ÖNSÖZ
Su ürünleri yetiştiriciliği gıda güvencesi, kırsal alanların kalkınması ve diğer sosyo-ekonomik boyutları ile stratejik bir öneme sahip olup, Avrupa Birliği başta olmak üzere bir çok ülkenin kalkınma planlarında öncelikle yer almaktadır. Ancak Yirmi birinci yüzyılda hiçbir sektörün gelişmesi sürdürülebilir kalkınma, çevre ve ekolojik dengenin korunması gibi kavramların dışında düşünülmemektedir. Bu bağlamda bir taraftan su ürünleri yetiştiriciliği sektörünün gelişmesi çeşitli mali enstrümanlar ile desteklenirken, çevreye olan potansiyel etkilerinin de en aza indirilmesi yasal düzenlemeler ile güvence altına alınmaktadır. Yasal düzenlemelerin temelini de bilimsel araştırmalar ve veriler oluşturmaktadır.
Türkiye’de de su ürünleri yetiştiriciliği ve özellikle Gökkuşağı Alabalığı yetiştiriciliği hızlı bir gelişme göstermiştir. Ancak bu işletmelerin birbiri ve çevre ile olan etkileşimi kapsamlı bir şekilde niceleştirilememiştir. Bu araştırma kapsamında Bilecik İli, Bozüyük ilçesinde yer alan ve Karasu Deresi ile beslenen beş alabalık işletmesinin çıkış suyunun kalitesi incelenerek dere üzerindeki potansiyel etkileri araştırılmıştır. Ayrıca işletmelerin birbiri ile olan etkileşimi de irdelenmiştir. Elde edilen bulgular alabalık işletmelerinin çevre üzerindeki etkilerine ışık tutmakta ve bu etkileşimin bir çok sektöre göre daha düşük düzeyde olduğunu göstermektedir.
Çalışma kapsamında elde edilen bulgular doğrultusunda Karasu Deresi’nin korunmasına ve sektörün genelinde uygulanacak yasal düzenlemelere ve atık yönetimine ilişkin öneriler geliştirilmiştir. Bu öneriler, alabalık işletmelerinin çevreye olan potansiyel etkilerini asgari düzeye indirecek, sektörün gelişmesine katkıda bulunacak niteliktedir.
Bu projenin gerçekleştirilmesi için gerekli mali desteği sağlayan TÜBİTAK, Veteriner ve Hayvancılık Araştırma Grubu Sekreterliği’ne ve Ankara Üniversitesi Araştırma Fon Müdürlüğü’ne şükranlarımızı sunarız.
Proje Yürütücüsü
Prof. Dr. Gülten KÖKSAL
SERAP PULATSÜ
FİKRİ AYDIN
FERİT RAD
A.ÇAĞLAN KARASU
AKASYA AKÇORA
NEZİR KUYUMCU
EKİM 2002
ANKARA
Tablo 2.1. Nehir suyu, balık çiftliği çıkış suyu ve
kentsel atıkların su kalite parametreleri
(mg/l) 4
Tablo 2.2. Bazı
ülkelerin su ürünleri üretim işletmelerine ilişkin çıkış suyu kalitesi. 6
Tablo 2.3. Avrupa ülkelerinde su ürünleri yetiştiriciliği- çevre etkileşimini düzenleyen uygulamalar 11
Tablo 2.4. Karada kurulu Salmonidae işletmelerinin çıkış sularının yüküne yönelik standartlar (mg/l, maksimum izin verilebilir yükleme değerleri) 12
Tablo 2.5. Virjinya’da su ürünleri işletmelerini besleyen akar sulara ilişkin standart su kalite parametre değerleri 13
Tablo 2.6. İskoçya akarsu sınıflandırma skalası 14
Tablo 2.7. Alabalık işletmelerinde normal yetiştirme sürecinde
ve havuzların temizlenmesi sırasında çıkış suyu kalitesinin karşılaştırılması 17
Tablo 3.1. İşletmelerin kapasite ve üretim miktarı 19
Tablo 3.2. İşletmelerin 2001 yılı üretim miktarı, yem tüketimi, yemin fosfor
içeriği ve yem dönüşüm oranı (FCR) değerleri 22
Tablo 4.1. Çözünmüş oksijen (Ç02) konsantrasyon (mg/L) işletmelere ve aylara
göre değişimi 27
Tablo 4.2. pH değerlerinin işletmelere ve aylara göre değişimi 29
Tablo 4.3. Biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ5) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 31
Tablo 4.4. Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 32
Tablo 4.5. Askıda katı madde konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 33
Tablo 4.6. Amonyak-azotu (NH3-N) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 35
Tablo 4.7. Nitrit-azotu (NO2N) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 36
Tablo 4.8. Nitrat-azotu (NO3-N) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 37
Tablo 4.9. Toplam fosfor (TF) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 40
Tablo 4.10. Toplam ortofosfat (TO) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 41
Tablo 4.11. Toplam filtre edilebilir fosfor (TFF) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 42
Tablo 4.12. Toplam filtre edilebilir ortofosfat (TFO) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 43
Tablo 4.13. Partiküler inorganik fosfor (PİF) konsantrasyonunun (mg/L) işletmelere
ve aylara göre değişimi 44
Tablo 4.14. Gökkuşağı alabalık işletmelerinin Karasu Deresi üzerine bıraktıkları tahmini fosfor yükü 45
Sayfa No
Şekil 3.1. Fosfor fraksiyonlarının belirlenmesine yönelik işlemler 21
Şekil 4.1. Su sıcaklığının kaynak suyu, işletmelerin giriş ve çıkış suları ile
aylara bağlı değişimi 25
Şekil 4.2. Çözünmüş oksijen konsantrasyonunun kaynak suyu, işletmelerin
giriş ve çıkış suları ile aylara bağlı değişimi 26
Şekil 4.3. pH değerinin kaynak suyu, işletmelerin giriş ve çıkış suları ile
aylara bağlı değişimi 28
Şekil 4.4. Toplam fosfor yükünün işletmelere ve aylara bağlı değişimi 46
The fish excreta and waste feed discharged directly from fish farms to rivers and streams have the potential to cause pollution.In this study, to determine the environmental impact of trout farming on water quality of Karasu stream in Bözüyük, Bilecik Province, effluents of 5 Rainbow trout farms were studied in terms of dissolved oxygen, pH, suspended solids, biological oxygen demand (BOD), chemical oxygen demand (COD), total phosphorus load. Monthly water samples were collected upstream and downstream the farms over a 1-year period.
Effluent qualities varied from farm to farm and from season to season.
However; the measured values of
dissolved oxygen, pH, suspended solids,
ammonia- nitrogen, nitrite-nitrogen and nitrate-nitrogen in farm
effluents were within the effluent standards and limits set for trout farming
in different countries. The phosphorus load of farm effluents in terms of kg P
per ton of production and per ton of feed used exceeded the loads cited in
literature. The average phosphorus load of five farms on Karasu stream was calculated as
Key Words: Rainbow trout (Oncorhynchus mykiss), fish farm effluents, nitrogen and
phosphorus fractions,
phosphorus load
Bu çalışma balıkçılık işletmelerinden doğrudan bırakılan balık dışkısı ve artık yemlerin alıcı ortam üzerindeki kirlenme boyutunu araştırmak amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla Bilecik-Bozüyük ilçesinde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin alıcı ortam olan Karasu deresi üzerindeki çevresel etkilerini belirlemek için dere üzerinde yer alan beş alabalık işletmesinin çıkış sularında çözünmüş oksijen, pH, askıdaki katı madde, biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ5), kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), toplam fosfor yükü incelenmiştir. Su örnekleri işletmelerden bir yıl boyunca aylık olarak alınmıştır.
Elde edilen bulgulara göre çıkış
sularının kalitesi işletmeden işletmeye ve mevsimden mevsime farklılık
göstermiştir. Ancak işletmelerin çıkış suyundaki çözünmüş oksijen, pH, askıdaki
katı madde, amonyak azotu, nitrit azotu
ve nitrat azotu düzeylerinin farklı ülkelerde alabalık işletmeleri için
öngörülen standart ve sınırların içerisinde yer aldığı saptanmıştır.
İşletmelerin çıkış suyu ile alıcı ortama bırakılan ve bir ton balık üretimi için kullanılan bir ton
yem başına düşen fosfor yükü,
literatürde belirtilen değerlerin üzerinde bulunmuştur. Beş işletmenin Karasu
Deresi üzerindeki ortalama fosfor yükü
Anahtar Kelimeler: Gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus mykiss), işletme çıkış suyu, azot ve fosfor fraksiyonları, fosfor yükü
Sayfa
No
2. KAYNAK ARAŞTIRMASI 4
Parametre(mg/l) |
Nehir suyu
|
Balık çiftliği çıkış suyu
|
Kentsel atık
|
BOİ 5
|
1.0-5.0
|
3.0-20.0
|
300.0
|
Toplam N
|
1.0-2.0
|
0.5-4.0
|
75.0
|
Amonyak N
|
Veri yok
|
0.2-0.5
|
60
|
Toplam P
|
0.02-0.1
|
0.05-0.15
|
20
|
Askıdaki katı
madde
|
Veri yok
|
5.0-50.0
|
500
|
Cranston’a göre (1994) entansif
balık yetiştiriciliğinde bir kilogram
balık üretimi
Lanari
ve ark. (1995) tarafından yürütülen ve farklı içerikli yemlerin kullanıldığı
bir çalışmada 1 ton alabalık üretiminin 46.0-
Ramseyer’ye
göre ( 1998) Salmonidae yemlerinde
bulunan fosforun %37.7’si balık tarafından kullanılırken, %21.0’i
dışkıyla, %41.3’ü ise çözünmüş olarak
alıcı ortama karışmaktadır.
Yer |
SS(mg/l) |
TF(mg/l) |
TN(mg/l) |
BOİ5(mg/l) |
Norveç (1991)
|
3
|
0,100
|
0,50
|
-
|
Kuzey İsveç (1992)
|
6,9
|
0,110
|
0,70
|
-
|
Kuzey İrlanda (1991)
|
-
|
0,110
|
0,531
|
-
|
Finlandiya (1988)
|
-
|
0.055
|
-
|
-
|
Danimarka (1982)
|
5-50
|
0,050-0,150
|
0,5-4,0
|
3-20
|
SS
: Askıda katı madde TN : Toplam azot
TF : Toplam fosfor BOİ5 :
Biyolojik oksijen ihtiyacı
Foy ve Rosell (1991), Kuzey
İrlanda’da Bush nehri üzerinde kurulu bir gökkuşağı alabalığı işletmesinden
kaynaklanan toplam fosfor ve toplam azot yükünü belirlemişlerdir. Günlük yük
değeri; giriş ve çıkış suyu örneklerinde, toplam fosfor ve toplam azot
konsantrasyonları arasındaki fark ile örnek alma periyodu boyunca işletmeden
geçen su miktarının çarpımından elde edilmiştir. 12 aylık araştırma periyodu
sonunda üretilen bir ton gökkuşağı alabalığı için toplam fosfor yükü
Schwartz ve Boyd (1994) tarafından
yürütülen bir çalışmada iki yıl süre ile 25 kanal yayını havuzundan alınan örneklerde BOİ5, azot,
toplam fosfor ve pH düzeyleri saptanmış ve bu ölçümlerin izin verilebilir
(önerilen) değerleri aşma yüzdeleri belirlenmiştir. Su örnekleri Şubat, Mayıs,
Ağustos ve Kasım aylarında olmak üzere yılda dört kez alınmıştır. Örnekler
yüzeyin yaklaşık
Philipe (1985) İrlanda’daki salmon
ve alabalık işletmeleri üzerinde yaptığı araştırmada bir ton balık üretiminin
çevreye bıraktığı karbon, azot ve fosfor yükünün sırasıyla 437.8-635.2,
80.0-115.8 ve 20.4-28.8 birimi yok olarak saptanıştır. Bu elementlerin
yemlerdeki miktarları ise 596.2-789.6, 107.2-143.0 ve 25.2-33.6 birim olarak
bulunduğundan bu 3 elementin sırasıyla %73.9-%80.4, %74.6-%81.0 ve
%81.0-%85.7’sinin alıcı ortama geçtiği hesaplanmıştır (O’connor ve ark. 1992).
