Yalan, yemin ve siyaset: "Hakikat-sonrası" siyasete ilişkin bir soruşturma
Abstract
Bu çalışmada, yalanın yaygınlığıyla nitelenen hakikat-sonrası siyasette karşı demokratik siyaseti savunacağı düşünülen yurttaş imgesini mesele etmeye çalıştık. Demokratik siyaseti, yalana karşı savunacağı iddia edilen bu yurttaş, yargı yetisine sahiptir ve olgulara samimiyetle tanıklık eder. Fakat hakikat-sonrası siyasetin bir diğer yüzü güven kriziyken bu yurttaşın güvenirliği soru işareti yaratır. Herkesin yalan söylediği, hakikat-sonrası bir siyasette hiç kimse güvenilir değildir. Bu bakımdan demokrasilerde hakikat-sonrası siyasetin, yarattığı bu iklimi anlamak için söz merkezli bir girişim olan demokraside temelin yani dilin sorgulanması gerektiğini önerdik. Her şeyden önce dile sahip olmak, kendini yalana ve hakikate bırakmakla aynı anlama gelir. Çünkü konuşma, başkasına kendi hakikatimizi söyleyeceğimize ilişkin, konuşmadan önce ettiğimiz bir yeminle ve aynı solukta bu yemine ihanet etmekle, yalan söylemekle mümkündür. Bu bakımdan demokrasilerde, neden yalanın yaygınlaştığını ve hakikat-sonrası siyasetin yüzlerinden biri olan güven krizinin nedenini anlayabilmenin yolu, dili mesele etmekten geçer. Anahtar Kavramlar: Yalan, Hakikat-sonrası, Dil, Yemin, Yargı Yetisi, Samimiyet, Hannah Arendt.
In this study, I consider the idea of the citizen that is imagined as defending democratic politics against post-truth politics- a politics characterized by the prevalence of lying. This citizen, who is claimed as defending democratic politics against lying, can sincerely judge and pay witness to the facts. But when the other side of post-truth politics is a crisis of trust, the credibility of the citizen himself is questionable. No one is trustworthy in post-truth politics in which everyone lies. In this respect, to better understand this climate created by post-truth politics in democracies, I argued that it is necessary to question the basis of democracy, namely language. Taking democracy as a logocentric enterprise, language is at stake. Firstly, having language means leaving yourself open to lying and truth. For, to speak is possible with an oath in which we swear to tell the truth prior to speaking, while betraying this oath in the same breath. Thus, considering democracies, the route to understand why lying spreads and the reason for the trust crisis, which is the main aspect of post-truth politics, lies in apprehending how language works. Key Concepts: Lying, Post-Truth, Language, Oath, Judgement, Sincerity, Hannah Arendt.