,00A |
b1565±0,00AB |
|
20 m |
b 7,78±0,01B |
a 7,88±0,01AB |
a 7,86±0,01B |
a 1561±0,99C |
a 1551±0,50A |
a 1559±0,99B |
|
0,5 m |
7,78±0,01 |
7,93±0,01 |
8,00±0,01 |
a 1578±1,98A |
b 1486±6,01A |
c 1403±2,48A |
Kasım |
10 m |
7,79±0,01 |
7,95±0,00 |
8,00±0,01 |
a 1550±0,00B |
b 1485±5,02A |
c 1400±0,00A |
|
20 m |
7,84±0,05 |
7,98±0,01 |
8,02±0,01 |
a1516±5,5C |
b1478±1,9A |
c 1395±5,02A |
|
0,5 m |
a7,76±0,01A |
b7,64±0,01A |
a7,73±0,01A |
a1585±2,9A |
b1427±0,0C |
c 1379±0,50B |
Aralık |
10 m |
a7,73±0,03A |
c7,50±0,00B |
b7,63±0,03B |
a1572±2,4A |
b1505±5,0B |
c 1393±7,50B |
|
20 m |
a7,62±0,00B |
c7,46±0,01B |
b7,52±0,01C |
b1451±0,9B |
a1634±1,4A |
c 1412±1,49A |
Aynı sütundaki farklı büyük
harfler derinlikler arasındaki farklılıkları,aynı satırdaki farklı küçük
harfler farklı istasyonların aynı derinlikleri arasındaki farklılıkları
göstermektedir.
istasyonlara ve derinliklere göre değişimleri mart, nisan, eylül aylarında istatistiki açıdan önemli değildir (p>0,05).
4.1.3. Klorofil a ve Işık
geçirgenliği
Klorofil a ve ışık geçirgenliği ortalama
değerlerinin aylara, istasyonlara ve derinliklere göre değişimi Çizelge 4.3.’de
verilmiştir.
Araştırmada en fazla
klorofil a konsantrasyonu 6,93±0,01
mg/m3 ile mayıs ayında kafes istasyonun yüzey suyunda, en az ise
0,22±0,01 mg/m3 ile aralık ayında 3. istasyonun 10 m. derinliğinde
bulunmuştur. Klorofil a
konsantrasyonunun yüzey (0,5) ve 10 m. derinlikte aylara ve istasyonlara bağlı
değişimi Şekil 4.3.a ve Şekil 4.3.b’de gösterilmiştir. Klorofil a’nın derinliklere göre değişimi
araştırma süresince yüzeyde (0,5m.) 10 ve 20m.’den daha yüksek bulunmuştur ve
bu fark pekçok ayda istatistiki açıdan önemlidir (p<0,05).
Işık geçirgenliğinin
araştırma periyodunca 3. istasyonda diğer iki istasyondan daha yüksek olduğu ve
kafes istasyonundan uzaklaştıkça arttığı belirlenmiştir. Işık geçirgenliği en
yüksek 8,11±0,02 m ile aralık ayında 3. istasyonda, en düşük 1,83±0,03m ile
mayıs ayında kafes istasyonunda ölçülmüştür. Işık geçirgenliğinin istasyonlar
arası farkı şubat, haziran, temmuz, ağustos, eylül aylarında istatistiki açıdan
önemli bulunmuştur (p<0,05).
4.2. Azot ve Fosfor Fraksiyonları
Besin elementlerinin
aylara, istasyonlara ve derinliğe bağlı değişiminin verildiği Çizelge 4.4.’ de
sol alt köşedeki küçük harfler, üç istasyonun ( kafes ünitesi 1. istasyon,
kafesten 15 m. ve 60 m. uzakta seçilen 2. istasyon ve 3. istasyon) aynı derinlikteki ortalama
değerleri arasındaki farklılığı göstermektedir.
Besin elementlerinin her
ay için derinliğe bağlı değişiminin gösterildiği Çizelge 4.4.’deki büyük
harfler, her bir istasyonun farklı derinliğine (0m, 10m, 20m) ilişkin değerleri
arasındaki farklılığı göstermektedir.
Çizelge
4.3. Klorofil a ve ışık geçirgenliğinin aylara, istasyonlara ve derinliklere
göre değişimi
|
Parametre |
K L
O R O
F İ L a (mg/m3) |
IŞIK
GEÇİRGEN |
LİĞİ(m) |
|||
A |
İstasyon
|
1 |
2 |
3 |
1 |
2 |
3 |
Y |
Derinlik |
|
|
|
|
|
|
Şubat |
0,5 m |
1,35±0,28 |
1,45±0,06 |
0,69±0,0 |
c 4,48±0,03 |
b 5,12±0,03
|
a 5,48±0,03 |
|
10 m |
0,91±0,05 |
0,69±0,05 |
0,68±0,005 |
- |
- |
- |
Mart |
0,5 m |
a 2,02±0,01 A |
a 2,05±0,01 A |
a 2,04±0,02 A |
3,05± 0,01 |
3,11± 0,01 |
3,14 ±0,01 |
|
10 m |
b 1,89±0,03 A |
a 2,06±0,00 B |
a 2,01±0,00 B |
- |
- |
- |
Nisan |
0,5 m |
a 5,63±0,16 A |
a 4,03±0,05 B |
a 4,27±0,05 B |
2,93± 0,03 |
2,97± 0,02 |
3,02± 0,02 |
|
10 m |
b 4,22±0,01 A |
b 2,76±0,05 B |
b 3,92±0,04 C |
- |
- |
- |
Mayıs |
0,5 m |
a 6,93±0,16 A |
a 5,29±0,21 B |
a 5,38±0,07 B |
1,83± 0,03 |
1,88± 0,03 |
1,98± 0,03 |
|
10 m |
b 6,32±0,01 A |
b 4,76±0,05 B |
b 3,19±0,15 C |
- |
- |
- |
Haziran |
0,5 m |
a 5,46±0,05 A |
a 6,89±0,04 B |
a 3,98±0,04 C |
b 2,22±0,02 |
b 2,23±0,02 |
a 2,69±0,01 |
|
10 m |
b 4,10±0,05 A |
b 4,38±0,05 A |
b 2,46±0,45 B |
- |
- |
- |
Temmuz |
0,5 m |
a 6,07±0,11 A |
a 4,29±0,04 B |
a 4,17±0,08 B |
b 2,72±0,02 |
a 3,01±0,01 |
a 3,05±0,01 |
|
10 m |
b 3,50±0,39 A |
b3,86±0,05AB |
b2,95±0,03AC |
- |
- |
- |
Ağustos |
0,5 m |
a 4,30±0,01 A |
a 2,94±0,17 B |
a 2,01±0,02 C |
c 2,65±0,05 |
b 3,11±0,01 |
a 3,14±0,01 |
|
10 m |
b 2,77±0,11 A |
b 2,17±0,05 B |
b 1,58±0,04 C |
- |
- |
- |
Eylül |
0,5 m |
2,63±0,05 |
2,66±0,05 |
2,63±0,11 |
b 2,54±0,01 |
b 2,54±0,01 |
a 3,09±0,01 |
|
10 m |
2,23±0,01 |
2,26±0,11 |
2,41±0,05 |
- |
- |
- |
Ekim |
0,5 m |
2,51±0,44 |
1,56±0,05 |
2,57±0,06 |
2,83± 0,01 |
2,85± 0,01 |
2,90± 0,01 |
|
10 m |
1,91±0,05 |
1,35±0,04 |
1,53±0,11 |
- |
- |
- |
Kasım |
0,5 m |
2,52±0,29 |
2,78±0,05 |
2,72± 0,03 |
4,48± 0,02 |
4,48± 0,03 |
4,92± 0,02 |
|
10 m |
2,08±0,05 |
2,60±0,05 |
2,55±0,04 |
- |
- |
- |
Aralık |
0,5 m |
a 1,23±0,11 A |
a 1,97±0,03 B |
a 0,90±0,08 C |
7,13± 0,03 |
7,13± 0,03 |
8,11± 0,02 |
|
10 m |
a 1,29±0,01 A |
b 0,69±0,06 B |
b 0,22±0,01
C |
- |
- |
- |
Aynı sütundaki farklı küçük harfler derinlikler
arasındaki farklılıkları,aynı satırdaki farklı büyük harfler farklı
istasyonların aynı derinlikleri arasındaki farklılıkları göstermektedir.