Castello ve ark. (1995) İrlanda
faaliyet gösteren alabalık ve salmon işletmelerinin çevreye olan etkilerini
incelemişlerdir. İşletmelerin giriş suyuna göre çıkış suyunda başta fosfor,
amonyak, BOİ5, KOİ ve askıda katı madde olmak üzere artışlar
gözlenirken çözünmüş oksijen miktarında azalmalar saptanmıştır. pH, iletkenlik,
nitrat ve toplam (kjeldal) nitrojen miktarındaki değişmeler ise önemsiz
bulunmuştur. Atık yükü, yemleme miktarı ve balık stoğuna bağlı olarak mevsimsel
değişimler göstermiştir. BOİ5 ve fosfor yükü ile çözünmüş oksijen
tüketimi yaz aylarında daha yüksek bulunmuştur. Bazı işletmelerin çıkış
suyundaki askıda katı madde ve BOİ 5 miktarında, giriş suyuna göre düşmeler
gözlenmiştir. Bu düşmenin suyun havuzlardan geçişi sırasında çökme sonucu
meydana geldiği saptanmıştır. Atık yükünün tank veya havuzların
temizlenmesinden 2 saat sonra 1-20 kat artabileceği tespit edilmiştir.
İncelenen işletmelerin sadece %9’nun deşarj noktasından
Selong
ve Helfrich (1998) Virjinya eyaletindeki alabalık işletmelerinin çevre
üzerindeki etkilerini belirlemek için 5 işletmenin çıkış suyunun kalitesini
incelemiştir. İşletmelerin çıkış suyunda çökebilen katı madde miktarı 0.1
mg/l’nin altında bulunmuştur. İşletmelerin çıkış suları alıcı ortamın toplam
amonyak nitrojeni, serbest amonyak ve nitrit nitrojeni içeriğinin artmasına yol açmıştır. Ancak bu
yük sucul canlıların yaşamını tehlikeye sokacak sınırların altında bulunmuştur.
İki işletmede bulunan çökertme havuzlarının çıkış sularının yükünü önemli
oranda azalttığı saptanmıştır.
Westers
(2000)’ye göre akar su sistemi kullanan balık çiftliklerinin çıkış sularındaki
askıdaki katı madde yoğunluğu 2.0-6.0 mg/l’dir. Araştırıcıya göre bu tip
işletmelerin çıkış suyundaki toplam azot ve fosfor yükü sırasıyla 0.5-4.0 mg/l
ve 0.05-0.15 mg/l aralığındadır.
O’connor
ve ark. (1992)’ye göre bir ton alabalık üretiminin alıcı ortama yüklediği katı
maddenin kuru ağırlığına ilişkin saptanan değerler yapılan araştırmalara göre
farklılık göstermektedir. Örneğin bazı araştırıcılar bu değeri, havuz ve tank
yetiştiriciliğinde 100-
Solbe’ye (1982) göre bir ton balık
üretiminin ortaya çıkardığı biyokimyasal oksijen ihtiyacının
Solbe (1988), İngiltere’deki
alabalık işletmelerini alıcı ortama bıraktıkları organik yük açısından 1980
yılında incelemiştir. Araştırıcıya göre bir işletmenin çıkış suyu diğer bir
işletmenin giriş suyu olabileceğinden işletme çıkış sularının niteliği iyi
algılanmalı ve araştırılmalıdır. Araştırıcı İngiltere’deki alabalık
işletmelerinin %25’nin aynı su kaynağını paylaştıklarını ve 53 işletme
arasındaki ortalama mesafenin
Çelikkale ve ark. (1999)’a göre,
Türkiye’de balık çiftlikleri arasındaki mesafeye ilişkin bir standart
olmadığından bazen aynı akarsu üzerinde birkaç işletme faaliyet
gösterebilmektedir. Araştırıcılar buna örnek olarak Trabzon ile Maçka-Meryemana
Deresi üzerindeki işletmeleri göstermekte ve buradaki işletmeler arasında ancak
50-
Asche ve
ark. (1999)’a göre su kirliliği su ürünleri işletmelerinde büyümenin
azalmasına, ölüm oranının artmasına ve balık eti kalitesinin düşmesine yol
açtığından, işletmeciler işletme-çevre etkileşimini kendi karar
mekanizmalarında dikkate almalıdırlar. Araştırıcılara göre su ürünleri
yetiştiriciliğinde alıcı ortamı olumsuz yönde etkileyen etkenlerin başında yem
ve ilaç (antibiyotik) kullanımı gelmekte ve bu iki alanda yapılacak yeni
düzenleme ve uygulamalar ile bu etkileşim en az düzeye indirilebilmektedir.
Aynı araştırıcılara göre Norveç’te salmon işletmeleri daha etkin yemleme
teknikleri kullanımı ile yem dönüşüm oranını iyileştirerek (yem dönüşüm oranı,
1.0:1.19) daha az yem kullanmakta ve dolayısıyla hem yem giderlerini hem de
alıcı ortama yükledikleri organik madde
oranını azaltmaktadırlar. Ayrıca tedavi yöntemleri yerine aşılama
uygulamalarının artması ile hem hastalıktan doğan kayıplar ve üretim masrafları
azalmakta hem de alıcı ortam daha az oranda etkilenmektedir. Araştırıcılara
göre su ürünleri yetiştiriciliğinde verimlilik ve çevre arasında yakın bir
ilişki bulunmakta ve Norveç’teki işletmeler bu prensip ve düşünceden yola
çıkarak çevre ile dost bir üretim gerçekleştirmekte ve çevre kirliliğini
azalmakta başarılı olmaktadır. Araştırıcılar yetiştiricilik-çevre etkileşimine
yönelik araştırmaların çok masraflı olduğundan ve üreticilere ek bir gelir
sağlamadığından bu tip çalışmaların işletmelerden beklenemeyeceğinden ve devlet
tarafından finanse edilmesi gerekliliğini dile getirmektedir. Salmon
yetiştiriciliğinden kaynaklanan fosfor yükü 1994 yılında Norveç’in toplam
fosfor yükünün %24’ünü ve Kuzey Denizine bırakılan toplam fosfor yükünün
%2’sini oluşturmuştur. Azot yükü ise %7 olarak saptanmıştır.
Su ürünleri yetiştiriciliğinin gıda
güvencesi, istihdam yaratması, döviz girdisi sağlaması ve kırsal alanların
kalkınması açısından taşıdığı önem göz önünde tutularak ülkeler
yetiştiricilik-çevre etkileşimini düzenlemek ve yetiştiriciliğin alıcı ortam
üzerindeki potansiyel etkilerini en aza indirebilmek için çeşitli yasal
düzenlemelere başvurmaktadırlar. Avrupa
ülkelerinde su ürünleri yetiştiriciliğinin çevreye olan etkilerini
düzenleyen uygulamalar Tablo 2.4’de özetlenmiştir. Bu yasal düzenlemelerin
başlıcaları ; üretim kotaları, zorunlu su arıtım uygulaması, N ve P yükü
sınırlamaları, yüksek enerjili ekstrude yemlerin kullanım zorunluluğu ve yem
dönüşüm oranı (FCR) standartlarıdır. Uygulamalar arasında bir birliktelik söz
konusu değildir. Avrupa Birliği ülkelerinde bile standart bir uygulama söz
konusu olmayıp her ülke kendi mevzuatını uygulamaktadır. En yaygın yasal
düzenlemeler, nitrojen ve fosfor yüküne dönük sınırlama, arıtım
zorunluluğu ve üretim kotalarıdır.
İngiltere’de
arıtma zorunluluğu, işletmelerin çıkış sularının alıcı ortama verilemeden önce
bir çökertme havuzundan geçirilmesini kapsamaktadır. Diğer bazı ülkelerde
çökertme havuzlarının yanısıra fiziksel
filtrasyon ekipmanları da zorunludur. İşletmelerin üretim seviyelerine yönelik
sınırlama ve kota sistemi daha çok deniz kafes işletmelerine yönelik
olmaktadır. Çünkü bu işletmelere yönelik N ve P yükü sınırlamasının uygulanması
teknik olarak olası değildir. Sadece Danimarka’da üretim kotaları karada
bulunan işletmelere de uygulanmaktadır ( Midlen ve Redding, 1998).
Tablo 2.3.. Avrupa
ülkelerinde su ürünleri yetiştiriciliği-çevre etkileşimini düzenleyen
uygulamalar ( Midlen ve Redding, 1998)
Ülke |
Üretim
sınırlaması (kota) |
Zorunlu
su arıtımı |
N ve P
yükü sınırlamaları |
Çevreye
etkisi az olan yem kullanımı |
Yem
dönüşüm oranı (FCR) standartları |
Avusturya |
Yok |
Var |
Var |
Yok |
Yok |
Belçika |
Yok |
Yok |
Yok |
Yok |
Yok |
Danimarka |
Var |
Var |
Var |
Var |
Var |
Finlandiya |
Var |
Yok |
Yok |
Yok |
Var |
Almanya |
Yok |
Var |
Var |
Yok |
Yok |
İzlanda |
Var |
Var |
Yok |
Yok |
Yok |
İrlanda |
Var |
Var |
Var |
Yok |
Yok |
İtalya |
Yok |
Yok |
Var |
Yok |
Yok |
Norveç |
Var |
- |
Yok |
Yok |
Var |
İsveç |
Var |
- |
Yok |
Yok |
Yok |
UK İngiltere
ve Galler İskoçya Shetland İrlanda |
Yok Var Yok Yok |
Var Yok - Yok |
Var Var Var Var |
Yok Yok Yok Yok |
Yok Yok Yok Yok |
İşletmelerin
çıkış suyunun N ve P yüküne dönük getirilen standart ve sınırlamalar da ülkeler
arasında farklılık göstermektedir ( Tablo 2.3). Bu değerler su girişi ve çıkış
arasında meydana gelebilecek maksimum izin verilebilir artışı ifade etmektedir.
Örneğin Danimarka’da bir işletmeye giren suyun BOİ5 yükünde çıkışta
sadece 1 mg/l artışa izin verilmektedir. Bu değer İngiltere’de 2 mg/l’dir
Tablo 2.4. Karada
kurulu Salmonidae işletmelerinin
çıkış sularının yüküne yönelik standartlar
(mg/l, maksimum izin verilebilir yükleme değerleri ) ( Midlen ve
Redding, 1998)
Kriter
(mg/l) |
Danimarka |
İngiltere |
BOİ5 |
1.0 |
2.0 |
Askıda
katı madde |
3.0 |
5.0 |
Fosfor |
0.05 |
- |
Amonyak
azotu |
0.4 |
0.5 |
Toplam
azot |
0.6 |
- |
Yetiştiricilik ve çevresel etkileşimi konusunda en sıkı düzenlemeler Danimarka’da uygulanmaktadır. Yukarıda söz edilen deşarj standartları yanı sıra bu ülkede kullanılacak balık yemlerine ilişkin de sınırlamalar getirilmiştir. Örneğin kullanılan yemlerin brüt enerjisinin en az %74’nü metabolik enerji oluşturmalı, toplam maksimum %9 , toplam fosfor %1 ve toz miktarı maksimum %1 olmalıdır. Bu ülkede işletmelerin deşarj sularına bir harç uygulanmamaktadır ( Bergheim ve Cripps, 1998).
Danimarka’da
alabalık yetiştiriciliğinde kullanılan yemlerin sindirilebilirliğinin en az
%70, yem dönüşüm oranının en az 1.0: 1.6 ve azot ile fosforun kuru madde
ağırlığının sırasıyla en fazla %8.0 ve %1.0 olması zorunludur (O’connor ve ark.
1992).
Iversen (1995)’e göre Danimarka’daki
alabalık yetiştiriciliği dünyada en sıkı düzenlemelere sahip sektörlerin
başında gelmektedir. Her işletmenin yılda kullanabileceği yem miktarı ve alıcı
ortama bırakabileceği azot miktarı sınırlandırılmıştır.
Amerika
Birleşik Devletlerinde su ürünleri işletmelerinin deşarjı Çevresel Koruma
Ajansı ( Environmental Protection Agency, EPA) tarafından düzenlenmektedir (
Fornshell, 2001). Bu kurum belirli ölçekteki çiftliklere su deşarj izin belgesi alma zorunluluğunu getirmiştir.
Soğuk su balıkları üreten ve yılık kapasitesi
farklılık
göstermektedir. Kuzey Karolina’da su ürünleri işletmelerinin çıkış suyundaki
askıdaki katı madde miktarının aylık ortalamasının 5.0 mg/l’nin aşmasına izin
verilmemektedir. Ayrıca günlük maksimum askıdaki katı madde miktarı 10 mg/l’yi
aşmamalıdır. Bu eyalette işletmelerin çıkış suyundaki çözünmüş oksijen
miktarının 6.0 mg/l’nin altına düşmesine izin verilmemektedir. Virjinya
eyaletinde soğuk su balıkları üreten işletmeleri besleyen akar suların kalitesine yönelik standartlar
getirilmiştir ( Tablo 2.5).
Tablo 2.5.
Virjinya’da su ürünleri işletmelerini besleyen akar sulara ilişkin standart su
kalite parametre değerleri ( Davis, 1993)
Parametre |
Standart
değerler (mg/l) |
|
|
Minimum |
Maksimum |
PH |
6.5 |
9.5 |
Çözünmüş oksijen |
6.6 |
- |
Toplam
askıdaki katı madde |
10 |
15 |
Çökebilir
katı madde |
0.1 |
3 |
BOİ5
|
- |
10 |
Kanada’da yılda 630 tonun üzerinde
balık yemi kullanan işletmeler deşarj suları için ruhsat almak zorundadırlar.
Ayrıca aynı su kaynağı üzerinde kurulu işletmeler için
|
Çözünmüş
oksijen
|
BOİ5
|
NH3-N
|
|
Su
kalitesi
|
Sınıf
|
%
doymuşluk
|
mg/l
|
mg/l
|
Çok iyi
|
A
|
80
|
2.5
|
0.25
|
İyi
|
B
|
70
|
4
|
0.6
|
Nispeten iyi
|
C
|
60
|
6
|
1.3
|
Orta
|
D
|
50
|
8
|
2.5
|
Kötü
|
E
|
20
|
15
|
9.0
|
Kaliteli yem kullanımı, etkin
çiftlik yönetimi ve yemleme stratejilerinin uygulanması ve kültür sistemlerinin
daha iyi tasarımı ile, Avrupa
ülkelerinde Salmonidae türlerinin yetiştiriciliğinden kaynaklanan atık
yükünde son 20 yılda %50-70 oranında azalma meydana gelmiştir ( Bergheim ve
Cripps, 1998).
Yüksek oranda yağ ve daha düşük oranda protein içeren yüksek enerjili ektrude yemlerin geliştirilmesi ve kullanılması su ürünleri işletmelerinin çıkış sularının kalitesini olumlu yönde etkilemiştir. Bu yemlerdeki yüksek yağ kaynaklı enerji, proteinin katabolizmasını azaltmakta ve balıkların proteinden yararlanma etkinliğini artırmaktadır ( Lanari ve ark., 1995; Iversen, 1995; Ramseyer, 1998; Midlen ve Redding;1998). Daha az kirlenmeye neden olan bu yemlerin temel özellikleri aşağıdaki gibi özetlenebilir ( Midlen ve Redding, 1998) :
- Dışkı miktarını azaltacak yüksek sindirilebilme oranına sahiptirler.
- Günlük yem tüketimini azaltmak için daha yüksek yoğunlukta enerji ve besin içerirler.
- Optimum büyüme ve yemden yararlanma için dengeli bir besin içerikleri vardır.
- Maksimum yem alımını ve minimum yem zayiatı sağlamak için balık tarafından iştahla tüketilecek tat ve yapıya sahiptirler.
- Kullanılan peletleme tekniği sayesinde bu yemler daha stabil bir pelet yapısına sahip olup, suya besin sızma oranı daha azdır. Ayrıca daha geniş bir büyüklük aralığında pelet yapımı mümkün olduğundan her boy balık için pelet üretimi mümkün olmaktadır.
Bazı ülkelerde bu tip yemlerin kullanılması zorunlu kılınmıştır. Örneğin Danimarka’da bu uygulama ile bir ton balık üretimi başına işletmelerin çıkış sularından alıcı ortama bırakılan BOİ 5 yükü 1980-1991 yılları arasında 600’den 247’ye, toplam azot yükü 180’den 49’a ve toplam fosfor yükü 30’dan 6 kg’a düşmüştür ( Bergheim ve Cripps,1998 ).
Kaliteli
yemlerin kullanılması ile alabalık işletmelerinde yemin ete dönüşüm oranı da
olumlu yönde etkilenerek daha az yemle aynı üretim seviyesi korunmakta ve alıcı
ortama daha az oranda fosfor ve azot bileşimleri bırakılmaktadır. 1974 yılında
İskandinav ülkelerinden Danimarka ve Norveç’teki alabalık işletmelerinde yemin
ete dönüşüm oranı 2.08 iken bu oran 1995 yılında 1.0-1.1’e düşmüştür. Bu olumlu gelişme işletmelerin çıkış suyu
kalitesini de olumlu yönde etkilemiştir. 1974 yılında 1 ton balık üretiminin
alıcı ortama bıraktığı N ve P yükü sırasıyla 132 ve
Yetiştiricilikte
kullanılan yemlerin içeriğinin değiştirilmesi ile işletmelerin nitrojen ve
fosfor deşarj yükü azaltılabilir. Nitekim
İsveç’te 1990 yılı öncesinde kullanılan alabalık yemleri %1.2-1.4 fosfor
içerirken, daha kaliteli yemlerin geliştirilmesi ile yemlerdeki fosfor oranı
%0.8’e düşürülmüştür. Bu gelişmenin sonucunda 1985 yılına kadar 1 ton alabalık
üretiminin alıcı ortama ulaştırdığı fosfor yükü
Yemleme
yönetimi de su ürünleri işletmelerinin çevre üzerindeki etkilerinin azaltılması
bakımından önemli bir aracıdır. Bu açıdan yemleme şekli ve zamanı önem
taşımaktadır. Yem sunumunda uygulanan yöntem yem zayiatını ve dolayısıyla
yemleme etkinliğini doğrudan etkileyebilmektedir. İşletmelerde optimum yemleme ve büyüme oranının belirlenmesi için
işletmeciler standart yemleme tabloları yanı sıra kendi özgün koşullarını
dikkate alarak yemleme tabloları geliştirmelidirler. Bu amaçla uzun süreli
olarak çevresel koşullarını ve balıklardaki büyümeyi izlemeleri gerekmektedir. Yemleme
sıklığı da yemden yararlanmayı ve atık miktarını doğrudan etkileyebilmektedir.
Örneğin alabalıkların yemlemeden sonra ilk 2 saat iştahın azaldığı ve balığın
yem almak istemediği saptanmıştır. Verilecek yem balık tarafından aktif olarak
alınmadığından alıcı ortama karışacaktır. Su kalitesi de yemden yararlanmayı
etkilemekte ve işletme yönetiminde titizlikle izlenmelidir. Örneğin çözünmüş
oksijen miktarı 6 mg/l’nin altına düştüğünde alabalıklarda yem tüketimi
azalmaktadır. Maksimum yem tüketimi sırasında
çözünmüş oksijen 5 mg/l’nin altına düştüğünde, büyüme oranı %20
azalmaktadır (Midlen ve Redding, 1998).
Miller
ve Semmens’e göre ( 2002) üretim dönemi boyunca uygun yemlerin kullanılması,
etkin yemleme programının uygulanması ve çıkış sularındaki katı maddelerin
alıcı ortama verilmeden önce çökertilmesi ile işletmelerin besleyici element
yükü %50 oranında azaltılabilir. Araştırıcılar,
su ürünleri işletmelerinin uygulayacağı atık yönetimini, yem ve yemleme
düzenlemeleri ve katı atık uzaklaştırması
olmak üzere 2 bölüm ele almışlardır. Yemleme yönetimi bağlamında yüksek
enerjili ekstude yemlerin seçimi ve kullanılması işletmelerin atık yükünün
azaltılmasında etkili olduğu saptanmıştır. Bu yemlerin kullanılması ile
hedeflenen büyüme oranına daha az yem tüketimi ile ulaşılmakta ve yemlerde yemden yararlanma oranı daha iyi olmaktadır.
Dolayısıyla daha az yem ile aynı üretim seviyesi korunmaktadır. Yüzer ekstrude
yemlerin geliştirilmesi de işletmelerin atık kontrolüne olumlu katkıda
bulunmuştur. Tüketilmeyen yemler su yüzeyinde kaldığından toplanması ve
uzaklaştırılması daha kolay olmaktadır.
Balık
çiftliklerinin tasarımı, yer seçimi ve yönetimi işletmelerin çevreye olan
etkisinin azaltılması bakımından önemlidir. Yemleme stratejileri ve kullanılan
yem tipi işletmelerin atık yükünü belirleyen en önemli faktörlerdir. Midlen ve Redding’e göre (1998) su ürünleri yetiştiriciliğinin çevre
üzerindeki etkisini azaltmak için ‘atık minimizasyonu’ etkili bir çevresel
yönetim aracıdır. Araştırıcılara göre atık minimizasyonu için en önemli
stratejiler, üretim planlaması ve işletme tasarımı ile işletme (operasyonel) yönetimidir.
Araştırıcılar; planlama aşamasındaki stratejileri; çevre etkileşim
değerlendirmesi (ÇED), çevresel modelleme ve üretim sistemi tasarımı
olarak özetlerken işletme yönetimi
aşamasındaki önlemleri, yemleme stratejisi (örneğin daha az organik yüke yol
açan yemlerin kullanımı) ve uygun bakım teknikleri olarak sıralamaktadırlar.
Yetiştirme tankları ve havuzlar farklı hidrolojik özeliklere sahip olup
işletmelerin alıcı ortama bıraktıkları yükü etkileyebilmektedir. Alabalık
yetiştiriciliğinde yaygın olarak kullanılan kanal tipi havuzların son kısmında
tabana yapılan küçük çökertme çukurlarının yardımıyla katı atıkların çıkış suyu
ile alıcı ortama bırakılmadan toplanması mümkündür. Burada biriken
atıkların daha sonra havuzlardan toplanarak uzaklaştırılması işletmelerin
organik yükünün azaltılması bakımından başvurulabilecek en basit işletme
tasarımı uygulamalarından biridir. İşletmelerin çıkış sularının alıcı ortama
verilemeden önce bir çökertme havuzundan geçirilmesi özellikle askıdaki katı
madde yükü bakımından çıkış suyunun kalitesini olumlu yönde
etkilemektedir. Özellikle hasat ve
temizleme amacıyla havuzların boşaltımı sırasında işletmelerin alıcı ortama
bıraktıkları yükte önemli artışlar gözlenmiştir. Normal yetiştirme işlemlerinin
yürütülmesi sırasında alabalık işletmelerinin çıkış suları 1.5-11.4 mg/l askıda
katı madde taşırken, havuzların temizlenmesi sırasında bu miktar 17-8010 mg/l’ye
ulaşabilmektedir. BOİ5’i 1.9-
Tablo 2.7.