4.2.1. Azot fraksiyonları
Azot fraksiyonlarının
aylara, istasyonlara, derinliklere göre değişimi Çizelge 4.4.’te verilmiştir.
Amonyak-azotu (NH3-N)
konsantrasyonu; en yüksek 0,1200±0,01 mg/L ile haziran ayı 1. istasyonun 20 m.
derinliğinde, en düşük 0,0235±0,0005 mg/L ile ekim ayı 3.istasyonun yüzeyinde
ölçülmüştür. NH3-N
değerlerinin derinlik ortalamalarının aylara ve istasyonlara göre
değişimi ise Şekil 4.1.’da verilmiştir. Amonyak-azotu açısından üç istasyonun
aynı derinlik (0,5m., 10m., 20m) değerleri karşılaştırıldığında; nisan, mayıs,
haziran, temmuz, ağustos, eylül
aylarında dip suları (20 m.), ekim ayında ise üç farklı
derinlikteki amonyak-azotu konsantrasyon
değerleri arasındaki fark istatistiki açıdan önemli saptanmıştır (p<0,05).
Nitrit-azotu (NO2-N)
konsantrasyonu, en yüksek ekim ayı 1.istasyon 20 m.’de (0,0965±0,0005 mg/L), en
düşük şubat ayında 3.istasyon 20 m.’de (0,0105±0,0005 mg/L); nitrat-azotu (NO3-N)
konsantrasyonu ise en yüksek ağustos ayı kafes istasyonunun 10 m.
derinliğinde(0,4580±0,042 mg/L), en
düşük temmuz ayı 3.
istasyonun yüzey suyunda
( 0,0475±0,005 mg/L )
belirlenmiştir. Nitrit-azotu konsantrasyonu, temmuz ve ekim aylarında
her üç istasyonun yalnız dip sularında,
nitrat-azotu konsantrasyon değerleri ise; şubat ve ekim aylarında her üç
istasyonun üç derinliğinde de istatistiki açıdan farklılık göstermiştir
(p<0,05).
Şekil 4.1.
Amonyak-azotu (NH3-N)
değerleri ortalamalarının istasyonlara ve
aylara göre değişimi
Kafes istasyonunda
azot fraksiyonlarının derinliğe bağlı değişimleri incelendiğinde; amonyak–azotu
konsantrasyonunun kasım, aralık aylarında, nitrit-azotu konsantrasyonunun
temmuz, ekim aylarında, nitrat-azotu konsantrasyonunun şubat, mayıs, haziran,
temmuz, ağustos, ekim, kasım aylarındaki değişimleri istatistiki açıdan önemli
saptanmıştır (p<0,05). Belirlenen diğer iki istasyonda azot fraksiyonları derinliğe bağlı belirgin bir değişim
göstermemiştir.
4.2.2. Fosfor fraksiyonları
Fosfor
fraksiyonlarının aylara, istasyonlara, derinliklere göre değişimi Çizelge
4.4.’te sunulmuştur.
Toplam fosfor (TF) değerleri değişiminde en yüksek değer
99,90±0,028 μg/L ile temmuz ayında kafes istasyonu 20 m.’de, en düşük ise 32,04±0,28 μg/L ile mayıs ayında
3. istasyon yüzey suyunda bulunmuştur. Toplam fosfor değerlerinin derinlik
ortalamalarının aylara ve istasyonlara göre değişimi ise Şekil 4.2.’de
verilmiştir.
Şekil 4.2.
Toplam fosfor (TF) değerleri ortalamalarının istasyonlara ve aylara göre
değişimi
Toplam fosforun
derinliğe, aylara göre değişimi incelendiğinde; şubat, nisan, ağustos, eylül,
ekim, kasım aylarında dip suları arasındaki, mayıs ve haziran aylarında ise her
üç derinlik arasındaki farkı istatistiki açıdan önemli bulunmuştur (p<0,05).
Toplam ortofosfat (TO)
değerleri arasındaki farklılık; belirlenen üç istasyonda nisan, haziran, eylül
aylarında dip sularında, mayıs ve ağustos aylarında üç farklı derinlikte;
toplam filtre edilebilir ortofosfat
(TFO) değerleri ise yalnız mart ayında üç istasyonda her üç derinlikte
de istatistiki açıdan önemlidir (p<0,05).
Partiküler inorganik
fosfor (PİF) konsantrasyonları dikkate alındığında; bütün istasyonlarda mayıs,
haziran, eylül, ekim aylarında dip sularında, ağustos ayında ise her bir
derinlikte istatistiki olarak farklılık göstermiştir (p<0,05).
Kafes istasyonunda
fosfor fraksiyonlarının derinliğe bağlı değişimleri incelendiğinde ise; toplam
fosfor konsantrasyonunun şubat, mart, temmuz, eylül, ekim, aralık aylarında,
toplam ortofosfat ve partiküler inorganik fosfor konsantrasyonlarının şubat, haziran, kasım aylarında, toplam
filtre edilebilir ortofosfat konsantrasyonunun mart ve aralık aylarındaki
değişimleri istatistiki açıdan önemli bulunmuştur (p<0,05).
Belirlenen diğer iki
istasyonda fosfor fraksiyonları
derinliğe bağlı belirgin bir değişim göstermemiştir.
4.3. Zooplanktonik Organizmalar
Şubat –aralık 2000
tarihleri arasında yürütülen bu araştırmada Rotifera,
Cladocera ve Copepoda’ya ait toplam 19 cins düzeyinde organizma teşhis
edilmiştir. Bu
organizmalardan 15 cins Rotifera, 2
cins Cladocera ve 2 cins Copepoda üyeleridir.
Zooplanktonik
organizmaların birey sayılarının istasyonlara göre yıllık oransal dağılımlarının
%30’unun 1. istasyonda, %33’ünün 2. istasyonda ve %37’sinin 3. istasyonda
olduğu tespit edilmiştir.
Teşhis edilen
organizmaların yıllık ortalamaları yani toplam 11 ay ve 3 istasyondaki
değerleri dikkate alındığında, zooplanktonların %99’unu Rotifera, %1’ini ise Cladocera
ve Copepoda oluşturmaktadır.
Zooplankton
gruplarının istasyonlara göre birey
sayılarının (BS/m3) değişimi Şekil 4.3.’ta verilmiştir.
Zooplanktonik organizmaların aylara ve istasyonlara göre birey sayıları Çizelge 4.5. ve Şekil 4.4.’de sunulmuştur. Buna göre; m3’deki ortalama birey sayısı en düşük 8 421 BS/m3 ile şubat ayında kafes istasyonunda, en fazla 165 034 BS/m3 ile ekim ayında 3.istasyonda tespit edilmiştir.
Şekil 4.3. Zooplankton
gruplarının birey sayılarının
(BS/m3) istasyonlara
göre değişimi
Şekil 4.4. Zooplanktonik organizmaların aylara ve
istasyonlara göre birey
sayılarının değişimi
Çizelge 4.5.’deki
büyük harfler üç istasyonun ortalama birey sayıları arasındaki farkı
göstermektedir. Farklı büyük harfler arasındaki fark istatistiki açıdan
önemlidir. Araştırmanın yürütüldüğü 11 ayda zooplanktonik organizmaların birey
sayılarının istasyonlara bağlı değişimi istatistiki açıdan önemli bulunmuştur
(p<0,05).