Alabalık işletmelerinde normal yetiştirme sürecinde ve havuzların temizlenmesi sırasında çıkış
suyu kalitesinin karşılaştırılması (
Midlen ve Redding, 1998).
Su Kalite
parametreleri (mg/l) |
Normal
dönem |
Havuzların
temizlenmesi |
Askıda katı madde |
1.5-11.4 |
17-8010 |
BOİ5 |
1.9-4.4 |
40-1150 |
KOİ |
8-24 |
50-2770 |
Toplam P |
0.03-0.13 |
0.14-3.1 |
NH4-N |
0.09-0.52 |
- |
NO2-N |
<0.29 |
- |
NO3-N |
0.47-3.58 |
|
İşletmelerin çıkış sularındaki katı
atıkların alıcı ortama bırakılmadan
uzaklaştırılması da işletmelerin çevreye olan potansiyel etkilerinin
azaltılması açısından başvurulabilecek atık yönetimi uygulamalarından biridir.
İşletme çıkış sularında askıdaki katı maddelerin artması BOİ5’nin
artmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla deşarj sularındaki çökebilen katı
maddenin uzaklaştırılması BOİ5 ve KOİ’nin düşmesine katkıda
bulunmaktadır. Başlıca atık uzaklaştırma
yöntemleri, uygun havuz veya tank tasarımı,
atık çökertme havuzlarından yararlanma ve yapay sulak alanların
kullanılması olarak özetlenmektedir ( Miller ve Semmens, 2002).
Naylor ve ark. (1999)’ye göre su ürünleri
işletmelerinin çıkış sularındaki fosfor, organik madde ve daha az oranda olsa
da, balık tarafından salgılanan azot, çökebilen katı fraksiyonda ve
çökertilerek uzaklaştırmaları mümkündür. Bu nedenle çökertme, işletmelerin atık
yükünü azaltmada etkin bir yöntemdir.
Yetiştirme
havuz ve tanklarının tabanındaki su akış dinamiğinden yaralanılarak tank veya
havuzdaki katı atıkların belirli bir noktaya toplanılması ve daha sonra
uzaklaştırılması mümkündür. Böylece işletmelerin çıkış suyundaki atık yükü belirli
bir oranda düşürülmektedir ( ( Bergheim ve Cripps, 1998).
Dumas
ve Bergheim’e göre (2001) su ürünleri yetiştiriciliği yapan işletmelerin çıkış
suyundaki askıdaki katı madde yükü işletmeler arasında farklılık göstermekte ve
2-50 mg/l arasında değişmektedir. Bu nedenle katı atıkların uzaklaştırılmasında
kullanılacak sistemin seçiminde dikkate alınmalıdır. Bu araştırıcılara göre
başta çökertme ve süzme olmak üzere 2 sistemden yararlanılabilir.
Su
ürünleri işletmelerinde kullanılan en yaygın süzme araçları üçgen, döner fıçı, ve döner disk filtrelerdir. Norveçte 250-120 mikron’luk
filtreler kullanılarak işletmelerin çıkış sularında bulunan askıda katı madde %16-94 oranında başarı ile
uzaklaştırılmıştır ( Bergheim ve Cripps, 1998).
Su ürünleri işletmelerinin atık
yönetimi modellerinden biri de yapay sulak alanlardır. Bu yapay sulak alanlarda
işletmelerin çıkış suyundaki besleyici elementler bitkiler tarafından
kullanılır. Yapay sulak alanlar ek bir
enerjiye gereksinim duymadıkları için diğer atık uzaklaştırma yöntemlerine göre
daha ekonomiktirler. Ancak eğer işletmeye yakın ve ucuz arazi var ise yapay
sulak alan uygulaması rantabl
olabilmektedir. Ayrıca işletme çıkış suları bu sulak alanlara verilmeden önce
birincil bir çökertme sisteminden geçmeleri gerekmektedir. Bu nedenle diğer alternatiflere göre (
örneğin çökertme havuzları, filtre) en büyük dezavantajları geniş araziye
gereksinim duymaları ve ancak ikincil bir atık uzaklaştırma yöntemi
olmalarıdır. Ancak yükleme oranı 30 kg/m2/yıl olduğunda yapay sulak alanların toplam askıdaki katı
maddenin %95’ini ve azot ile fosforun
%80-90’nını uzaklaştırdığı saptanmıştır (Miller ve Semmens, 2002).
Comeau ve ark. (2001) göre yapay sulak alanlar balık çiftliklerinin çıkış
sularındaki katı madde ve fosfor yükünün azaltılmasında çok etkili ve ekonomik
bir yöntemdir.
3. MATERYAL ve METOT
3.1.
Materyal
3.1.1.
Araştırma yeri
Araştırma yeri olarak Bozüyük
ilçesi, Bozalan köyü Karasu Deresi üzerinde ard arda kurulmuş olan 5 adet
gökkuşağı işletmesi seçilmiştir (EK 1). İşletmeler kuruluş amaçları
doğrultusunda kuluçka, yavru ve sofralık balık büyütme ağırlıklıdır. Bu durum
işletmeler arası farklılıklar göstermektedir. İşletmelerin kapasite ve üretim
miktarları Tablo 3.1’de verilmiştir.
Tablo 3.1. İşletmelerin kapasite ve üretim miktarı
İşletme No |
Teorik Kapasite ( ton/yıl) |
2001 fiili Üretimi (ton/yıl) |
1 (Hurma) |
256 |
40 |
2 (Liman-Bozalan) |
900 |
1000 |
3(Liman-Saraycık) |
600 |
|
4 (Mersu) |
120 |
200 |
5 (Serhat) |
52 |
60 |
TOPLAM |
1928 |
1300 |
3.1.2.
Araştırma alanında kullanılan araçlar
- Çözünmüş oksijen ile su sıcaklığı ölçümlerinde kullanılan YSI 51B Model Oksijenmetre,
- Tampon çözeltilerle kalibre edilmiş arazi tipi pH metre,
- Su örneklerinin taşınmasında kullanılan plastik bidonlar.
3.1.3. Laboratuvarda kullanılan araçlar
- Su analizleri için gerekli kimyasal maddeler,
- Cam malzemeler,
- Spektrofotometre
3.2. Metot
3.2.1. Saha çalışması
Araştırmada Madde 3.1’de kapasite ve üretim miktarı belirtilen 5 işletmenin giriş ve çıkış suyundan ayda birkez alınan su örnekleri aynı gün laboratuvara taşınmıştır. Su sıcaklığı, çözünmüş oksijen ve pH ölçümleri yerinde yapılmıştır.
3.2.2. Laboratuvar çalışması
3.2.2.1. Su örnekleri analiz yöntemleri
3.2.2.1.1. Fosfor fraksiyonlarının belirlenmesi
Laboratuvara ulaştırılan su örneklerinde, toplam fosfor, toplam ortofosfat, toplam filtre edilebilir fosfor, toplam filtre edilebilir ortofosfat, partiküler inorganik fosfor konsantrasyonları (Anonymous, 1975)’e göre belirlenmiştir.
Fosfor analizleri genellikle iki işlem kademesinden oluşur:
- Analizlenen fosfor formunun çözünen ortofosfata dönüştürülmesi,
- Filtre edilebilen ortofosfatın kolorimetrik tayini.
İlk kademede (sindirme işlemi) persülfatla parçalama tekniği kullanılarak parçalanmayı takiben serbest hale geçen ortofosfat Askorbik Asit metodu ile tayin edilmiştir (Anonymous, 1975).
Filtre edilebilen (çözünmüş) ve filtre edilemeyen (partikül haldeki) fosfatların birbirinden ayrılması, su örneklerinin Whatman GF/C (0.45 mm’lik) membran filtreden geçirilmesiyle sağlanmıştır.
Partiküler inorganik fosfor değerleri ise, toplam ortofosfat ile toplam filtre edilebilir ortofosfatın farkından hesaplanmıştır (Kronvang, 1992).
Fosfor fraksiyonlarının belirlenmesi için alınan su örneklerinin korunmasında dondurma işlemi uygulanmıştır (Lambert ve ark. 1992).
Fosfor fraksiyonlarının belirlenmesine yönelik işlemler Şekil 3.1’de şematize edilmiştir.
Whatman GF/C süzgeç
Filtre edilemeyen kağıdından filtre edilen
Toplam Toplam Toplam Toplam filtre edilebilir
fosfor ortofosfat edilebilir ortofosfat fosfor
(TF) (TO) (TFO) (TFF)
Şekil 3.1. Fosfor
fraksiyonlarının belirlenmesine yönelik işlemler
İşletmelerin toplam fosfor yükü Foy ve Rosell (1991)’in belirttiği şekilde, giriş ve çıkış suyunda ölçülen toplam fosfor konsantrasyonları arasındaki fark ile örnek alma periyodu boyunca işletmelerden geçen su miktarının çarpımından hesaplanmıştır.
3.2.2.1.2. Azot fraksiyonlarının
belirlenmesi
Amonyak azotu: Amonyum iyonunun bazik
ortamda Nessler reaktifi ile vermiş olduğu sarı rengin konsantrasyonuna bağlı
renk şiddeti spektrofotometre yardımıyla 425
dalga boyunda ölçülmüştür (Anonymous, 1975).
Nitrit azotu: Örnekteki nitrit iyonları
ile sülfanilik asidin diazolanması sonucu oluşan diazo bileşiğinin alfa
naftilamin ile verdiği kırmızı renk kolorimetrik olarak spektrofotometre
yardımı ile 520 dalga boyunda ölçülmüştür (Anonymous, 1975).
Nitrat azotu: Örnekteki nitrat iyonları ile brucine arasındaki reaksiyon sonucu oluşan sarı renk kolorimetrik olarak, spektrofotometre yardımıyla 410 dalga boyunda ölçülmüştür (Anonymous, 1975).
3.2.2.1.3. Diğer kimyasal parametrelerin belirlenmesi
Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ): Su numunesinin KMnO4 ile muamele edilip, sodyum oksalat ile titre edilmesinde (mg/L O2 cinsinden) bulunan miktardır (Anonymous, 1975).
Biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ5):
Yeni alınmış numune üzerinde ve numunenin 20 oC’de günlük 5
günlük inkübasyonundan sonra yapılan oksijen tayininden hesaplanmıştır
(Anonymous, 1995).
Askıda katı madde: Su örneğinin filtreden geçemeyen kısmının 103 oC’de etüvde 1 saat kurutulması, desikatörde soğutulup tartılması suretiyle tayin edilmiştir (Anonymous, 1995).
3.2.3. İstatistiki değerlendirme
Verilen istatistiki değerlendirmesinde Düzgüneş ve ark. (1983)’nın belirttiği esaslar kullanılmıştır.
3.2.4. İşletmelerin Karasu Deresi üzerine tahmini fosfor yükünün hesaplanması
Bu amaçla 2001 yılı toplam balık üretim miktarları, yemin ete dönüşüm oranı, toplam tüketilen yem miktarı ve kullanılan yemin fosfor içeriği dikkate alınarak işletmelerin fosfor yükü kgP/ton balık ve kgP/ton yem olarak hesaplanmıştır. Bu bağlamda Tablo 3.2’de verilen değerler esas alınmıştır. İşletmelerin yıllık üretim miktarı, yem dönüşüm oranı ve yem tüketim miktarının hesaplanmasında işletmecilerin beyanı ve proje ekibinin gözlemleri temel alınmıştır.
Tablo 3.2. İşletmelerin 2001 yılı üretim miktarı, yem tüketimi, yemin fosfor içeriği ve yem dönüşüm oranı (FCR) değerleri.
İşletmeler |
Üretilen balık miktarı (kg/yıl) |
Tüketilen yem miktarı (kg/yıl) |
Yem dönüşüm oranı |
Yemin fosfor içeriği (%) |
Hurmalar |
40 000 |
60 000 |
1,5 |
1,5 |
Liman-Bozalan |
1000 000 |
1150 000 |
1,15 |
1,5 |
Liman-Saraycık |
||||
Mersu |
200 000 |
240 000 |
1,2 |
1,5 |
Serhat |
60 000 |
57 000 |
0,95 |
1,5 |
İşletmelerin tahmini fosfor yükleri ise Boyd ve Queiroz (2001)’ın belirttikleri formüle göre hesaplanmıştır:
Yemle gelen fosfor girdisi= Kullanılan yem miktarı (kg) x Yemin fosfor içeriği = (kg P)
Balıkla uzaklaştırılan fosfor miktarı= Balık miktarı (kg) x
= (kg P)
Sisteme ( Karasu deresi) fosfor yükü = Yemdeki P (kg) – Balıktaki P (kg) = kg P
4.1.
Su Kalite Parametrelerine İlişkin Bulgular
Su
sıcaklığı:
Araştırma periyodu boyunca Karasu
Deresi kaynak suyu ile dere üzerinde ardarda kurulan 5 işletmenin giriş ve
çıkış sularında ortalama su sıcaklığı değerlerinde genel anlamda artış ve
azalışlar saptanmış ise de son işletme olan Serhat Alabalık çıkış suyunda
ortalama su sıcaklığı Mart, Mayıs, Temmuz, Kasım, Ocak ve Şubat aylarında
kaynak suyuna göre istatistiki açıdan önemli bir farklılık göstermemiştir
(p>0.01). Ancak Nisan, Haziran, Eylül, Ekim ve Ağustos aylarında ortalama su
sıcaklığı değeri, kaynak suyuna göre daha yüksek bulunmuştur. Bu sıcaklık
farklılığı, 0,05 oC olarak Mayıs ayında en düşük, 2,8 oC
ile Ağustos ayında en yüksek saptanmıştır (Şekil 4.1).
Çözünmüş oksijen (ÇO2):
Araştırma periyodu boyunca, Karasu
Deresi kaynak suyu ile dere üzerinde ardarda kurulan 5 işletmenin giriş ve
çıkış sularında ortalama çözünmüş oksijen değerleri genel anlamda artış ve
azalışlar göstermiştir (Şekil 4.2, Tablo 4.1). Ancak bütün aylarda son işletme
olan Serhat Alabalık çıkış suyunda
çözünmüş oksijen değerleri kaynak suyuna göre düşük bulunmuştur
(p<0,01). Nisan ayında bu farklılık 4,75 mg/L ile en yüksek düzeyde
belirlenmiştir.
pH değerleri:
pH değerleri Karasu Deresi kaynak
suyu ile dere üzerindeki 5 işletmenin giriş ve çıkış sularında Mart, Temmuz ve
Şubat ayları dışında önemli farklılık göstermemiştir (p>0.01). Serhat
Alabalık İşletmesi çıkış suyunda saptanan pH değeri, Mart ayında kaynak suyuna
göre yüksek, Temmuz ve Şubat aylarında ise düşük bulunmuştur (Şekil 4.3, Tablo
4.2).
Biyolojik
oksijen ihtiyacı (BOİ5):
Araştırma periyodu boyunca Karasu
Deresi kaynak suyu ile 5 işletmenin giriş ve çıkış sularında saptanan BOİ5
değerleri arasındaki farklılıklar istatistiki açıdan önemli bulunmuştur
(p<0,01). BOİ5 değerleri bütün aylarda son işletme olan Serhat
Alabalık çıkış suyunda, kaynak suyuna göre daha yüksektir (Tablo 4.3.). Kaynak
suyunda BOİ5 değeri, araştırma periyodu boyunca 0,06-2,71
mg/L arasında değişirken, son işletme olan Serhat Alabalık çıkış
suyunda 1,12-4,99 mg/L arasında saptanmıştır.
Kimyasal
oksijen ihtiyacı (KOİ):
Araştırma periyodu boyunca, Karasu
Deresi kaynak suyu ile dere üzerinde kurulmuş olan 5 işletmenin giriş ve çıkış
sularında genel olarak bir artış belirlenmiştir. Kaynak suyunda, KOİ değeri
0,01 mg/L (Mart) ile 1.66 mg/L (Mayıs) arasında saptanırken, son işletme Serhat
Alabalık çıkış suyunda en yüksek Temmuz ayında 6,32 mg/L, en düşük Ekim ayında
2,85 mg/L olarak bulunmuştur (Tablo 4.4).
Askıda katı madde (AKM):
Araştırma periyodunca bütün aylarda,
Karasu Deresi kaynak suyu ile dere üzerindeki son işletme olan Serhat Alabalık
çıkış suyu AKM değerleri arasındaki farklılık istatistiki açıdan önemli
bulunmuştur (p<0,01). Kaynak suyundaki askıda katı madde miktarı 0,03 mg/L
(Mart)-0,66 mg/L (Ağustos,Şubat) arasında değişirken, Serhat Alabalık İşletmesi
çıkış suyunda 0,17-2,46 mg/L arasında belirlenmiştir. Kaynak suyuna göre en
yüksek farklılık Temmuz ayında 2,46 mg/L AKM olarak saptanmıştır (Tablo 4.5).
Azot
fraksiyonları :
Amonyak-azotu
konsantrasyonu (NH3-N):
Araştırma
periyodu boyunca, NH3-N konsantrasyon değerleri genel olarak Karasu
Deresi kaynak suyunda, 5 işletmenin giriş ve çıkış sularına göre daha düşük
belirlenmiştir. Kaynak suyunda, en düşük NH3-N konsantrasyonu 0,002
mg/L ile Ocak ayında, en yüksek ise 0,101 mg/L olarak Haziran ayında
saptanmıştır. Dere üzerindeki son işletme olan Serhat Alabalık çıkış suyunda
ise, en yüksek NH3-N değeri 0,406 mg/L olarak Haziran ayında, en
düşük 0,01 mg/L düzeyinde Ocak ayında bulunmuştur (Tablo 4.6).
Nitrit-azotu konsantrasyonu (NO2-N):
Araştırma periyodu boyunca 5
işletmenin giriş ve çıkış suyunda saptanan NO2-N değerleri
(0,001-0,232 mg/L) kaynak suyuna (0,001-0,184 mg/L) göre daha yüksek
bulunmuştur. Karasu Deresi kaynak suyunda NO2-N konsantrasyon değeri
en yüksek Kasım ayında 0,184 mg/L olarak saptanırken, son işletme Serhat
Alabalık çıkış suyunda en yüksek Ağustos ayında 0,217 mg/L olarak
belirlenmiştir (Tablo 4.7).
Nitrat-azotu
konsantrasyonu (NO3-N):
Araştırma periyodu boyunca saptanan
NO3-N konsantrasyon değerleri 5 işletmenin giriş ve çıkış sularında
(0,045-1,865 mg/L) Karasu Deresi kaynak suyuna (0,018-1,185mg/L) göre daha
yüksek bulunmuştur. Kaynak suyunda en yüksek NO3-N değeri Ağustos
ayında 1.185 mg/L olarak belirlenirken son işletme Serhat Alabalık çıkış
suyunda ise en yüksek yine Ağustos ayında 1.865 mg/L olarak saptanmıştır (Tablo
4.8).
Fosfor
fraksiyonları:
Toplam
fosfor konsantrasyonu (TF):
Araştırma periyodu boyunca, tüm
aylarda 5 işletmenin giriş ve çıkış sularında saptanan toplam fosfor
konsantrasyonları (0,010-0,200 mg/L) Karasu Deresi kaynak suyuna göre
(0,013-0,110 mg/L) daha yüksek bulunmuştur. Bu değerler arasındaki farklılık
istatistiki açıdan da önemlidir (p<0,01). Karasu Deresi kaynak suyunda en
yüksek TF değeri Ocak ayında 0,11 mg/L olarak saptanırken, son işletme Serhat
Alabalık çıkış suyunda Kasım ayında 0,184 mg/L olarak belirlenmiştir (Tablo
4.9). Serhat Alabalık çıkış suyunda kaynak suyuna göre toplam fosfor
değerlerinde saptanan artış, Mayıs ayında 4.6 katlık bir farkla maksimum
düzeydedir. Ancak Mart ayında Liman
Saraycık ve Liman Bozalan, Eylül, Ocak aylarında Mersu, Ağustos ayında Liman
Saraycık ve Mersu, Şubat ayında ise Hurmalar ve Mersu alabalık işletmelerindeki
çıkış suyu TF değerleri, son işletme Serhat Alabalık çıkış suyuna göre daha
yüksektir. İşletmelerin toplam fosfor yükünün aylara bağlı değişimi Şekil
4.4.’de verilmiştir. Görüleceği gibi, Mart ve Nisan ayları ile Ağustos ve Şubat
ayları arasında bütün işletmelerde fosfor yükü yüksek değerde saptanmıştır. Bu
durum işletmelerin üretim miktarlarına bağlı olarak değişmektedir.
Toplam
ortofosfat konsantrasyonu (TO):
Araştırma periyodu boyunca, bütün
aylarda 5 işletmenin giriş ve çıkış sularında belirlenen toplam ortofosfat
konsantrasyonları (0,006-0,081 mg/L) kaynak suyuna göre (0,005-0,059 mg/L) daha
yüksek bulunmuştur. Bu değerler arasındaki farklılık istatistiki açıdan da
önemlidir (p<0,01). Karasu Deresi kaynak suyunda en yüksek toplam ortofosfat
değeri 0,059 mg/L ile Şubat ayında saptanırken, son işletme Serhat Alabalık
çıkış suyunda bu değer 0,081 mg/L ile Temmuz ayında belirlenmiştir (Tablo
4.10).
Toplam filtre edilebilir fosfor
konsantrasyonu (TFF):
Araştırma periyodu boyunca toplam
filtre edilebilir fosfor konsantrasyonu tüm aylarda, 5 işletmenin giriş ve
çıkış suyunda 0,005-0,031 mg/L arasında değişmiştir. Kaynak suyunda 0,004-0,019
mg/L değişim aralığında belirlenen toplam filtre edilebilir fosfor
konsantrasyon değerleri, Mart, Mayıs, Temmuz ve Ocak aylarında son işletme
Serhat Alabalık çıkış suyuna göre istatistiki açıdan farklılık göstermemiştir
(p>0,01). Aynı şekilde Mayıs ve Kasım aylarında Kaynak suyu ile tüm
işletmelerin giriş ve çıkış sularındaki TFF değerleri arasındaki farklılık
istatistiki açıdan da önemli
bulunmamıştır (Tablo 4.11).
Toplam
filtre edilebilir ortofosfat konsantrasyonu (TFO):
Araştırma periyodunca, toplam filtre
edilebilir ortofosfat konsantrasyon değerleri Nisan ve Ocak ayları dışında son
işletme olan Serhat Alabalık çıkış suyunda kaynak suyuna göre daha yüksek
bulunmuştur (Tablo 4.12). TFO değerleri bütün aylarda Karasu Deresi kaynak
suyunda 0,003-0,039 mg/L arasında değişirken, Serhat Alabalık İşletmesi çıkış
suyunda 0,010-0,045 mg/L arasında belirlenmiştir. TFO değerleri bakımından
Mayıs ayı dışında kaynak suyu ile işletmelerin giriş ve çıkış suları arasındaki
farklılık istatistiki açıdan önemli bulunmuştur (p<0,01).
Partiküler inorganik fosfor
konsantrasyonu (PİF):
Araştırma periyodunca partiküler
inorganik fosfor konsantrasyonları, genel olarak 5 işletme giriş ve çıkış
sularında (0,001-0,068 mg/L), kaynak suyuna göre (0,001-0,037 mg/L) yüksek
bulunmuştur. Bu değerler arasındaki farklılıklar istatistiki açıdan da
önemlidir (p<0,01). Karasu Deresi kaynak suyunda en yüksek PİF değeri Şubat
ayında 0,037 mg/L saptanırken, son işletme Serhat Alabalık çıkış suyunda 0,068
mg/l ile Nisan ayında belirlenmiştir (Tablo 4.13).