Zooplanktonik
organizma gruplarının birey
sayılarının aylara göre değişimine göre;
zooplanktonik organizmaların birey sayısı haziran ve ekim olmak üzere yılda iki
kez artış göstermiştir.
Zooplanktonların
cinslere, aylara ve istasyonlara göre birey sayılarının dağılımı Çizelge
4.6.’da gösterilmiştir. Araştırma süresinde 3.istasyondaki toplam birey sayısı
1 535 058 BS/m3 olup, en baskın cinsin %43 ile Keratella olduğu, bunu %41 ile Polyathra,
% 8 ile Syncheata, %2 ile Bosmina’nın takip ettiği hesaplanmıştır.
Birey sayısı en az olan cinsin ise 100 BS/m3 ile Cyclops olduğu belirlenmiştir.
Araştırmada en fazla
birey sayısına sahip cinslerden Keratella’nın
birey sayısının ağustos, eylül, aralık hariç diğer aylarda, Polyathra’nın birey sayısının haziran,
ağustos, aralık hariç diğer aylarda 3.
istasyonda diğer iki istasyondan daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Keratella ve Polyathra en fazla ekim ayı 3. istasyonda, en az ise şubat ayı 1.
istasyonda görülmüştür.
Araştırma periyodunda
en fazla bulunan Rotifera şubesinin bireyleri en fazla 162 293 BS/m3
ile ekim ayında 3. istasyonda, en az ise 8 421 BS/m3 ile şubat
ayında 1. istasyonda bulunmuştur. Rotifera
üyelerine araştırmanın tüm aylarında rastlanmıştır.
Cladocera üyelerinin en fazla 7395 BS/m3 ile ağustos ayı 3. istasyonda
olduğu görülmüştür. Araştırma süresinde şubat, mart, nisan, mayıs ve kasım
aylarında 1. istasyonda, şubat ve nisan aylarında 2. istasyonda, nisan ve mayıs
aylarında 3.istasyonda Cladocera
üyelerine rastlanmamıştır.
Copepoda üyeleri araştırmanın pekçok ayında tespit edilmemiştir. En fazla birey
sayısı 503 BS/m3 ile aralık ayında 2. istasyonda belirlenmiştir.
Copepoda bireyleri 1. istasyonda
ağustos, eylül, ekim aylarında, 2. istasyonda haziran, eylül, ekim, kasım,
aralık aylarında, 3. istasyonda ise eylül, ekim, kasım, aralık aylarında tespit
edilmiştir.
Araştırmada teşhis
edilen zooplanktonik organizmaların cins sayılarının yani organizma
çeşitliliğinin aylara ve istasyonlara göre değişimi Şekil 4.5.’de
belirtilmiştir. İstasyondaki zooplankton cinslerinin sayısı 3-9 arasında
değişim göstermektedir. Cins sayısının en az olduğu 1.istasyonda mayıs ayında 3
cinse rastlanmıştır.
Şekil 4.5.
Zooplanktonik organizmaların aylara ve istasyonlara göre çeşitliliği
4.4. Bentik Makrofauna
Araştırma periyodunca
3 istasyonda Pelecypoda, Gastropoda,
Oligocheata, Insecta ve Crustacea olmak
üzere 5 sınıfa
ait 8 cins düzeyinde bentik organizma teşhis edilmiş, sayılmış ve
tartılmıştır. Bu organizmalardan 2 cins Pelecypoda,
3 cins Gastropoda, 1’er cins ise Insecta, Crustacea, Oligocheata
sınıflarına aittir.
Bentik organizmaların
istasyonlara göre yıllık toplam birey sayılarının (BS/m2) yani
bolluklarının yıllık oransal dağılımlarının %60’ı 1. istasyon, %19’u 2.
istasyon, %21’i 3. istasyonda bulunmaktadır.
Teşhis edilen bentik
organizmaların yıllık toplam birey sayısı 131 270’dir. Bentik organizmaların %
75,2’si Pelecypoda, % 5,3’ü Gastropoda, % 14,9’u
Oligocheata,
% 4,1’i Insecta, % 0,5’i Crustacea
üyelerine ait olduğu tespit edilmiştir.
Bentik organizma
sınıflarının bolluklarının (BS/m2) her istasyondaki yüzde
dağılımları Şekil 4.6.’da sunulmuştur. Buna göre; 1. istasyonun %95’i Pelecypoda,
%5’i Gastropoda üyelerinden, 2.
istasyonun %45’i Pelecypoda, % 2’si Gastropoda,
%34’ü Oligocheata, %17’si Insecta üyelerinden ve 3. istasyonun
%43’ü Pelecypoda, %10’u Gastropoda, %41’i Oligocheata, %4’ü Insecta,
%2’si Crustacea üyelerinden
oluşmaktadır.
Bentik organizmaların
aylara ve istasyonlara göre m2’deki birey sayıları (bolluk) Çizelge
4.7.’de, Şekil 4.7.’de sunulmuştur.
Şekil 4.6. Bentik
organizma sınıflarının birey sayılarının (BS/m2 )
istasyonlara
göre yüzde
dağılımı
Bolluk ve biomas
değerlerinin verildiği Çizelge 4.7.’deki büyük harfler üç istasyondaki
bolluklar ve biyomaslar arasındaki farklılığı göstermektedir. Farklı büyük
harfler arasındaki fark istatistiki açıdan önemlidir. Buna göre; organizmaların
bollukları nisan, haziran, temmuz aylarında kafes istasyonunda diğer iki
istasyona göre istatistiki açıdan önemli düzeyde farklılık göstermiş, diğer
aylarda ise her üç istasyonun ortalamaları arasındaki farklılık
istatistiki açıdan önemli
bulunmuştur (p< 0,05).
Bentik organizma
bolluğu en yüksek ekim ayı 1.istasyonda (14091 BS/m2), en düşük
şubat ayı 2. istasyonda (937 BS/m2) bulunmuştur. Bolluğun, nisan ve
kasım ayları dışında araştırma süresince 1. istasyonda diğer iki istasyondan
daha yüksek olduğu görülmüştür.
Şekil 4.7. Bentik organizmaların aylara ve istasyonlara
göre birey sayılarının
değişimi
Bentik organizma sınıflarının birey sayılarının aylara göre değişimi Şekil 4.8.’da
verilmiştir. Buna göre; bentik organizmaların birey sayısı mayıs ve ekim olmak
üzere yılda iki kez artış göstermiştir.
Şekil 4.8. Bentik organizma sınıflarının birey
sayılarının aylara göre değişimi
Bentik
organizmaların aylara, istasyonlara göre m2’deki ortalama
ağırlıkları (biomas) Çizelge 4.7., Şekil 4.9’da sunulmuştur. En yüksek biyomas
değeri eylül ayı 1. istasyonda (14 090,7 g/m2), en düşük değer ise
şubat ayı 2. istasyonda (19,9 g/m2) tespit edilmiştir.
Şekil 4.9. Bentik organizmaların biyomaslarının (g/m2) aylara ve istasyonlara
göre değişimi
Bentik organizma
cinslerinin aylara ve istasyonlara göre m2’deki ortalama birey
sayıları (bolluk) Çizelge 4.8.’de gösterilmiştir. Dreissena her ay tespit edilmiş
olup 97 247 BS/m2 ile araştırmadaki en baskın bentik
organizmadır. Bentik organizma cinslerinin yıllık toplam birey sayılarının
dağılımı incelendiğinde; % 54 ile Dreissena, %30 ile Chrinomus ve %11 ile Tubifex
en yüksek bulunma oranına sahip organizmalardır.
Araştırmada teşhis
edilen organizmalardan 2 cinsle temsil edilen
ve en fazla birey sayısına sahip olan Pelecypoda sınıfının en yüksek birey sayısı 13 697 BS/m2
ile ekim ayı kafes istasyonunda, en düşük 116 BS/m2 ile eylül ayı 2.
istasyonda tespit edilmiştir. Araştırma süresince her ay ve istasyonda Pelecypoda bireylerine rastlanmıştır.