4.2. İşletmelerin Karasu Deresi’ne Bıraktıkları Tahmini Fosfor Yüküne İlişkin Bulgular
İşletmelerin fosfor yüküne ilişkin değerler Tablo 4.14.’de verilmiştir.
Tablo 4.14. Gökkuşağı Alabalığı işletmelerinin karasu dersi üzerine bıraktıkları tahmini fosfor
yükü
İşletme |
Fosfor yükü* |
||
|
kg P/işletme |
Kg P/ ton yem |
Kg P/ ton balık |
Hurma |
580 |
9,66 |
14,50 |
Liman |
9 250 |
8,04 |
9,25 |
Mersu |
2 000 |
8,33 |
10,00 |
Serhat |
375 |
6,57 |
6,25 |
Toplam/Ortalama |
12 205 |
8,09 |
9,38 |
* :
Alabalığın kuru madde oranı %25, P içeriği ise %3.2/kuru madde olarak
alınımıştır ( Boyd ve Queiroz, 2001)
5. TARTIŞMA
Su
sıcaklığı:
Araştırma periyodu boyunca kaynak
suyu ile son işletme Serhat Alabalık çıkış suyu arasındaki sıcaklık farkı en
düşük 0,05 oC, en yüksek 2,8 oC olarak saptanmıştır.
Nisan, Haziran, Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında bu farklılıklar istatistiki
açıdan önemlidir. Balıkçılık işletmeleri çıkış sularının alıcı ortamların su
sıcaklığına etkisine ilişkin çalışmalarda, sıcaklık artışı ile ilgili kesin bir
rakam bildirilmemiştir. Ancak, su sıcaklığının kirlenmeye neden olmaması için,
endüstri kuruluşları çıkış sularının karıştıkları alıcı ortamın sıcaklığını 3 oC’den
fazla arttırmaması istenmektedir (Uslu ve Türkman 1987). Bu nedenle Karasu
Deresi üzerinde ard arda kurulu bulunan alabalık İşletmeleri çıkış sularının
derenin su sıcaklığını olumsuz yönde etkilediği söylenemez. Çalışmada Karasu
Deresi kaynak suyu ile son işletmenin çıkış suyu arasında belirlenen sıcaklık
farklılığı, hava sıcaklığının örnek alma periyodunca gösterdiği yükselmeden
kaynaklanmaktadır.
Çözünmüş
oksijen:
Çalışmada bütün aylarda Karasu
Deresi kaynak suyunda saptanan çözünmüş oksijen değerleri (9,09-13,50 mg/L) son
işletme Serhat Alabalık çıkış suyuna göre (7,80-10,91 mg/L) yüksek bulunmuştur.
Alabalık işletmeleri çıkış sularında çözünmüş oksijen kayıplarının solunum ve
organik maddenin parçalanmasından ortaya çıktığı bilinen bir olgudur (Laird ve
Needham 1988). Araştırma periyodu boyunca işletmelerin çıkış sularında, su
sıcaklığındaki değişime bağlı olarak yaz aylarında saptanan düşük çözünmüş
oksijen değerleri, Karasu Deresi’ndeki sucul yaşamı tehdit edecek düzeyde
değildir. Çünkü çalışmamızda ard arda kurulan 5 işletmenin çıkış sularında
saptanan en düşük değer 7,80 mg/L ile Serhat Alabalık İşletmesi çıkış suyunda
saptanmıştır. Tatlı sularda yaşamı tehdit eden en düşük oksijen
konsantrasyonunun 5mg/L olduğu belirtilmiştir. Diğer taraftan Eylül, Ekim,
Kasım, Ocak, Şubat ve Mart aylarında bazı işletmelerin (Hurmalar ve Liman
Saraycık, Mersu, Liman Saraycık, Serhat) giriş ve çıkış sularında çözünmüş
oksijen değerleri arasında önemli bir farklılık bulunmamıştır. İşletmelerin yer
aldığı bölge yüksek bir eğime sahiptir. Bu eğim ve işletmeler arasındaki bu kot
farklı suyun mekanik olarak havalanmasına ve çözünmüş oksijen içeriğinin
belirli bir derişimin altına düşmemesine katkıda bulunmuştur. Karasu deresinde
saptanan en düşük oksijen değeri ( 7.8 mg/l) A.B.D. Virjinya eyaletinde soğuksu
balıkları üreten işletmelerin çıkış sularının kalitesine getirilen minimum 6.6
mg/l çözünmüş oksijen değerinin üzerindedir ( Davis, 1993)
pH
değerleri:
Araştırma periyodu buyunca Karasu
Deresi kaynak suyunda pH değeri, 7,22-8,80 arasında değişirken, 5 işletmenin
giriş ve çıkış sularında arasında belirlenmiştir. Bu değerler Lawson (1995)’un
sucul yaşam için optimum olarak bildirdiği değerlerin (6,5-8) değişim
aralığında bulunmaktadır. Bu bağlamda dere üzerinde ard arda kurulan bu
işletmeler Karasu Deresini pH parametresi açısından olumsuz yönde
etkilememektedir.
Biyolojik
oksijen ihtiyacı:
Araştırmada Karasu Deresi kaynak
suyu (0,06-2,71 mg/L) ile Serhat
Alabalık çıkış suyunda (1,12-4,99 mg/L) saptanan BOİ5 değerleri, Schwartz ve Boyd (1994)’de
balıkçılık işletmeleri çıkış suları için verilen 30mg/L BOİ5
düzeyindeki limit değerden oldukça düşük bulunmuştur. Bu parametreye ilişkin
bulgular Cripps ve Kelly (1995) tarafından Danimarka’da balıkçılık işletmeleri
çıkış suları için olarak bildirilen BOİ5 değerlerinin (3-20 mg/L)
değişim aralığı içerisinde yer almaktadır. BOİ5’nin bazı
işletmelerin çıkış sularında girişe göre daha düşük çıkması (Tablo 4.1), suyun
havuzlardan geçişi sırasında askıdaki katı maddenin çökmesine bağlamak
mümkündür. Suyun havuzlardaki kalma süresine bağlı olarak askıdaki katı
maddenin bir kısmı çökme sonucu havuzlarda kalmakta ve buna bağlı olarak suyun
BOİ5 değerinde düşme meydana gelmektedir. Aynı durum Castello ve
ark.(1995) tarafından gözlenmiştir. İncelenen işletmelerde en yüksek BOİ 5 değeri ( 4.99 mg/l) Mayıs ayında
saptanmıştır ( Tablo 4.3). İskoçya’da BOİ 5 değeri £6 mg/l olan akarsular
‘Nispeten iyi’ olarak değerlendirilmektedir
(Anonymous, 2000). Karasu’da
saptanan en yüksek BOİ5 değeri, A.B.D. Virjinya eyaletinde
işletmelerin çıkış suları için öngörülen maksimum 10 mg/l değerinin altındadır
( Davis, 1993). İşletmelerin çıkış sularındaki BOİ5 değerleri,
Midlen ve Redding’de (1998) su ürünleri işletmelerinin çıkış sularının
kalitesine ilişkin belirtilen 3-20 mg/l BOİ5 sınırları
içerisindedir.
Kimyasal
oksijen ihtiyacı:
Araştırma periyodu boyunca KOİ
değerleri, 5 işletmenin giriş ve çıkış suyunda Karasu Deresi kaynak suyuna göre
artışlar göstermiştir. Kaynak suyunda en yüksek KOİ değeri Mayıs ayında 1.66
mg/L ile saptanırken, son işletmenin çıkış suyunda Temmuz ayında 6,32 mg/L
olarak belirlenmiştir. Kaynak taramasında balıkçılık işletmelerinin KOİ
değerlerine ilişkin bir veri bulunmamaktadır. Ancak, Anonim (1992)’ye göre, I.
sınıf su kalitesi için belirtilen 25
mg/L’lik değer
esas alındığında, bu parametreye ilişkin bulgular bu değerin altındadır. Bu
bağlamda araştırmada KOİ için saptanan değerlerin Karasu Deresi üzerine olumsuz
yönde etkisi bulunmamaktadır.
Askıda
katı madde:
Bu çalışmada araştırma periyodu
boyunca, askıda katı madde konsantrasyonları, Karasu Deresi kaynak suyu ile 5
işletmenin giriş ve çıkış sularında genel olarak düşük bulunmuştur. Cripps ve
Kelly (1995) tarafından, Norveç, Kuzey İsveç ve Danimarka’da su ürünleri
işletmeleri çıkış sularında askıda katı madde konsantrasyonlarının sırasıyla
3.0, 6,9 ve 5-50 mg/L olduğu bildirilmiştir. Bu parametreye ilişkin araştırma
bulgularımız söz konusu değerlerden düşük olup, kaynak suyunda ve işletmelerin
giriş ve çıkış sularında 0.03-2,46 mg/L arasında değişmiştir. Saptanan bu
değerler Westers (2000) tarafından akar su sistemi için belirlenen 2.0-6.0 mg/l
sınırları içerisindedir. Tüketilmeyen yem ve balık dışkılarından köken alan
(Laird ve Needham 1988) AKM düzeyi, Temmuz ayında son işletme Serhat Alabalık
çıkış suyunda 2,46 mg/L olarak saptanmıştır ve bu değer kaynaklarda belirtilen
değerin altındadır. İngiltere’de 5 işletmede yapılan bir çalışmada işletme
çıkış sularında deşarj edilen her 100 mg askıda katı madde için oksijen
ihtiyacının 13 mg olduğu belirtilmiştir. Araştırmamızda ise en yüksek AKM
değeri 2,46 mg/L ile Serhat Alabalık çıkış suyunda saptanmış olup, bu değer
oksijen tüketimini olumsuz yönde etkilemez. Bazı işletmelerin çıkış suyundaki
askıdaki katı madde miktarında, giriş suyuna göre düşmeler saptanmıştır (Tablo
4.5.). Bu durumu, askıdaki katı maddenin havuzlardaki çökmesiyle açıklamak
mümkündür. Aynı durum İrlanda’daki alabalık işletmelerinin çıkış sularında da
gözlenmiş ve bu düşme havuzlardaki katı maddenin çökmesine bağlanmıştır
(Castello ve ark, 1995).
Azot
fraksiyonları:
Çalışmada araştırma periyodu boyunca
NH3-N değerleri, Karasu Deresi kaynak suyunda 0,005-0,101 mg/L
arasında değişirken, son işletme Serhat Alabalık çıkış suyunda artış göstererek
0,010-0,406 mg/L arasında belirlenmiştir. Kaynak suyuna göre son işletme Serhat
Alabalık çıkış suyunda saptanan bu değerler Schwartz ve Boyd (1994)’ün
Amerika’da Balıkçılık İşletmeleri çıkış suları kalite standartlarında amonyak
azotu için 1.77 mg/L olarak belirtilen değerin altındadır. Buna göre, dere
üzerinde ardarda kurulan bu işletmelerin
2001 yılı üretim kapasiteleri
dikkate alındığında, Karasu Deresini NH3-N açısından olumsuz
yönde etkilememektedir.
Nitrit-azotu
konsantrasyonu:
Araştırmada bütün aylarda NO2-N
değerleri, Karasu Deresi kaynak suyunda 0,001-0,184 mg/L arasında
belirlenirken, son Serhat Alabalık İşletmesi çıkış suyunda 0,001-0,217 mg/L
arasında bulunmuştur. Serhat Alabalık İşletmesi çıkış suyunda Ağustos ayında en
yüksek 0,217 mg/L olarak belirlenen NO2-N değeri, Schwatz ve Boyd
(1994)’un Amerika’da Balıkçılık İşletmeleri çıkış suları kalite standartlarında
nitrit-azotu için 0,83 mg/L olarak belirtilen değerden düşüktür.
Nitrat-azotu
konsantrasyonu:
Araştırmada bütün aylarda NO3-N
değerleri, Karasu Deresi kaynak suyunda 0,018-1,185 mg/L arasında saptanırken,
son Serhat Alabalık İşletmesi çıkış suyunda 0,194-1,865 mg/L arasında
bulunmuştur. Kaynak suyuna göre son işletme Serhat Alabalık çıkış suyunda daha
yüksek belirlenen bu değerler, Schwartz ve Boyd (1994)’un Amerika’da Balıkçılık
İşletmeleri çıkış suları kalite standardlarında nitrat-azotu için 16,9 mg/L
olarak belirtilen değerin çok altındadır.
Fosfor fraksiyonları:
Toplam
fosfor konsantrasyonu:
Araştırmada, 5 işletmenin çıkış sularındaki
TF değerleri (0,010-0,200 mg/L) kaynak suyuna (0,013-0,110 mg/L) göre
yüksektir. Kış ve bahar aylarında söz konusu değerler 0.1 mg/L’yi aşmazken
Temmuz ayında tüm işletmelerin çıkış sularında TF değeri 0.1 mg/L’yi aşmıştır. Bu konsantrasyon değerleri, işletmelerin
üretim kapasitelerindeki artışlara bağlı olarak çıkış sularındaki yem atıkları
ile balık dışkısından gelen fosfordan kaynaklanmaktadır (Laird ve Needham
1988). Bu doğrultuda Karasu Deresi üzerindeki Serhat Alabalık çıkış suyundaki
TF değeri de Kasım ayında 0.184 mg/L’ye kadar yükselmiştir.
Norveç, Kuzey İsveç ve Kuzey
İrlanda’daki Su Ürünleri Üretim İşletmelerinin çıkış suları için verilen TF
değerleri ise 0.10-0.11 mg/L arasında değişmektedir. Finlandiya’da bu değer
0,0055 mg/l, Danimarka’da ise 0.05-0.15 mg/l arasında bildirilmiştir (Cripps ve
Kelly 1995).
Schwartz
ve Boyd (1994)’un Amerika’da balıkçılık işletmeleri çıkış suları kalite
standartlarında TF değeri
0,170 mg/L olarak verilmiştir. Araştırmada TF’ye
ilişkin
bulgular
Cripps ve Kelly (1995)’in bildirdiği değerlere yakınlık ve benzerlik
gösterirken Schwartz ve Boyd (1994)’un verdiği değerden Kasım ayı dışında (0.84
mg/L) düşüktür.
Yapılan kaynak taramasında,
balıkçılık işletmeleri çıkış sularında toplam ortofosfat, toplam filtre
edilebilir ortofosfat, toplam filtre edilebilir fosfor ve partiküler inorganik
fosfor fraksiyonlarının limit değerlerine ilişkin bir bulguya rastlanmamıştır.
Bu bağlamda tartışma yapılamamıştır. Ancak araştırma periyodunca Karasu Deresi
kaynak suyu ve işletmelerin giriş ve çıkış sularında en düşük ve en yüksek TO
değerleri sırasıyla 0,005-0,081 mg/L, TFF değerleri; 0,004-0,031 mg/L, TFO
değerleri; 0,003-0,045 mg/L ve PİF değerleri; 0,001-0,068 mg/L arasında değişim
göstermiştir.
İşletmelerin
Karasu Deresi üzerindeki fosfor yükü
İncelenen
her 5 işletmede, 1 ton balık üretimi başına düşen fosfor yükü ile kullanılan 1
ton yem başına düşen fosfor yükü literatürde verilen değerlerin üzerinde
bulunmuştur. Boyd ve Queiroz (2001)’göre alabalık üretiminde kullanılan her
İşletmelerin ürettiği her
.
6. SONUÇ ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ :
Karasu
üzerinde faaliyet gösteren işletmelerin çıkış sularının niteliği bir çok
parametre bakımından literatürde belirtilen değerin altındadır. İşletmelerin
çıkış suyundaki çözünmüş oksijen, BOİ5, askıdaki katı madde ve azot
fraksiyonları, dünyada alabalık işletmeleri için geçerli olan standartların
altında olup sucul ortamdaki
canlılarının yaşamını tehlikeye sokacak düzeyde değildir. Ancak incelenen
işletmelerde gerek 1 ton balık üretimi başına düşen gerekse kullanılan her ton
yem başına düşen ve alıcı ortama bırakılan fosfor yükü, bir çok ülkedeki
alabalık işletmesinin fosfor yükünün çok üzerindedir.
Yüzeysel suların antropojen
etkilerle kirlenmesi, yönetimsel ve örgütsel önlemlerle bir ölçüde kontrol
altına alınabilir. Fosfor,
ötrofikasyonun kontrolünde anahtar besin elementlerinden birisidir.
İncelenen
işletmelerde yem dönüşüm oranı 0.95-1.5 arasında değişmektedir. Ortalama yem
dönüşüm oranı ise 1.2’dir. Yem dönüşüm oranlarının düşük olmasına rağmen fosfor
yükünün yüksek çıkması kullanılan yemlerdeki yüksek fosfor içeriğinden
kaynaklanmaktadır. Özellikle Serhat alabalık işletmesinde elde edilen 0.95’lik
yem dönüşüm oranı dünya standartlarındadır. Ancak bu işletmede de fosfor yükü
yüksek bulunmuştur. Bu nedenle, yüksek
enerjili, protein ve fosfor içeriği düşürülmüş, sindirilebilirliği
yüksek ve daha az organik yüklemeye (kirlenmeye) yol açan yemlerin kullanılması
ile işletmelerin fosfor yükünün azaltılması mümkün görülmektedir.
Karasu Deresi üzerinde ardarda
kurulan işletmelerin fosfor yükü dışında çevre üzerinde büyük ölçüde olumsuz
bir etkiye yol açmaları söz konusu olmamaktadır. Ancak Liman Alabalık
İşletmesinden sonra kurulan Mersu ve Serhat alabalık işletmelerinde kuluçka
işlemleri ve yavru üretimi yapılmamaktadır. Bunun ana nedeni bu iki işletmeye
gelen suyun askıdaki katı madde içeriği larva ve yavru döneminde balıkların
solungaçlarının tıkanmasına ve ölümlere yol açmasıdır. Bu bağlamda işletmeler
arasında olumsuz bir etkileşim söz konusu olmaktadır. Hurma ve Liman Alabalık
işletmeleri çıkış sularını dereye bırakmadan önce çökertme havuzlarından
geçirmeleri durumunda suyun katı madde
miktarı önemli ölçüde azaltılabilir. Böylece işletmeler arasındaki bu olumsuz
etkileşim de giderilebilir.
İşletmelerin
çıkış sularını karasu deresine bırakmadan önce çökertme havuzlarından
geçirmeleri fosfor yükünün de azaltılmasına katkıda bulunacaktır. Ayrıca
havuzların çıkış savaklarının yakınında
tabana yapılacak çökertme çukurları da işletmelerin çıkış sularının
kalitesinin kontrolüne katkıda bulunacaktır.
Karasu
Deresi üzerinde kurulan bu işletmelerin incelenmesi sonucu ortaya çıkan tablo,
su ürünleri yetiştiriciliğinin çevre
üzerindeki potansiyel etkilerini asgariye indirecek düzenlemelere de ışık
tutmaktadır. Bu bağlamda ulusal düzeyde yetiştiricilik ve çevre etkileşimi ile
işletme-işletme etkileşimine dönük aşağıdaki düzenlemelerin yapılması faydalı
olacaktır. Atık minimizasyonu ve yönetimi ile çevresel denetim ve kontrol bu
düzenlemelerin odak noktasını oluşturmaktadır :
Yasal
Düzenlemeler;
-
50 ton/yıl ve üzerinde bir kapasiteye
sahip yetiştiricilik projelerinin
onaylanabilmesi için ÇED raporu zorunlu kılınmalıdır.
-
Projelendirme aşamasında işletmelerin çevreye olan
potansiyel etkilerini asgariye indirecek yapılara yer verilmesi ( çökertme
çukuru, çökertme havuzu) zorunlu hale getirilmelidir.
-
İşletmelerin çıkış suyu kalitesine standart
getirilmeli ve sınırlar konulmalıdır. Bu
sınırlara uymayan işletmelere belirli bir süre kapatma cezası uygulanmalıdır.
-
Aynı kaynaktan beslenen işletmeler arsında belirli bir
mesafe öngörülmelidir. Bu mesafe işletmelerin kapasitesi ve potansiyel etkilerine göre belirlenmelidir. Bu verilerin yokluğunda
diğer ülkelerdeki uygulamalar dikkate alınarak işletmeler arasında asgari
mesafe
-
İşletmelerin plansız kapasite artırımı önüne
geçilmelidir. Bu uygulama hem piyasadaki arz-talep dengesini koruyacak hem de
işletmelerin çevreye olan etkilerini azaltacaktır. Kapasite artırımı gerekli
etütler yapıldıktan sonra verilmeli veya tamamen durdurulmalıdır.
-
İşletmelerin alıcı ortama olan potansiyel etkileri
sürekli izlenmelidir. Bu amaçla bentik omurgasızlar ‘indikatör organizma’
olarak kullanılabilir. Bu görev Tarım İl Müdürlükleri tarafından yürütülebilir.
-
Yağ oranı yüksek, fosfor içeriği düşük ekstrude yemlerin üretimi ve kullanımı teşvik
edilmelidir.
-
Yem fabrikalarının kullandıkları ham madde ve
ürettikleri balık yemlerinin kalitesi
denetime tabi tutulmalıdır.
-
Türkiye’deki kaynak suların envanteri çıkartılarak,
taşıma kapasiteleri ve kurulmasına izin verilebilecek maksimum üretim seviyesi
belirlenmelidir.
-
İhracat potansiyeli daha yüksek olan ‘organik balık’
üretimi teşvik edilmelidir. Bu üretim modelinin çevreye olan etkileri son
derece sınırlıdır.
-
İşletmelerde kimyasal ve antibiyotik kullanımı denetim
altına alınmalıdır. Kurallara uymayan işletmeler hakkında yasal işlem
yapılmalıdır.
-
İşletmelerde ilaç kullanımını azaltmak için aşı
kullanımı teşvik edilmelidir.
-
Yem giderleri işletme masraflarının en büyük kısmını
oluşturmaktadır. Bilinçsiz ve programsız yem kullanımı hem işletmelerin üretim
masraflarını hem de çevreye olan etkilerini olumsuz yönde etkilemektedir.
İşletmelerin kendi özgün koşullarında optimum büyüme ve yem dönüşüm oranını
sağlayacak yemleme oranlarını belirlemeleri, gerek işletmenin mali
performansını gerekse çevreye olan etkilerini olumlu yönde etkileyecektir. Bu
bağlamda etkin yem yönetimi işletme yönetiminin ana omurgasını oluşturmalıdır.
-
İşletmenin çıkış suları alıcı ortama verilmeden önce
çıkış suları askıda katı maddenin sedimentasyonu ve partiküler maddeye tutunan
toplam fosfor düzeyini minimuma indirebilmek amacıyla, sedimentasyon
havuzlarında veya yapay sulak alanlarda
bekletilmelidir. Başka bir deyişle sedimantasyon havuzları işletmelerde minimum
arıtma prosedürü amacıyla zorunlu kılınarak son birim olarak işletmeye dahil
edilmelidir.
-
Havuzların boşaltım savağının yakınında tabana
yapılacak çökertme çukuru ile askıdaki katı maddenin bir kısmının çökertilmesi
ve düzenli olarak havuzlardan uzaklaştırılması işletmelerin atık yönetimine
katkıda bulunacaktır.
-
Hasat ve havuzların temizlenmesi sırasında deşarj
sularının katı madde yükü arttığından, bu sular alıcı ortama verilmeden önce
filtrasyona veya çökertmeye tabi tutularak, organik yük azaltılmalıdır.