İnsecta sınıfına ait bireylerin sayısı en
fazla 724 BS/m2 ile şubat ayı 2. istasyonda, en az ise 41 BS/m2
ile haziran ayı 3. istasyonda bulunmuştur.
Gastropoda sınıfının birey sayısı en yüksek 1
266 BS/m2 ile şubat ayı kafes istasyonunda belirlenmiştir.
Oligocheata sınıfına ait en fazla
birey şubat ayı 3. istasyonda (2 104
BS/m2 ), en az birey ise temmuz ayı 2. istasyonda (167 BS/m2 )
bulunmuştur.Crustacea sınıfını temsil
eden Gammarus cinsine sadece nisan ve
kasım aylarında 3. istasyonda rastlanmıştır.
Araştırma süresince
kafes istasyonunda İnsecta, Oligocheata ve Crustacea sınıflarına ait bireylere
rastlanmamıştır.
Bentik organizma
cinslerinin aylara, istasyonlara göre m2’deki ortalama ağırlıkları
Çizelge 4.9.’da verilmiştir.
Araştırmada teşhis
edilen bentik organizmaların cins sayılarının yani organizma çeşitliliğinin
aylara ve istasyonlara göre değişimi
Şekil 4.10.’da belirtilmiştir. İstasyonlardaki cins sayıları 1 ile 7 arasında
değişim göstermektedir. En fazla organizma çeşitliliği 7 cins ile nisan ve
kasım aylarında 3. istasyonda, en az ise 1 cins temmuz ayı 1 istasyonda tespit edilmiştir.
Şekil 4.10.
Bentik organizmaların aylara ve istasyonlara göre çeşitliliği
5. Sonuç ve Öneriler
Bu çalışmada,
Kesikköprü Baraj Gölü’ndeki bir kafes ünitesinda yaklaşık 55 ton kapasiteli
gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin su kalitesi, zooplankton ve bentik
makrofauna üzerine etkisi araştırılmıştır.
Araştırma alanında
kafes, kafeslerden 15 ve 60 m. uzaklıkta seçilen toplam 3 istasyondan, 0,5, 10
ve 20 m. derinlikten 11 ay süresince elde edilen verilerin istatistiki
analizleri sonucunda, kafeslerde balık yetiştiriciliğinin su sıcaklığı,
çözünmüş oksijen, pH değerleri açısından su kalitesini olumsuz yönde
etkilemediği saptanmıştır.
Su sıcaklığı yüzeysel
ısınmaya bağlı olarak 0,5 m.’de 10 ve 20 m.’den daha yüksek bulunmuştur.
Araştıma genelinde su sıcaklığının istasyonlar arasında önemli farklılık
göstermediği belirlenmiştir. Alabalık yetiştiriciliği için su sıcaklığının
20-25 0C’nin altında olması gerekmektedir (Atay 1987, Anonim 1992).
Araştırmada su sıcaklığı sadece temmuz ayında 0,5 ve 10 m.’de üç istasyonda da
25 0C’den fazla bulunmuştur. Hava sıcaklığının en yüksek olduğu
haziran, temmuz, ağustos aylarında 20 0C’den fazla bulunan su
sıcaklığı değerlerinin yetiştiricilik üzerinde olumsuz bir etki yaratmadığı
gözlenmiştir. Kafeslerde balık yetiştiriciliğinin alıcı ortama etkisi üzerine
yapılan çalışmalarda da işletmelerin ortamın su sıcaklığını etkilediğine dair
veri bulunmamıştır (Phillips et al. 1985, Cornel ve Whoriskey 1993,
Babacan 1999, Pulatsü vd. 1999, Demir
vd. 2001).
Su kalitesini
etkileyen önemli faktörlerden biri olan çözünmüş oksijen miktarı, su sıcaklığı
ve atmosfer basıncı ile ilişkilidir. Araştırmada su sıcaklığının en yüksek
olduğu temmuz ayında kafes istasyonunda çözünmüş oksijen miktarı en düşük
değeri olan 6,05 mg/L olarak ölçülmüştür. Araştırmadaki çözünmüş oksijen
konsantrasyonları Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği’nde belirtilen 8 mg/L ve
alabalık yetiştiriciliği için gerekli olan en az 6,0 mg/L değerlerine uygundur
(Atay 1987, Anonim 1992). Çözünmüş oksijen miktarında özellikle yaz aylarında
görülen ve su sıcaklığına bağlı olan bu azalma yetiştiriciliği yapılan
balıkları olumsuz yönde etkilememiştir. Farklı kapasitelerde ve ortamlarda
yetiştiriciliğin yapıldığı sistemlerdeki benzer çalışmalarda da oksijen
miktarında azalmaların özellikle kafes civarında olduğu kaydedilmiştir
(Stirling ve Dey 1990, Cornel ve Whoriskey 1993). Kafes yetiştiriciliğinin
suyun çözünmüş oksijen miktarını azalttığı pekçok araştırmada belirtilmiştir
(Beveridge 1984, Phillips et al. 1985, Weglenska et al. 1987,
Stirling ve Dey 1990, Enell ve Ackefors 1991, Cornel ve Whoriskey 1993, Pitta et
al.1999 ). Bu azalmanın kafeste stoklanan balıkların oksijen tüketiminden
kaynaklanabileceği bazı araştırmacıların ortak kanısıdır (Stirling ve Dey 1990,
Cornel ve Whoriskey 1993).
Araştırma periyodunca
pH değerleri kafes istasyonunda bazı aylarda düşüş gösterse de, bu durum bütün
yıl boyunca gözlenmemiştir. pH miktarı genellikle yüzeyde (0,5m.) 10 ve 20
m.’den daha yüksek bulunmuştur. Bazı araştırmalarda ise, kafeslerde balık yetiştiriciliğinin pH
değerini düşürdüğü, fakat bu azalmanın önemli düzeyde olmadığı belirtilmiştir
[Beveridge 1984, Phillips et al. 1985, Stirling ve Dey 1990, Cornel ve
Whoriskey 1993, Pitta et al. 1999,). Araştırmada belirlenen pH değişim
aralığı (7,46-8,44) Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği değerleri (6,5-8,5) ve
alabalık yetiştiriciliği için gerekli optimum pH değerleri (8,5) ile uyum içerisindedir (Atay
1987, Anonim 1992).
Elektrik iletkenliği
(EC) değerleri, genellikle kafes istasyonunda diğer iki istasyondan, 0,5m.’de
ise 10 ve 20 m.’den daha yüksek bulunmasına rağmen bu durumun araştırma
periyodunca sürekli olmadığı saptanmıştır. Göller ve baraj göllerinde yapılan
bir araştırmada, yetiştiriciliğin su kalitesine olumsuz etkilerinden birisinin
elektrik iletkenliği değerlerindeki artış olduğu belirlenmiştir (Rast ve
Holland 1988). Bodrum’da denizel ortamda yapılan bir başka araştımada ise,
kafeslerde balık yetiştiriciliğinin elektrik iletkenliği değeri üzerinde
olumsuz etki yaratmadığı ifade edilmiştir (Pulatsü vd. 1999).
Işık geçirgenliği,
araştırma süresince kafes istasyonunda 2. ve 3. istasyonlara göre daha düşük
bulunmuş, kafes istasyonundan uzaklaştıkça artmıştır. Fakat istasyonlar
arasında görülen bu farklılık genel olarak istatistiki açıdan önemli
bulunmamıştır. Işık geçirgenliği bahar ve yaz aylarında artan fitoplankton
yoğunluğuna bağlı olarak azalırken, kış aylarında birincil üretimin azalmasıyla
artış göstermiştir. Klorofil a miktarı
ile ışık geçirgenliği arasında ters bir ilişki olduğu için klorofil a değerinin en yüksek olduğu aylarda
ışık geçirgenliği en düşük değerine ulaşmıştır. Bu durum İskoçya’da bir gölde
gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı kafes istasyonunda, ışık
geçirgenliğinin azalması ve klorofil a’nın
artışına ilişkin bulgularla uyum içerisindedir (Stirling ve Dey 1990). Işık
geçirgenliğine ilişkin bu sonuçlar pekçok araştırma ile paralellik
göstermektedir (Beveridge 1984, Atay 1987, Weglenska et al. 1987, Gowen
ve McLusky 1988, Rast ve Holland 1988, Aura ve Stigebrandt 1990, Chua 1993).
Kanada’da Passage Gölü’nde ve ülkemizde Bodrum’da kafeslerde balık yetiştiriciliğinin
etkileri üzerine yapılan araştırmalarda ise yetiştiriciliğin sucul sistemin
ışık geçirgenliğini etkilemediği belirtilmiştir (Cornel ve Whoriskey 1993,
Pulatsü vd. 1999)
Klorofil a konsantrasyonu, üç istasyonda da güneş
ışınlarının ulaştığı ve birincil üretimin yoğun olduğu yüzey (0,5m.) suyunda 10
m.’den daha yüksek bulunmuştur ve bu fark araştırmanın çoğunda istatistiki
açıdan önemlidir. Farklı istasyonların aynı derinlikleri karşılaştırıldığında
ise kafeslerden 60 m. uzakta bulunan 3. istasyondaki klorofil a konsantrasyonunun genellikle 1. ve 2.
istasyondan düşük olduğu dikkati çekmektedir. Bu durum, balık atıklarından ve
yemden kaynaklanan besin elementlerinin katkısıyla kafes istasyonu ve
çevresinde birincil üretimin daha fazla olduğunu göstermektedir. Kafeslerde
balık yetiştiriciliğinin klorofil a konsantrasyonunda
artışa sebep olduğu bazı araştırmalarda da belirlenmiştir (Beveridge 1984, Rast
ve Holland 1988, Stirling ve Dey 1990). Kafeslerde gökkuşağı alabalığı
yetiştiriciliğinin yapıldığı Passage
Gölü’nde ise, kafes istasyonunda
klorofil a konsantrasyonunda
belirgin bir artış gözlenmemiştir (Cornel ve Whoriskey 1993).
Besin elementlerinden
amonyak-azotu konsantrasyonu bütün araştırma süresince kafes istasyonu dip
sularında diğer istasyonların dip sularına göre daha yüksek bulunmuştur. Bu
durum nisandan kasım ayına kadar istatistiki açıdan önemli düzeydedir. Bu ise
tüketilmeyen yem veya boşaltım ürünleri şeklinde sisteme giren azot miktarının
su sıcaklığındaki artışa koşut olarak kafes sistemini etkilediğini
göstermektedir. Besin elementlerinden nitrit-azotu ve nitrat-azotu
konsantrasyonları ise aylara, istasyonlara ve derinliğe bağlı belirgin bir
farklılık tespit edilmemiştir. Azot fraksiyonlarındaki bu değişim ile
İskoçya’da yapılan araştırmanın bulguları oldukça benzerdir (Stirling ve Dey
1990). Kanada’da Passage Gölü’nde
kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin ortamın amonyak ve nitrat
düzeyini etkilemediği belirtilmiştir (Cornel ve Whoriskey 1993). Buna karşın farklı çalışmalarda,
kafes sisteminin bulunduğu yere, su değişim oranına ve su kütlesinin diğer özelliklerine bağlı olarak besin
elementlerinin seviyesinde artışlara yol açabileceği belirtilmiştir (Beveridge
1984, Phillips et al. 1985, Genç 1987, Weglenska et al.1987,
Stirling ve Dey 1990, Enell ve Ackefors 1991, Pitta et al. 1999, Demir
vd. 2001).
Toplam fosfor
değerlerinin de amonyağa benzer bir şekilde araştırma periyodunca (nisan ve
eylül ayları dışında) kafes istasyonunda diğer istasyonlardan daha yüksek bulunması,
yetiştiricilikten kaynaklanan atıkların kafes istasyonunda yoğunlaştığını
göstermektedir. Fosfora ilişkin bulgularımız Passage Gölü’nde, kafes
istasyonundaki ortofosfat değerlerinin kontrol istasyonuna benzerlik gösterdiği
araştırma (Cornel ve Whoriskey 1993) dışındaki pekçok araştırma sonucuyla uyum
içerisindedir (Beveridge 1984, Phillips et al. 1985, Weglenska et al.
1987, Rast ve Holland 1988, Stirling ve Dey 1990, Enell ve Ackefors 1991, Pitta
et al. 1999, , Demir vd. 2001).
Besin elementlerinin
kafes istasyonunda derinliğe bağlı değişimi incelendiğinde, amonyak azotu ile
toplam fosfor konsantrasyonu araştırma periyodunun büyük bölümünde dip
sularında (20m.) yüzey sularından daha yüksek bulunmuştur. Bu bulgular
kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı İskoçya’da ve
Polonya’daki göllerde, kafes istasyonu dip suyunda besin elementlerinin artış
gösterdiğine ilişkin çalışmalarla benzerlik göstermektedir (Wisniewski ve
Planter 1987, Stirling ve Dey 1990).
Azot ve fosfor
fraksiyonlarının alabalık
yetiştiriciliğine uygunluğu dikkate alındığında amonyak ve nitratın
yetiştiricilik açısından sorun oluşturmadığı, ancak nitrit
ve toplam fosfor
değerlerinin yetiştiricilik için
önerilen 0,002 mg/L ve 0,02 mg/L değerlerinden yüksek olduğu
belirlenmiştir (Atay 1987, Anonim 1992).
Bu araştırmada amonyak
ve toplam fosfor değerleri genellikle kafes istasyonunda diğer iki istasyona
göre daha yüksek bulunmuştur. Bu farklılık, kafes ünitesinin bulunduğu su
sütununu etkilediğini, ancak bu etkinin lokal olduğunu başka bir ifade ile
etkinin 15m. ile sınırlandığını göstermektedir.
Balık yetiştiriciliği
yapılan kafes işletmelerinden alıcı ortama verilen besin elementlerinin
fitoplanktonlar tarafından kullanılarak ötrofikasyona sebep olabileceği pekçok
araştırmacının ortak kanısıdır (Phillips et al. 1985, Weglenska et
al. 1987, Wisniewski ve Planter 1987, Rast ve Holland 1988, Aura ve
Stigebrandt 1990, Anonim 1993, Chua 1993, Anonim 1997, Okumuş 1997, Çelikkale
vd. 1999,).
Çeşitli araştırmalarda,
kafeslerde balık yetiştiriciliğinin ve sebep olabileceği ötrofikasyonun
zooplanktonik organizmaların bolluk, biyomas ve tür çeşitliliğini
değiştirebileceği ifade edilmiştir (Weglenska et al. 1987 , Verma et
al. 1987, Cornel ve Whoriskey 1993,).
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde zooplanktonik organizmaların birey sayısı (BS/m3) tüm
aylarda istasyonlar arasında farklılık göstermiş ve bu farklılıklar istatistiki
açıdan önemli bulunmuştur. Birey sayısının kafes istasyonunda diğer iki
istasyondan daha düşük olduğu belirlenmiştir.
Kafes yetiştiriciliğinin yapıldığı tatlısu sistemlerinde yapılan
araştırma sonuçları da kafes sisteminin zooplanktonların birey sayısında
azalmaya sebep olduğunu göstermiştir (Verma et al. 1987, Weglenska et
al. 1987, Cornel ve Whoriskey 1993). Kesikköprü Baraj Gölü’nde bir diğer
işletme olan 30 ton kapasiteli kafes sisteminde ise kafes istasyonunda
zooplanktonların birey sayısında artış olduğu belirlenmiştir (Demir vd. 2001).