-
İşletmelerin atık yönetimini olumsuz yönde
etkilediğinden balıkların beslenmesinde hamsi ve benzeri taze yemlerin
kullanımından sakınılmalıdır.
-
Kalitesiz ve ucuz yemlerin kullanımından
kaçınılmalıdır. Bu tip yemler hem işletmenin üretim maliyetini hem de atık
yönetimini olumsuz yönde etkilemektedir.
-
Optimum büyüme ve yem dönüşüm oranı için yemleme
sıklığı balıkların büyüklüğüne göre düzenlenmelidir. Günlük yem miktarı
öğünlere bölünerek verilmelidir.
-
Havuzlarda ek havlandırma yapılması veya suyun mekanik
olarak havalandırılması çözünmüş oksijen içeriğini ve dolayısıyla yemin tam
olarak sindirilmesini sağlayacağından, işletmelerin atık yükünü azaltacaktır.
-
Bilinçsiz kimyasal ve antibiyotik kullanımından
vazgeçilerek, aşılama gibi profilaksi önlemleri ön planda tutulmalıdır.
KAYNAKLAR
Anonim. Türk Çevre Mevzuatı.
Türkiye Çevre Vakfı Yayını. Cilt (II), Ankara, (1992), 1275s.
Anonymous. Standard Methods for the Examination of water and waste water 14th Edition. John J.Jucas Co. (1975), pp: 1-1193.
Anonymous. Aquaculture Statistics. Rome, (1998).
Anonymous . Standard Methods for the Examination of water and waswater 19th
Edition, (1995).
Anonymous. River Classification Scheme. Scottish Environment Protection Agency. Scothland ( 2000).
Anonymous. Salmon Aquaculture Review-TAT Repots.. Environmental Assessment Office. Canada ( 2001).
Asche,E., Guttormsen,A.G. and Tveterds,R.. Environmental problems, productivity and innovations in Norwegian salmon aquaculture, Aquaculture Economics and Management, vol.3, No.1, pp:19-29 (1999).
Bergheim, A. and Cripps, J.S. Effluent Management: Overview of the European Experince.. Rogaland Research, Publication no. 1998/083. Norway (1998).
Boyd, C.E and Queiroz, J.F. Nitrogen, Phosphorus Loads Vary by System. The Advocate, pp: 84-86 (2001).
Castello, M.J., Thompson, E., Gillooly, M., Dempsey, S., Briody, M., Massik, Z., Quigley, D. And Warrer-Hansen,I. Pollution Control of Freshwater Fish Farms effluent in Ireland.. Stride Report No 5. Department of Environment. Dublin, Pp: 73 (1995).
Comeau, Y., Brisson, J., Reville, J.P., Forget,C. and Drizo, A. Phosphorus Removal from Trout Farm Effluents by Constructed Wetlands, Water Sciences and Technology, 44 (11-12), pp: 55-60, (2001).
Cripps, S.J. and Kelly, L.A. Effluent Treatment to Meet Discharge Consents. Trout News, Vol: 20, Lowstoft, pp: 15-24, (1995).
Çelikkale, M.S., Düzgüneş, E. ve Okumuş, İ. Türkiye Su Ürünleri Sektörü. Istanbul Ticaret Odası Yayın No:1999-2, (1999).
Davis, J. Survey of Aquaculture Effluent Permitting and 1993 Standards in the South. Southern Regional Aquaculture Center, SRAC Publication No 465, (1993).
Dumas, A. and Bergheim, A. Effluent Treatment Facilities and Methods in Fish Farming: A Review. Bulletin of the Aquaculture Association of Canada, 100 (1), pp: 33-38, (2001).
Düzgüneş, O., Kesici, T. ve Gürbüz, F. İstatistik Metotları I. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları: 861, Ders Kitabı, Ankara, 229 s, (1983).
Enell, M. Environmental Impact of Nutrients from Nordic Fish Farming, Water Sciences and Technology, 31 (10), pp: 61-71, (1995).
Foy, R.H. and Rosell, R. Loadings of nitrogen and phosphorus from a Northern Ireland Fish Farm, Aquaculture, Vol. 96, pp: 17-30, (1991).
Fornshell, G. Settling Basin Design. Western Regional Aquaculture Center. WRAC-106. USA. (2001).
Iversen, T.M. Fish Farming in Denmark: Environmental Impact of Regulative Legislation, Water Sciences and Technology, 31 (10), pp: 73-84 (1995).
Kronvang, B. The export of particulate matter, particulate phosphorus and dissolued phosphorus from two agricultural river basıns: Implications on estimating the non-point phosphorus load, Wat. Res., Pp: 26 (10): 1347-1358 (1992).
Lambert, D., Maher, W. and Hogg, I. Changes in phosphorus fractions during storage of lake water, Water Res., Pp. 26 (5): 645-648 (1992).
Laird, L.M. and Needham, T., Salmon and Trout Farming, Ellis Horwood Limited, England, Pp: 55, (1988).
Lanari, D., D’Agrro, E. and Ballestrazzi, R. Dietary N and P Levels, Effluent Water Characteristics and Performance in Rainbow Trout, Water Sciences and Technology, 31 (10), pp: 157-165, (1995).
Lawson, T.B. Fundamentals of Aquacultural Engineering. Chapman and Hall, Dept. BC, One Pem Plaza, New York, Pp:355, (1995).
Midlen, A. And Redding, T.A. Environmental Management for Aquaculture. Kluwer Academic Publishers. London, Pp: 215, (1998).
Miller, D and Semmens, K. Waste Management in Aquaculture. West Virginia University, Aquaculture Information Series, Publication AQ02-1, (2002).
Mires, D. Aquaculture and the Aquatic Environment: mutual impact and preventive management, The Israeli Journal of Aquaculture-Bamidgeh, 47 (3-4), pp: 163-172, (1995).
Naylor, S., Moccia, R.D. and Durant, G.D. The Chemical Composition of Settleable Solid Fish Waste from Commercial Rainbow Trout Farms in Ontario, Canada, North American Journal of Aquacultute, 61, pp: 21-26, (1999).
O, Connor, R., Whelan, B.J., Crutchfield, J.A. and O’Sullivan, A.J. Review of the Irish Apuaculture Sector and Recommendations for ıts Development, The Economic and Social Reseorch Institute Dublin, Pp: 287, (1992).
Ramseyer, I.J. Nutritional Strategies for Reducing Pollutants in Aquaculture Effluents, Sciences and Engineering, Pp: 58 (10), (1998).
Schwartz, M.F. and Boyd, C.E. Channel Catfish Pond Effluents, The Progressive Fish-Culturist, Vol: 56, pp: 273-281, (1994).
Selong, J.H. and Helfrich, L.A. Impacts of Trout Culture Effluents on Water Quality and Biotic Communities in Virginia Headwater Streams, Progressive Fish Culturist, 60 (4), pp: 247-262, (1998).
Shepherd, J. and Bromage, N. Intensive Fish Farming, Blackwell Sciences, UK. pp: 92-94, (1995).
Uslu, O. ve Türkman, A. Su Kirliliği ve Kontrolü. T.C. Başbakanlık Çevre Genel Müdürlüğü Yayınları Eğitim Dizisi 1, İzmir, 364 s, (1987).
Westers, H. A White Paper on the Status and Concerns of Aquaculture Effluents in the North Central Region, North Central Aquaculture Center. USA, (2000).
BİBLİYOGRAFİK BİLGİ FORMU |
|
1. Proje No : VHAG 1693 |
2. Rapor Tarihi: Eylül 2002 |
3. Projenin Başlangıç ve Bitiş
Tarihleri: Şubat 2001-Mayıs 2002 |
|
4. Projenin Adı: Bozüyük Yöresi
Gökkuşağı Alabalığı İşletmeleri Çıkış Sularının Karasu Deresi Üzerine Etkisi |
|
5. Proje Yürütücüsü ve Yardımcı
Araştırıcılar: Prof. Dr. Gülten KÖKSAL Doç. Dr. Serap PULATSÜ, Prof. Dr.
Fikri AYDIN, Yrd. Doç. Dr. Ferit RAD, Araş. Gör. A.Çağlan KARASU, Araş.
Gör. Akasya AKÇORA, Su Ürün. Müh. Nezir KUYUMCU |
|
6. Projenin Yürütüldüğü Kuruluş
ve Adresi: Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü 06110
Dışkapı/ANKARA |
|
7. Destekleyen Kuruluş (ların)
Adı ve Adresi: Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu
(TÜBİTAK VHAG) Ankara Üniversitesi Rektörlüğü
Araştırma Fon Müdürlüğü (ARFO) |
|
8. Öz
(Abstract): Bu çalışma balıkçılık işletmelerinden doğrudan bırakılan balık dışkısı ve artık yemlerin alıcı ortam üzerindeki kirlenme boyutunu araştırmak amacıylaa yapılmıştır. Bu amaçla Bilecik-Bozüyük ilçesinde gökkuşağı alabalığı yetiştiriciliğinin alıcı ortam olan Karasu deresi üzerindeki çevresel etkilerini belirlemek için dere üzerinde yer alan beş alabalık işletmesinin çıkış sularında çözünmüş oksijen, pH, askıdaki katı madde, biyolojik oksijen ihtiyacı (BOİ5), kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ), toplam fosfor yükü incelenmiştir. Su örnekleri işletmelerden bir yıl boyunca aylık olarak alınmıştır. Elde
edilen bulgulara göre çıkış sularının kalitesi işletmeden işletmeye ve
mevsimden mevsime farklılık göstermiştir. Ancak işletmelerin çıkış suyundaki
çözünmüş oksijen, pH, askıdaki katı madde,
amonyak azotu, nitrit azotu ve nitrat azotu düzeylerinin farklı
ülkelerde alabalık işletmeleri için öngörülen standart ve sınırların
içerisinde yer aldığı saptanmıştır. İşletmelerin çıkış suyu ile alıcı ortama
bırakılan ve bir ton balık üretimi
için kullanılan bir ton yem başına
düşen fosfor yükü, literatürde belirtilen değerlerin üzerinde bulunmuştur.
Beş işletmenin Karasu Deresi üzerindeki ortalama fosfor yükü Anahtar Kelimeler: Gökkuşağı alabalığı (Oncorhynchus
mykiss), işletme çıkış suyu, azot ve fosfor fraksiyonları fosfor yükü |
|
9. Proje ile İlgili Yayın/Tebliğlerle İlgili Bilgiler: |
|
10. Bilim Dalı : Su Ürünleri (Aquaculture) Doçentlik B. Dalı Kodu: ISIC Kodu: Uzmanlık Alanı Kodu: |
|
11.Dağıtım(*) Sınırlı
Tarım Bakanlığı, Bilecik-Bozüyük Gökkuşağı Alabalık İşletmeleri Sınırsız |
|
12. Raporun Gizlilik Durumu: Gizli Gizli Değil |
(*)
Projenizin Sonuç Raporunun ulaştırılmasını istediğiniz kurum ve kuruluşları
ayrıca belirtiniz.
TÜBİTAK Yayın Dağıtım
Daire Başkanlığı 92-0054
Şekil 4.
Toplam fosfor yüklemesinin işletmelere
ve aylara bağlı değişimi.
Şekil1. Su
sıcaklığının kaynak suyu, işletmelerin giriş ve çıkış suları ile aylara bağlı
değişimi
Şekil 3. pH
değerinin kaynak suyu, işletmelerin giriş ve çıkış suları ile aylara bağlı
değişimi
Şekil 2.
Çözünmüş oksijen konsantrasyonunun kaynak suyu, işletmelerin giriş ve çıkış
suları ile aylara bağlı değişimi
Şekil 5.
İşletme kapasitelerinin aylara bağlı değişimi
Şekil 6.
İşletme kapasitelerinin aylara bağlı değişimi