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde zooplanktonik organizmaların mevsimsel değişiminin araştırıldığı bir
çalışmada, zooplanktonik organizmaların mevsimsel değişim gösterdiği, ilkbahar
ve sonbahar olmak üzere yılda iki kez artış olduğu ve en fazla birey sayısına
ekim ayında ( 2 357 283 BS/m3) ulaştığı belirtilmiştir (Yiğit 1998).
Araştırmamızda da zooplanktonların birey saysının en fazla ekim ayında (1 535 058 BS/m3) olduğu tespit
edilmiştir.
1995-1996 tarihleri
arasında kafes işletmesi kurulmadan önce gölde yapılan bir çalışmada; kafes
işletmesinin kurulduğu alana yakın olan istasyonda birey sayısının 1 883 555 BS/m3 olduğu
saptanmıştır (Yiğit 1998). Bu çalışmada ise kafes istasyonunda zooplanktonların
toplam sayısı, 462 523 BS/m3 olarak bulunmuştur ve bu sayı diğer
araştırmada bulunan değerden oldukça düşüktür.
Bu araştırmada Rotifera, Cladocera ve Copepoda
üyelerine rastlanmıştır. Kesikköprü Baraj Gölü’nde yürütülen çalışmalarda
da aynı takım ve şube üyeleri tespit
edilmiştir (Yiğit 1998, Demir vd. 2001).
Zooplanktonik organizma gruplarının birey
sayılarına ilişkin dağılımı
dikkate alındığında %99’unu Rotifera, % 1’i ise Cladocera ve Copepoda üyelerinin
oluşturduğu belirlenmiştir. Bu bulgular aynı baraj gölünde başka bir gökkuşağı
alabalığı kafes işletmesinde yapılan ve en fazla bulunan grubun % 90 ile Rotifera olarak belirlendiği
araştırmayla paralellik göstermektedir (Demir vd. 2001). Yine 1974 yılından
beri kafeslerde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliği yapılan Polonya’da bulunan
Globokie Gölü’nde, 1983 yılında yapılan araştırmada zooplankton grupları
arasında Cladocera ve Calanoid’lerin besin olarak tercih
edilen büyük zooplanktonlar olduğu için sayılarının azaldığı, fakat daha küçük
olan Rotifera üyelerinin sayılarının
arttığı tespit edilmiştir (Weglenska et al. 1987).
Araştırmamızda Rotifera üyelerinden Keratella ve Polyathra cinslerine her ay ve her istasyonda rastlanmıştır. En
baskın cins %43 ile Keratella’dır.
Bunu % 41 ile Polyathra takip etmektedir. Keratella cinsi ortam şartlarına toleransı geniş ve küçük bir form
olduğu için yayılışı fazladır. Keratella
cinsi kafeslerde balık yetiştiriciliğinin yapıldığı ortamlarda yapılan benzer
araştırmalarda da en çok bulunan zooplanktonik organizmalar arasındadır
(Weglenska et al. 1987, Demir vd. 2001).
Besin olarak tercih
edilebilen büyük zooplanktonik organizmalardan oldukları için Cladocera ve Copepoda üyelerine çok az rastlanmıştır. Kesikköprü Baraj Gölü’nün
zooplanktonik organizmalarının belirlenmesine yönelik çalışmada (Verma et.al.
1987), Daphnia sp.’nin 3. baskın canlı grubu olarak bulunmasına rağmen bu
araştırma süresince seçilen istasyonlarda bu cinse ait bireylere
rastlanmamıştır. Bu konuya ilişkin bulgumuz ile Daphnia cinsinin birey sayılarının kafeslerde gökkuşağı alabalığı
yetiştiriciliği ile azaldığının belirtildiği Globokie ve Passage Gölü’ndeki
araştırma sonuçları uyum göstermektedir (Weglenska et al. 1987, Cornel
ve Whoriskey 1993).
Zooplanktonik
organizma cins sayılarının ( çeşitlilik ) istasyonlar arasında farklılık gösterdiği belirlenmiştir.
Çoğunlukla kafes istasyonunda çeşitlilik diğer iki istasyondan daha az
bulunmuştur. Organizma çeşitliliğindeki bu azalma kafes işletmelerinin
zooplanktonlara etkilerini tespit etmeye yönelik araştırmalarda da belirlenen
bir durumdur (Beveridge 1984, Verma et al. 1987, Weglenska et al. 1987).
Zooplanktonik organizma türleri bulundukları su kütlesinin kirlilik oranını
belirlemede kullanılan gösterge canlılardan birisidir (Verma et al.
1987). Ötrofikasyonun kafeslerde alabalık yetiştiriciliği ile hızlandığı ifade
edilen Globokie Gölü’nde Bosmina sp.
gibi gösterge türlerin sayısında artış olduğu belirtilmiştir (Weglenska et
al. 1987). Araştırmamızda da Bosmina cinsinin
birey sayısının bazı aylarda 2. ve 3.
istasyonda kafesten yüksek bulunması, bu organizmanın bolca tüketilmesi veya
akıntı yönünde sürüklenmesi şeklinde açıklanabilir.
Kafeslerde balık
yetiştiriciliğinin yapıldığı tatlısu ve deniz sistemlerinde bentik
makrofaunanın biyomas, bolluk, tür çeşitliliği ve sayısında değişmeler
olabileceği çeşitli araştırmalarda ifade edilmiştir (Brown et al. 1987,
Weglenska et al. 1987, Gowen ve McLusky 1988, Rast ve Holland 1988,
Anonim 1993, Drake ve Arias 1997, Çelikkale vd. 1999, Casalduero 2000).
Çalışmamızda tespit
edilen bentik omurgasızların birey sayılarının (bolluk) yıllık oransal dağılımı
dikkate alındığında 1. sırayı % 60’la kafes istasyonu almış, bunu 3. ve 2.
istasyonlar izlemiştir. Bentik organizma bolluğu, nisan ve kasım ayları
dışında, araştırma süresince kafes
istasyonunda diğer iki istasyondan daha yüksek bulunmuştur ve bu farklar istatistiki
açıdan önemlidir. Söz konusu bulgularımız Kesikköprü Baraj Gölü’nde daha düşük
kapasiteli bir başka kafes işletmesinde
bentik fauna bolluğunun kafes istasyonunda diğer istasyonlardan yüksek
olduğunun belirlendiği çalışma sonuçlarıyla benzerlik göstermektedir (Demir vd.
2001). Bu durum konuyla ilgili araştırmalarda da belirtildiği gibi etkinin
lokal olduğu şeklinde yorumlanmıştır (Gowen ve McLusky 1988, Çelikkale vd.
1999).
Bentik organizma birey
sayısının mevsimsel değişim gösterdiği Kesikköprü Baraj Gölü’nde en fazla
bireye ekim ayında (14 091 BS/m2 )
rastlanmıştır. Ekim ayı Baraj Gölü’nün bentik faunasının birey sayısında
artış görüldüğü dönemlerden birisidir (Ahıska 1998).
Araştırmada Pelecypoda, Oligocheata, Gastropoda, Insecta
ve Crustacea sınıflarına ait bentik
organizmalara rastlanmıştır. Bu bulgular Kesikköprü Baraj Gölü’nde bentik
organizma türleri ve mevsimsel değişiminin belirlenmesine ilişkin ve yine
göldeki başka bir kafes işletmesinin bentik organizmalara etkisinin incelendiği
araştırma bulgularıyla benzerdir (Ahıska 1998, Demir vd. 2001).
Bentik organizmalardan
birey sayısı en fazla olan sınıf % 75,2 oranla Pelecypoda’dır. Bunu sırasıyla % 14,9 ile Oligocheata, % 5,3 ile Gastropoda,
% 4,1 ile Insecta takip etmektedir. Birey sayısı en
az olan sınıf ise % 0,5 ile Crustacea’dır.
Pelecypoda üyelerine her ay ve her istasyonda rastlanmıştır. Bu sınıfın aylara ve istasyonlara göre değişimine bakıldığında, araştırmanın tümünde birey sayısının en fazla kafes istasyonunda olduğu görülmektedir. Pelecypoda üyelerinden Dreissena araştırmada rastlanan en baskın bentik organizma olmasına karşın, Dreissena’nın gösterge cins olduğuna dair bir kaynağa rastlanmamıştır.
Araştırmada kafes
istasyonunda Insecta, Oligocheata ve Crustacea sınıflarına ait bireylere
rastlanmamıştır. Oligocheata ve Chrinomidae üyelerinin çamur-mil olan
yumuşak zeminlerde ve su hareketlerinin az olduğu derin sularda daha fazla
bulunduğu bildirilmiştir (Ahıska 1998). Kafes istasyonunda bu canlı gruplarının
bulunmaması bu istasyonun dip yapısının kumlu olması ile açıklanabilir. 2. ve
3. istasyonlar ise hem daha derin hem de çamur-mil yapısı ile bu canlı
gruplarının daha fazla tercih edebileceği bir ortamdır. Buna karşın kafeslerde
gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı Passage Gölü’nde bentik
organizma olarak Chrinomidae’ler,
Globokie Gölü’nde ise Tubificidae üyeleri
yaygın olarak bulunmuştur (Weglenska et al. 1987, Cornel ve Whoriskey
1993).
Araştırma süresince Oligocheata sınıfının birey sayısı
haziran, temmuz ve ağustos aylarında azalmış, kasım ayında en yüksek birey
sayısına ulaşmıştır. Oligocheata
üyeleri kış sonunda çoğalmaya başlarken, yaz aylarında predatörler tarafından
avlandıkları için sayıları azalmaktadır (Ahıska 1998). Chrinomidae üyelerinin en
düşük birey sayısı mayıs ve temmuz aylarında iken, nisan ayında birey sayısı
artmaktadır. Oligocheata sınıfının ve
Chrinomidae üyelerinin birey sayısı
ile ilgili mevsimsel bulgular Kesikköprü Baraj Gölü’nün bentik organizma
türleri ve mevsimsel dağılımlarına ilişkin araştırma sonuçlarıyla benzerdir
(Ahıska 1998).
Bentik organizmaların
cins sayıları yani çeşitliliği istasyonlar arasında farklılık göstermiş olup,
çeşitliliğin en az kafes istasyonunda olduğu saptanmıştır. Tatlısu ve deniz
ortamlarında kafeslerde balık yetiştiriciliğinin, bentik makrofauna üzerine etkilerinin
araştırıldığı çalışmalarda, bentik makrofaunanın çeşitliliğini azalttığı, kafes
koşullarına uyum sağlayabilen fırsatçı
organizmaların birey sayılarını arttırdığı bildirilmişse de (Brown et. al.
1987, Weglenska et al. 1987, Gowen ve McLusky 1988, Rast ve Holland 1988, O’Connor et
al. 1992, Anonim 1993, Drake ve Arias 1997, Çelikkale vd. 1999, Anonim
2000b, Atay ve Pulatsü 2000, Casalduero 2000,), bu çalışmada ortam koşullarına
uyum gösteren organizmaların birey sayısında artışlar belirlenmiş, fakat
fırsatçı organizmalara rastlanmamıştır. Bu durumun ortamın hidrografik
koşulları ve kafes işletmesinin büyüklüğü ile ilişkili olabileceği
düşünülmektedir.
Araştırmamızda kasım
ve aralık aylarında yüzeyden ölçülen 4 - 6 cm/s’lik akıntı hızı değerleri, göl
ve rezervuarlar için belirtilen 0,2 - 2 cm/s değerinden yüksek, başka bir
çalışmada belirtilen 10 cm/s değerinden ise düşük bulunmuştur (Anonymous 1984
,Lawson 1995).
Kesikköprü Baraj
Gölü’nde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin yapıldığı ve araştırmanın
yürütüldüğü yaklaşık 55 ton kapasiteli kafes işletmesinin; su kalite
parametreleri açısından amonyak-azotu ve toplam fosfor değerlerinde artışa yol
açtığı, zooplankton ve bentik organizmalara etkisi açısından ise organizmaların
birey sayılarını etkilediği, organizma çeşitliliğini azalttığı sonucuna
varılmıştır. Araştırma bulguları dikkate alındığında, söz konusu bu etkilerin lokal olduğu
belirlenmiştir . Ancak Kesikköprü Baraj Gölü’nde başka işletmelerin de
bulunduğu gözönüne alındığında, işletmelerin lokalize etkilerinin, yemleme
miktarı ve tipine, stoklama miktarına dikkat edilmesi ile birlikte, uygulanacak
rotasyon işlemiyle azaltılabileceği düşünülmektedir.
6. Kaynaklar
Ackefors, H., Enell, M., 1990, Discharge of
nutrients from Swedish fish farming to abjacent sea areas, Ambio, 19, 29-35.
Ahıska, S., 1998, Kesikköprü Baraj Gölü Bentik Organizma Türleri ve Mevsimsel Değişimi, A.Ü. Fen Ed. Fak. Biyoloji Anabilim Dalı Doktora Tezi, Ankara.
Akbay, N., 1987,Fitoplankton ve Zooplanktonların
Hacim ve Ağırlıklarının (biyomas) Hesaplanmasında Geometrik Şekillerin
Kullanılması, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, DSİ Gen. Müd., 1-28, Ankara.
Anonim, 1968, Kesikköprü Baraj Gölü Etüd Raporu,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı DSİ Genel
müd., Ankara.
Anonymous, 1975, Standart
Methods For The Examination of Water, Fourteenth edition, John D. Ducas Co., s 1193, USA.
Anonim, 1977, İçme Suyu ve Pis Sularda Standart
Rutin Analiz Yöntemleri Klavuzu, İller
Bankası, Yayın no: 4, Ankara.
Anonim, 1992, Türk Çevre Mevzuatı (Cilt II ), Türkiye Çevre Vakfı Yayını, 1-1275, Ankara.
Anonim, 1993, Türkiye’de Yetiştiriciliğin Çevresel
Etkisi ve Bunun Turizm, Rekreasyon ve
Özel Koruma Alanları ile İlişkisi, TÜGEM
, 1-185, Ankara.
Anonim, 1997, Türkiye 1. Su Ürünleri Şurası, Türkiye Su Ürünleri Dayanışma, Eğitim Araştırma ve Geliştirme Vakfı, 1-264, Ankara.
Anonim, 2000a, Ülkemiz Su Ürünleri Sektörünü
Geliştirme Stratejileri,Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı, Yay. No: 8, Ankara.
Anonim, 2000b, Kapalı ve Yarıkapalı Koylarda Ağ
Kafeslerde Yapılan Deniz Balıkları Yetiştiriciliğinin Deniz Tabanında
(Bentikte) Yarattığı Çevresel Etkilerin Belirlenmesine Yönelik Bir Çalışma, TAGEM, Bodrum.
Anonim, 2001, Türkiye’de Bulunan Sulak Alanların
Ramsar Sözleşmesi Balık Kriterlerine Göre Değerlendirilmesi Projesi, Kesin
Rapor, T.C. Çevre Bakanlığı Çevre Koruma
Genel Müd. ve T.C. Gazi Üniversitesi Vakfı, Ankara.
Anonim, 1992, Türkiye’deki Barajlar ve
Hidroelektrik Santraller,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı DSİ Genel müd., Ankara.
Anonymous, 1984, Inland Aquaculture Engineering, FAO , 353-363, Roma.
Anonymous,1996a, Monitoring The Ecological Effects
of Coastal Aquaculture, FAO, Reports
and Studies no:57, Roma.
Anonymous, 1996b, Fish Farming, Environmental Management Guidelines, UNEP, No:19.
Atay, D., 1987 , İçsu Balıkları ve Üretim Tekniği, Ankara Üniversitesi Zir. Fak. Yayınları, Yayın no:1035, 1-467, Ankara.
Atay, D., Pulatsü, S., 2000, Su Kirlenmesi ve
Kontrolü, A.Ü. Ziraat Fakültesi
, Yay. no:1513, 1-292, Ankara.
Aura, J., Stigebrandt, A., 1990, Quantitative estimates of the eutrophication effects of fısh farming on fyords, Aquaculture, 90, 135-156.
Babacan, Z.N., 1999, Ağ kafeslerde çipura (Sparus aurata L., 1758) ve levrek (Dicentrarchus labrax L., 1758)
yetiştiriciliğinin su kalitesine etkisi, A.Ü.
Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Beveridge, M. C. M., 1984, Cage and Pen Fish Farming, Carrying Capacity Models and Environmental İmpact, FAO Fish Tech. Pap (225), s 131, Roma.
Brown, J.R., Gowen, R.J., McLusky, D.S., 1987, The effect of salmon farming on the benthos of a Scottish sea loch, J. Exp. Mar. Bio. Ecol., 109, 39-51.
Casalduero,
F.G., 2000, Biomarkers: Indicator of pollution from aquaculture
activities, Seminar on environmenta impact assessment of Mediterranean
aquaculture farm, CIHEAM, Zaragoza.
Chua, T.E., 1993, Environmental management of coastal aquaculture development, R. S. V. Publin, H. Rosenthal and J.L. Maclean (eds.), Environment and aquaculture in developing countries. ICLARM Conf. Proc., 31, 199-212.
Cornel, G.E. and Whoriskey, F.G., 1992, The effect of rainbow trout (Oncorhynchus mykiss) cage culture on the water quality, zooplankton, benthos, sediments of Lac du Passage, Quebec, Aquaculture, 109, 101-117.
Çelikkale, M., Düzgüneş, E., Okumuş, İ., 1999,
Türkiye Su Ürünleri Sektörü,
Potansiyeli, Mevcut Durumu, Sorunları ve Çözüm Önerileri, Yay.no:1999-2,
İstanbul
Demir, N., Kırkağaç, M., Pulatsü, S., Bekcan, S., 2001, Influence of trout cage culture on the water quality, plankton and benthos in an Anatolian Dam Lake, The Israeli Journal of Aquaculture, 53 (3-4), 115-127.
Drake, P., Arias, A.M.,1997, The effect of
aquaculture practices on the benthic
makroinvertebrate community of a Lagoon System in the Bay of Cadiz ( Southwestern Spain) , Estuaries, 20, no:4, 677-688, İspanya.
Düzgüneş, O., Kesici, T. ve Gürbüz, F., 1983,
İstatistik Metotları. Ankara Ün. Ziraat Fak., Yayın no: 861, 1- 229, Ankara.
Edmondson, W.T., 1959, Freshwater Biology, Second Edition. John Wiley and Sons. Inc. Press. , 1-1248, Newyork.
Enell, M., Ackefors, H., 1991, Nutrient discharges from aquaculture operations in Nordic Countries into adjacent sea areas, ICES, F:56, Ref. MEQC, 2-16, İsveç.
Folke, C., Kautsky, N., 1989, The role of ecosystems for a sustainable development of aquaculture, Ambio, 18, (no:4), 234-243.
Foy, R.H. and Rosell, R., 1991, , Loadings of nitrogen and phosphorus from a Northern Ireland fısh farm, Aquaculture, 96, 17-30.
Genç, E., 1997, Yüzer Ağ Kafeslerde Deniz
Balıkları Yetiştiriciliğinin Çevreye Etkisi, A.Ü. Fen Bilimleri Enst. Y.L. Semineri, 1-27, Ankara.
Gowen, R. J., McLusky, D.S., 1988, How farm effect their surroundings, Fish Farmer, September / October, 33-34, 50-51.
Harding, J.P., Smith, W.A., 1974, A Key to The British Freshwater Cyclopoid and Calanoid Copepods, Second ed., Cumbria, Freshwater Biol. Assoc. Sci. Publish, 1-55.
Harper, D., 1992, Eutrophication of Freshwaters, 1-327, London.
Johnsen, R.I., Grahl-Nielsen, O., Lunestad, B.T., 1993, Environmental distribution of organic waste from a marine fish farm, Aquaculture, 118, 229-244.
Koste, W., 1978, Rotatoria, Die
Radiertiere, Mitteleuropas, 2. Bande, Gebnüder Bortroeger, 1-677, Berlin.
Lagler, K.F., 1956, Freshwater Biology, W.M.C Brown Company Publ., 1-1248, Dubuque, Iova.
Lawson, T.B., 1995, Fundamentals of Aquaculture Engineering, By Chapman & Hall, 1-355, USA.
Macan, T.T., 1975, A Guide To Freshwater Invertebrate Animals, Longman , 1-116, London.
O’Connor, R., Whelan, B.J., Crutchfield, J.A., 1992, Review of the Irish aquaculture sector and recommendations for its development, The Economic and Social Research Institute, 1-287, Dublin.
Okumuş, İ., 1997, Deniz kafeslerinde balık yetiştiriciliğinin ekolojik bazı etkileri ve balık-midye polikültür yaklaşımı, Akdeniz Balıkçılık Kongresi, 323-329, İzmir.
Phillips, M.J, Beveridge, M.C.M., Ross, L.G., 1985, The environmental impact of salmonid cage culture on inland fisheries: present status and fature trends, Journal Fish Biol., 27 (suppl.A), 123-137.
Pitta, P., Karakassis, I., Tsapakis, M.,
Zivanovic,S., 1999, Natural vs. mariculture induced variability in nutrients
and plankton in the eastern Mediterranean, Hydrobiologia,
391: 181-194.
Pulatsü, S., Atay, D., Karahan, B., 1999, Ağ
kafeslerde çipura (Sparus aurata L.,
1758) ve levrek (Dicentrarchus labrax L., 1758) yetiştiriciliğinin su kalitesine
etkisi, Tarım Bilimleri Dergisi, 5
(3), 99-101.
Rast, W. ,Holland, M., 1988, Eutrophication of lakes and reservoirs : a framework for making management decisions, Ambio, 17, 2-12.
Stewart, J.E.,1997, Environmental impacts of aquaculture, World Aquaculture, March, 47-52.
Stirling. H.P., Dey, T., 1990, Impact of intensive cage fish farming
on the phytoplankton and periphyton of a Scottısh freshwater loch, Hydrobiologia, 190, 193-214.
Strickland, J.D.M. and Parsons. T.R., 1972, A practical Handbock of Seawater Analiysis, 2 nd edition, Bull. Fısh. Res. Board Con., 167.
Verma, S.R., Sharma, A.K., Goel, D.P., 1987, Diversity as a measure of water pollution and an aid for biological water analysis, Acta Hydrochim. Hydrobiol., 15, 6, 559-576.
Weglenska, T., Brownick-Dylinska, L., Ejsmont-Karabin.J. and
Spodniewska, I., 1987, Plankton structure and dynamics, phosphorus and nitrojen
regeneration by zooplankton in Lake Glebokie polluted by aquaculture, Ekologia Polska, 35, 1, 173-208,
Polonya.
Wetzel, R.G., Likens, G.E., 1991, Limnological Analyses, W.B. Saunders Co., 1-391 , Newyork.
Wisniewski, R.J. and Planter, M., 1987, Phosphate exchange between sediments and the near-bottom water in relationship to oxygen conditions in a lake used for intensive trout cage culture, Ekologia Polska, 35, 1, 219-236, Polonya.
Yiğit, S. 1998, Kesikköprü Baraj Gölü Zooplanktonik
Organizma Türleri ve Mevsimsel Değişimi, A.Ü.
Fen Edebiyat Fak. Biyoloji Anabilim Dalı Doktora tezi, Ankara.